Kış artık geldi; soğuğu, sessizliği, güneşinin uzaklığı, gri bulutları, çabuk olan akşamları, uzun geceleri, kar ve hastalıklarıyla… Nazım Hikmet’in (1902-1963) son dönemlerinde, yani mevsimlerle bir simgeleme yaparsak, yaşamının “kış” mevsiminde yazdığı uzun şiiri “Saman Sarısı”nın (1961) hemen başında, yavaş yavaş ama tüm heybeti ve kararlılığıyla gara giren karlı tren gibi:
Seher vakti habersizce girdi gara ekspres
kar içindeydi
Kış ve kar imgeleri; güzellik, beyazlık, temizlik, sessizlik, dinginlik, çocuksu sevinç ve çocukluk anıları yanında; yalnızlık, hüzün, hiçlik, tedirginlik, hastalık, kaygı ve korkuyu da barındırır... Kışın bu ikinci yüzünün aslında somut, güçlü tarihsel ve güncel gerekçeleri vardır. İlki daha çok lirik ve romantiktir…
Kar Fırtınası (1787) - Francisco Goya
Kuzey yarım kürede yaşayan insanlar için, “kış” tarih boyunca başlı başına yaşamsal bir tehdit hatta yaygın bir ölüm nedeni olmuştur. Soğuk, ısınma kaynaklarının yok ya da yetersiz olması, her türlü gıdanın kıtlığı, suların donması, yolların kapanması, iletişimin tümüyle kesintiye uğraması, mevcut bazı hastalıkların ağırlaşması ve elbette kışla beraber gelen bulaşıcı hastalıklar… Kış korkusu, tedirginliği ve yoksunlukları dünyanın bu bölgelerinde yaşayan insanların kolektif belleğinde önemlidir; hem alt soylara aktarılır, hem de yeni kuşaklar bunu zaten her yıl deneyimler.
Kış (1873) - Aleksey Savrasov
Aslında, teknolojinin birincil güç ve asal belirleyici olduğu, her alanda neredeyse üstel olarak geliştiği 21. yy. da bile, ekonomik sıkıntılar, doğal gaz ya da diğer fosil yakıtların eksikliği ya da pahalılığı, ülkeler arasındaki siyasal krizler, savaşlar, vb. nedenlerle, kışın yaklaşması dünyamızın kuzey yarım küre sakinleri için hâlâ temel bir kaygı nedenidir.
Yaz ve Kış Alegorisi (18. yy.) - Giambattista Pittoni
Öyle ki, bu kuşaktaki birçok ülkenin özellikle 21. yy. öncesi edebiyatında, kış/kar imgeli ve genellikle de tedirginlik, korku, karamsarlık, yoksunluk içeren çok sayıda şiire ya da dizeye rastlamak mümkündür. Bu, o dönemlerin en başta barınma, ısınma, ulaşım, beslenme olanaklarının yetersizliği veya zorlukları ile hastalıkların tedavisindeki olanaksızlıklar düşünüldüğünde, anlaşılır bir durumdur. Örneğin, hem yazar-şair/yapıt niceliği, hem zenginlik ve renklilik anlamında, Fransız edebiyatının en verimli, devingen ve öncü dönemi olarak kabul edilen ve bilhassa roman ve şiir açısından bir “Altın Çağ” olarak nitelen 19. yy.ın şair, oyun ve roman yazarı Victor Hugo (1802-1885), “Gülmek, kışı insanın yüzünden kovan güneştir*” der. “Kış Geceleri” şiirinde de, kış mevsimine yönelik duygu ve düşüncelerini izleriz:
Gece ne çabuk çöküyor !
...
Divaneliğin mutluluğundakiler için
Çetin kışın hiçbir korkusu yoktur,
Ama benim gibilerin üzerine
Kış uçsuz bucaksız bir yas tülü örter…
Yazar Guy de Maupassant ise (1850-1893), “Karlı Gece” şiirinde doğayı hüzünle betimler:
Koca ova bembeyaz, hareketsiz ve suskun.
