M.Ö. 6000-5000 yıllarına tarihlendirilen bazı kaya resimleri 1994 yılında arkeolog Anneliese Peschlow-Bindokat tarafından Bafa Gölü kıyısındaki Latmos’ta bulundu. Aile/Toplum yaşamından naif ve “barışçıl” anlar içeren çizgisel figürler… Anlatım ve konu bağlamında, insanoğlunun uzak geçmişinden tekil ya da nadir örnekler olasılıkla. Çünkü, her ne kadar “Prehistorik” dönemlere de ait bulgu ve kanıtlar olsa da, toplumlarda/uygarlıklarda zorba ve saldırgan liderler, krallar, imparatorlar ortaya çıkmaya başlayınca; önce taş kabartmalarda, stellerde, saray/tapınak duvarlarındaki ya da objeler üzerindeki resimlerde ve sonraları da fresklerde, gravürlerde, yağlı boya tablolarda insana dair başka bir eylem biçimi daha görülmeye başlandı: Savaş… Özellikle Rönesans’dan başlayarak, resim sanatı ve sanatçılar böylesi tarihi kişi ve kişiliklerin savaşlardaki “maharetlerini” ve “marifetlerini” yoğun biçimde betimlemiş ve günümüze aktarmışlardır…
Ama savaşa “eleştirel” bir bakış açısıyla yaklaşıp yorumlayan ilk ressamın ya da ilk ressamlardan birinin, Barok Dönem’in önemli temsilcilerinden Peter Paul Rubens (1577-1640) olduğunu düşünmek mümkündür.
Ressam ve gravür sanatçısı Otto Dix (1891-1969), I. Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katılır ve birçok cephede savaşır. Savaş sonrasında, gördüğü manzaraları ve bu süreçte yaşadıklarını tuval ve gravürlerine yansıtır; çok sayıda savaş karşıtı tablo yapar.
Bunlardan belki de en ünlü ve önemlisi “Savaş” isimli, altta bir dördüncü bölümün de (predella) olduğu triptik (üç parçalı/bölümlü) tablosudur (1932). Muharebe siperlerine giden, arkası dönük ve sisler içinde kaybolan askerler, ölüler, parçalanmış vücutlar, gaz maskeleri, yaralılar, yaralı arkadaşını taşıyan genç adam, alev kızıllıkları ve -predellada- uyuyan askerler belki de yan yana yatan ölü bedenler… Tablo özelde I. Dünya Savaşı’nı, genelde ise savaşı, bütün korkunçluğu ve yok ediciliğiyle yansıtmaktadır.
Otto Dix’in bu tablosunu tamamlamasından 5 yıl sonra, İspanya İç Savaşı (1936-1939) sırasında, Alman ve İtalyan Hava Kuvvetleri’ne ait bombardıman uçakları, müttefikleri F. Franco’nun savaştığı Cumhuriyetçi güçlerin kontrolündeki Guernica’yı 26 Nisan 1937’de bombalar; yüzlerce sivil ölür ya da yaralanır, şehirdeki binaların neredeyse tamamı yıkılır, yanar…
Pablo Picasso (1881-1973) olaydan çok etkilenir ve 1937'de, ünlü “Guernica” tablosunu yapar. Sadece siyah, beyaz ve gri renklerin kullanıldığı ve tuval üzerine yağlı boya ile yapılmış oldukça büyük ebatlarda bir tablodur. Resimde acı çeken insanlar, hayvanlar ve bazı nesneler kapalı bir mekânda betimlenmiştir: Ölü bedenler, çaresizlikle koşuşturan/bağıran insanlar, ölen bebeğine ağlayan anne, yaralı at, korku, belirsizlik ve karanlık…
20 yy.da yapılmış bu iki tablo, savaşın gerçek yüzünü tüm çıplaklığı ile gösteren, onu tanımlanamaz vahşeti, utancı ve suçlarıyla mahkûm eden birer başyapıttır. Öyle ki, her iki sanatçı bu resimleriyle, Francisco Goya’nın (1746-1828) “3 Mayıs 1808 ” isimli tablosunun (1814), yoğun acı veren temasını ve duygusunu yüz yıl sonra anımsatmışlar, güncellemişler ve güçlendirmişlerdir… Ancak, ne O. Dix ve P. Picasso’nun bu tabloları, ne de onlardan sonra yapılmış savaş karşıtı tablolar insanoğlunun ezeli ve kalıtımsal(?) savaşkanlığını/acımasızlığını engelleyebilmiştir; “İlyada Destanı” ve sonrasında yazılan öyküler, romanlar ve şiirler de, şarkılar ve ağıtlar da... Bir bütün olarak sanat, savaş karşısında hep güçsüz mü kalmıştır acaba?
