Barok müzik döneminin simge ve anıtsal bestecilerinden olan Johann Sebastian Bach (1685-1750) ve George Frideric Handel (1685-1759), Almanya’da aynı yıl doğmuşlar ama farklı kentlerde ve yaşamlarının son dönemlerinde farklı ülkelerde yaşamışlar, çalışmışlar ve ölmüşlerdir. Birbirlerinin müziklerinden haberdar oldukları söylenir; hatta Bach, Handel’i görmek için 1719‘da kısa bir seyahate çıksa da buluşamazlar. Sonraki yıllarda da karşılaşamazlar. Sınırlı tarihsel kayıt ve bilgilere göre, yaşlılık dönemlerinde benzer görme sorunları nedeniyle yapılan ameliyatların benzer olumsuz süreçlerini yaşarlar birkaç yıl arayla. Mevcut (ya da zannedilen) katarakt hastalıklarına yönelik olarak uygulanan ameliyatlar sonucunda, önce görme yetilerini tümüyle ya da büyük oranda yitirirler. Ameliyat ardından gelişen bazı muhtemel göz içi sorunlar (enfeksiyon, diğer iltihaplı süreçler, …) ile başka hayati organlarda oluşan muhtemel komplikasyonlar nedeniyle J.S. Bach ameliyattan birkaç ay sonra; bazı kronik hastalıkları da olan G.F. Handel ise ameliyattan birkaç yıl sonra vefat eder [1,2,3]…
Tıp fakültelerindeki uzun eğitim süresince hep vurgulanan, mezun olurken de belki son bir kez daha hatırlatılan ve bir hekimin meslek yaşamında ilk önce ve en başta gözettiği düsturdur Primum non nocere. “Önce (Öncelikle) zarar verme” anlamına gelen ve yüz yıllardır tıp uygulaması ile etiğinin temel kuralı olan bu sözün, İlk Çağ’ın ünlü hekimi ve günümüz tıbbının öncülerinden İstanköylü (Kos Adası) Hipokrat’a (MÖ 460-370), kimine göre ise antik dönemin bir başka ünlü hekimi Bergamalı Galen’e (129-216) ait olduğu sanılmaktadır. Aforizmanın daha yakın tarihlere (17. yy.) ait olduğunu savlayanlar da vardır [4,5]. Sonuç olarak, ilk söyleyen kim olursa olsun, evrensel bir güncellik içermesi yanında, çok haklı bir mesleksel kaygıyı da yansıtmaktadır.
Çünkü bugün olduğu gibi, insanoğlunun tüm geçmişinde de hasta-hekim ilişkisindeki tek beklentinin “şifanın gerçekleşmesi” olmasına karşın, çeşitli olumsuz etkenler ve olanaksızlıklar nedeniyle bu amaca çoğunlukla ulaşılamadığı, yani tedavi sağlanmadığı gibi, bazen durum girişim öncesine göre daha da kötüleşebilmiştir. 21. ve 20. yy.ları saymazsak ve özellikle de gerilere doğru gidildikçe artan bir oranda olmak üzere, uzak tarihlerde hep böyle sonuçlanmıştır aslında “hekimlik sanatının icrası”…
Gerçekten de, tıbbın kaçınılmaz dönemsel olanaksızlıkları ya da çaresizliği dahilinde, günümüz anlamındaki bilgi ve donanımdan -doğallıkla- yoksun hekimlerin özellikle ve en başta primum non nocere ilkesini de yeterince ya da hiç gözetmemeleri halinde hasta ve hastalığın durumu daha da vahim bir aşamaya geçebiliyordu kuşkusuz. Ama buradaki sorun ya da dramatik bir başka husus da şudur ki, o hekimler uyguladıklarının doğru ve hastaya yararlı olduğunu, diğer bir deyişle “zarar vermediklerini” de düşünüyorlardı büyük olasılıkla. Çünkü “Hipokrat Külliyatı”ndan (Corpus Hippocraticum, MÖ 3.yy.) başlayarak sonraki kuşaklara aktarılan ve genelde 17/18. yy.lara kadar tıbbın temel kılavuz ve otoriteleri kabul edilen tıp kitapları; özellikle de küçük cerrahi girişimler/ameliyatlar bağlamında, elbette bazı doğru gözlem, saptama, yöntem, tavsiye ve tarifler içerse de, genelde tanı karmaşası veya doğru tanı yokluğu dışında, yararsız veya düşük oranda yararlı ya da aksine zarar verebilecek bazı tedavi ve uygulamaları da barındırıyordu. Örneğin 16. yy.da, ateşli