Ne bir gürültü, ne bir ses,
Tüm yaşam sönmüş…
Yine o dönemin simge şairlerinden Charles Baudelaire (1821-1867), kışa yönelik yoğun olumsuz duygu ve düşüncelerini, “Sonbahar Şarkısı” isimli uzunca, metaforik ve karamsar şiirinin bazı dizelerine yansıtır:
Yakında dalacağız soğuk karanlıklara;
Hoşça kal canlı ışığı kısacık yazlarımızın.
…
Bütün kış varlığıma sızacak: öfke,
Nefret, ürperti, korku, zor ve zoraki emek.
Türk Edebiyatında da şairlerimizin kış ve kar konulu şiirlerinde genelde karamsar, sakıngan dizeler ağırlıklıdır.
Kar taneleri, Ahmet Muhip Dıranas’ın (1909-1980) dizelerinde gece ile buluştuğunda örneğin, alabildiğine tedirgin eder insanı, hüzünlendirir:
Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden
Ya da, Cahit Külebi (1917-1997) Ankara sokaklarında dolaşır ve “Kış Yorumu” yaparken yalnızdır:
Karanlık kış günü akşamüstü
Dost diye sokaklarda kendini ara
Ceyhun Atuf Kansu’nun (1919-1978) “Kızamuk Ağıdı”ndaki sözcükleri ise karın yalnız bıraktığı uzak köyleredir:
Bir köy gördüm tâ uzaktan,
Dağlar ardında kalmış, bilmezsiniz,
Kar örtmüş, göremezsiniz karanlıktan,
Kış ve kara dair benzer tedirginlik ve ürpertiyi Atilla İlhan’ın (1925-2005) “Kar Kasidesi”nde de sezinlemek mümkündür:
dinmez boşluklarda karın soğuk ve sürekli ısrarı
yumuşak hantallığıyla kaplayışı uçurumları
kül mavisi bir pus ufka bir perde çeker de
Hüseyin Avni Cinozoğlu’nun (1955-2015) “Gölgesiz Kandil” isimli şiirinde gece, yoksunluk ve hüzün yine kış ve karla birleşmiştir:
gecedir tipi kar boran fırtına vardır
belki bir gurbeti gezdirir içinde insan
ne kadar koşsa da yol bitmez bazen
İlkbahar beklenir, yaz bitmesin istenir, sonbahar biraz hüzünle de olsa karşılanır… Ama kış, galiba çocuklar dışında, tarihin her çağında ne gelmesi istenen bir mevsim olmuştur, ne de bitmesi istenmeyen bir mevsim… Yine de, çocukluğun karlı günleri, kardan adamları, kartopları ve kızakları bazen hep masalsı, tozpembe anılarla anımsanır muhtemelen; özellikle de bir kente kışın ilk kar tanelerinin düşmeye başladığı anlarda…
SAMİ EREN
7 Aralık 2023, Ankara
* Sefiller romanından (1862)
KAYNAKLAR
1. Tablo. Kar Fırtınası (1787)-F. Goya (https://www.wikiart.org/en/francisco-goya/the-snowstorm-winter-1787. Erişim Tarihi: 06.12.2023) 2. Tablo. Kış (1873)-A. Savrasov (https://www.wikiart.org/en/aleksey-savrasov/winter-1873 Erişim Tarihi: 06.12.2023) 3. Tablo. Yaz ve Kış Alegorisi (18. yy.)- G. Pittoni (https://www.wikiart.org/en/giambattista-pittoni/allegory-of-summer-and-winter Erişim Tarihi: 06.12.2023) 4. Fotoğraf. Nazım Hikmet (https://www.nazimhikmet.org.tr/nazim-hikmet/fotograf-albumu/ Erişim tarihi: 06.12.2023)
5. Fotoğraf. Victor Hugo. (https://fr.wikipedia.org/wiki/Victor_Hugo Erişim Tarihi: 06.12.2023 )