Klasik Müzik’te L.v. Beethoven’ın “9. Senfoni”sinden sonra, “kardeşlik/barış”, “barışa övgü” ya da “dünya barışı düşü” temalı tek ya da nadir koral yapıtlardan birini (Yeryüzünde Barış, op.13) 1907 yılında besteleyen, aynı zamanda ressam da olan, Arnold Schönberg (1874-1951), I. Dünya Savaşı’nın oluşturduğu dehşet ve yıkım nedeniyle, büyük hayal kırıklığına uğrar. Öyle ki, eserinin ütopik mesajından vazgeçerek, “Yeryüzünde barışın yalnızca bir illüzyon olduğunu” ve “Sonsuz barışa inanmadan da barış şarkısı bestelenebileceğini” söyler daha sonraları…
İşte, yukarıda girişte andığım, eleştirel savaş resimlerinin öncüsü/öncülerinden P. P. Rubens’in “Savaşın Sonuçları (Dehşeti)” isimli alegorik tablosunda (1637/38) anlattığı ve vurguladığı belki de tam budur. Sanatın, savaşı durduramaması bir yana; bizzat savaşın “yok ettiği” yaşamsal ögelerden biri olduğu, sanat tarihçilerinin tabloda saptadığı bazı ayrıntılarda görülmektedir: “Savaş Tanrısı” Mars (Ares), edebiyat, müzik ve mimarinin resimdeki simgelerini soğukkanlı bir kayıtsızlıkla ayaklarının altında ya da kılıcıyla parçalıyor, yok ediyor…
Birincisine oranla daha kanlı ve yıkıcı olan, daha geniş bir coğrafyada ve uzun süren II. Dünya Savaşı biteli 77 yıl oldu… Ama o zamandan bugüne, dünyada büyük ya da küçük yüzlerce savaş ve çatışma yaşandı; milyonlarca insan öldü, yaralandı, sakat kaldı, kentler bombardımanlarla harabeye döndü… Şimdi de, Avrupa’nın yanı başında büyük acıları ve trajedileriyle yeni bir “savaş” daha başladı. Romanlarında, savaşı ve savaştaki “insanlık durumları”nı da irdeleyen André Malraux (1901-1976), “Savaş bitti ama saçmalık devam ediyor” demiştir. Evet, ne yazık ki; “savaş” da devam ediyor hâlâ yerkürede…
SAMİ EREN
7 Nisan 2022, Ankara
KAYNAKLAR:
1. Tablo. Savaş (1932). Otto Dix (https://albertinum.skd.museum/en/exhibitions/der-krieg/ Erişim tarihi: 07.04.2022 )
2. Tablo. Guernica (1937). Pablo Picasso
(https://en.wikipedia.org/wiki/Guernica_(Picasso) Erişim Tarihi: 07.04.2022)
3. Tablo. 3 Mayıs 1808 (1814). Francisco Goya (https://en.wikipedia.org/wiki/The_Third_of_May_1808 Erişim Tarihi: 07.04.2022)
4. Tablo. Savaşın Sonuçları (1637/38). Peter Paul Rubens
(https://en.wikipedia.org/wiki/Consequences_of_War Erişim Tarihi: 07.04.2022)