silahların oluşturduğu yaraların üzerine kızgın yağ dökülüyordu. Bu dehşet verici ve adeta bir işkence yöntemi niteliğinde olan uygulamanın sonuçları tahmin edilebilir. Nitekim, cerrahinin ve özellikle de savaş cerrahisinin öncülerinden kabul edilen Ambroise Paré (1510-1590), yaralı askerlere kitaplardan ve mesleki ustalarından öğrenerek uyguladığı bu yöntemin feci sonuçlarını, 1537’deki bir savaş meydanında yaygın bir biçimde bizzat “gördükten” ve “duyduktan” sonra, notlarına şöyle yazar: “Bundan sonra, ateşli silahla (tüfekle) yaralanmış zavallı insanları bir daha asla böyle gaddarca bir yöntemle dağlamamaya karar verdim” [6,7]. O dönemlerde ve öncelerinde “ilaç” olarak uygulanan ve çoğu toksik olan maddelerin (ör. cıva, arsenik,…) kullanımı ya da travmatik ve tümüyle yararsız (zararlı) bazı tedavisel girişimler (ör. kan alma/boşaltma, lavman, kafatasına delik açılması [trepanasyon], hayvan kanından/organlarından/dışkısından ilaç yapımı, …) hastaları sarsmakta, ikincil olarak hastalandırabilmekte, sakatlamakta, hatta bizzat ölümlerine neden olabilmekteydi.
Doktor Ziyareti (1666-67) - Jacob Toorenvliet
17. yy. Fransız oyun yazarı Molière (Jean-Baptiste Poquelin, 1622-1673), dönemindeki tıbbın (dolayısıyla hekimlerin) yetersizliğini ve çaresizliğini konu eden, yani “hekim temalı” çok sayıda komedi türünde tiyatro oyunu da yazmıştır. Molière, bu eserlerinde hekimlerin bilgi, deneyim, yetenek, cüretkârlık, kibir, megalomani hatta şarlatanlık gibi bireysel özellik, düzey ve tutumları ile tedavilerindeki başarısızlıklarını mizahi bir dille sergilemiş ve yermiştir. Örneğin bunlardan en ünlüsü (ve son oyunu) Hastalık Hastası (1673) isimli komedideki bir sahne şöyledir [8]: Genç doktor adayı, diplomasını almak için beş deneyimli doktor ve öğretim üyesi karşısında sözlü mezuniyet sınavındadır. Her hekim bazı hastalıkların veya hasta yakınmalarının tedavisini sorar sırayla genç doktor adayına. Astım, şiddetli nefes darlığı, vücutta su toplanması, zafiyet, ateş, şiddetli karın ağrısı gibi. Sınav jürisinin oybirliğiyle onayladığı ve kutladığı yanıtlar hepsinde aynıdır: “Lavman yapılır, sonra hacamat edilir, en son müshil verilir.” J.S. Bach ve G.F. Handel’in döneminin tıbbı, Molière döneminin tıbbından çok da ileride değildi. Ayrıca, bazı kaynaklar J.S. Bach’ın ameliyatı sonrasında da, zararlı göz pansumanlarına ek olarak, kan alındığından, müshil verildiğinden, hatta yüksek doz cıva içeren ilaçlar uygulanmış olabileceğinden de bahseder [9]. Bu tür uygulamalar gerçekten yapıldıysa eğer; bestecinin olasılıkla zaten bozuk olan genel durumu, böylesi girişimlere bağlı olarak büyük oranda ve belki de geri dönüşsüz olarak daha da kötüleşmiş olabilir.
Her iki bestecinin de ne yazık ki başarısız (ve belki de gereksiz) göz ameliyatları geçirdikleri konusunda genel bir mutabakat vardır [1,2,9,10,11]. Göz hastalıkları (görme sorunları) için cerrahi girişimin gerekmemesi, yani yanlış tanı; o zamanki ameliyat(lar)ın ve ameliyat sonrası tedavilerin bizzat hastalık oluşturucu, sakat bırakıcı ya da ölümcül doğası; muhtemel kronik hastalıkları ile ameliyat sonrası oluşabilen komplikasyonların doğru tanı ve tedavilerinin dönemleri itibarıyla olanaksız olması; ve primum non nocere ilkesinin ya hiç bilinmemesi ya da bilinse bile göz ardı edilmesi gibi olasılıklar J.S. Bach ve G.F. Handel’in göz ameliyatları sonrasında gelişen olumsuz süreçleri kaçınılmaz hale getirmiş olabilir.
Özetle, tıbbın tedricen yetkinleşerek her alt dalında giderek güçlenmesi, parlak bir bilim dalı haline gelmesi ve insanlığın yazgısını tamamen değiştirmesi için esas olarak 19. ve 20. yy.ların beklenmesi gerekecekti… Daha öncelerinde ise, bazı sınırlı -ve elbette hastaya dayanılmaz acı veren- girişimler (ör. kırık-çıkık- hemoroid-fistül-apse tedavileri, doğum, diş çekimi, yaralı kol/bacak kesilmesi [ampütasyon], bazı yaraların iyileştirilmesi, …) dışında tıp (hekimler), hastalıklara yönelik doğru tanı ve doğru tedavi bağlamında doğallıkla pek bir şey yapamamış; iyileşmeler hemen tümüyle kendi doğal seyrinde olmuş ya da bağışıklığı yüksek olan bireyler hastalıkları (özellikle de enfeksiyon hastalıklarını) atlatabilmişlerdir.
Ama diğer taraftan, tüm bu yüz yıllar boyunca yine bizzat doktorların dikkat, merak, arayış ve çabaları ile özellikle botanikte, zoolojide, kimyada ve fizikteki devrimsel buluşlar/atılımlar, bambaşka bir aşamaya da ulaştırıyordu hekimliği… Öyle ki, insan vücudunun yapısı, işleyişi ve hastalıklarına yönelik adeta damla damla artan bilgi birikimi, başta anestezi, sterilizasyon/dezenfeksiyon uygulamaları ve aşı/antibiyotik keşifleri olmak üzere, “bilimsel tıp” sürecini başlatacaktı; J.S. Bach’ın ve G.F. Handel’in ölümlerinden kısa bir süre sonra…
SAMİ EREN
13 Mart 2023, Ankara
Kaynaklar:
1. Jackson, DM. Bach, Handel, and the Chevalier Taylor. Med Hist 1968 Oct;12(4): 385-393. (Online: Bach, Handel, and the Chevalier Taylor | medical history | cambridge core)
2. Yaya, R. Händel’s stroke: A clinical and topographic diagnostic challenge. Neurosci Hist 2018; 6(2): 61-65.
3. Büke, A. Bach. Yaşamı ve Eserleri. Kabalcı Yayınevi-İstanbul. Birinci Basım, 2001.
4. Smith CM. Origin and uses of Primum Non Nocere-Above all, do no harm. Clin Pharmacol 2005; 45(4): 371-377.
5. Pearn JH, Franklin RC. “First, do no harm”: Old and new paradigsm in prehospital resuscitation in the aquatic domain. Int J Aqua Res Edu 2017; 10(2): Article 5
6. Hernigou, P. Ambroise Paré II: Paré’s conributions to amputation and ligature. Int Orthop. 2013: 37 (4): 769-772.
7. Donaldson, IML: Ambroise Paré’s accounts of new methods for treating gunshot wounds and burns. J R Soc Med 2015; 108 (11): 457-461.
8. Molière. Hastalık Hastası. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - İstanbul. Onuncu basım, 2021.
9. Zegers RHC. The Eyes of Johann Sebastian Bach. Arch Ophthalmol 2005; 123: 1427-1430.
10. https://ophthalmologylife.com.tr/bachin-bahtsizligi/
11. O’Dwyer PA. Bach’ın Göz Hastalığı ve Günümüzün “Şövalyeleri”!. Sanattan Yansımalar. 23.02.2023 (https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/bach-in-goz-hastaligi-ve-gunumuzun-sovalyeleri/2945/)
12. Tablo. J.S. Bach portresi (1746)-Elias Gottlob Haussman (Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Johann_Sebastian_Bach Erişim Tarihi: 09.03.2023)
13. Tablo. G.F. Handel portresi (1727) - Balthasar Denner (Kaynak: https://en.wikipedia.org/wiki/ Balthasar_Denner Erişim Tarihi: 09.03.2023)
14. Tablo. Hipokrat (1826) - Ferdinand Georg Waldmüller (Kaynak: https://www.wikiart.org/en/ferdinand-georg-waldm-ller/four-shop-signs-hygieia-hippocrates-galen-and-fauna-for-the-pharmacy-the-golden-lion-in-1826 Erişim Tarihi: 09.03.2023)
15. Tablo. Doktor Ziyareti (1666-67) - Jacob Toorenvliet (Kaynak: https://www.wikidata.org/wiki/Q112626539 Erişim Tarihi: 09.03.3023)