Kitaplar ve Mandolin ile Natürmort (1957) - Antonio Sicurezza
Yıllar önce bir yerde okumuştum ve beğenmiştim. Bir Afrika özdeyişi olduğu belirtiliyordu yazıda ve belleğimde kaldığı kadarıyla şöyleydi: “Bir savaşçı bir aslandan üç kez korkar. Sesini ilk duyduğunda, topraktaki ayak izlerine ilk rastladığında ve kendisini ilk kez gördüğünde.”. Ben de bu üçlemeyi esas alarak kendimce bir özlü söz denemesi yapmıştım, kitap üzerine o zamanlar. Kitaplığımın raflarından bir kitap aldığımda, her kitap okuyuşumda, bir kitabevine girdiğimde ya da bir dost sohbetinde kitap konusunun açıldığı her anda aklıma gelir ya da söylerim: “Kitabın üç şeyini severim; okumasını, kokusunu ve kitaplığımdaki görüntüsünü…” Gerçekten de, okuyacağım bir kitabı elime aldığımda ve kaldığım yerden başladığımda, ara sıra mutlaka kokusunu da içime çekerim. Yeni alınmış bir kitabın sayfaları açıldığında yayılan koku ise bambaşkadır. Kısacası, benzersiz güzel kokulardan biridir kanımca kitap kokusu, hele ki samanlı kâğıda basılmışsa… Kitap bittiğinde ve kütüphanemdeki rafa koyduğumda da uzun uzun bakarım, düşünürüm.
Yirmi beş yıl kadar öncesi… Soğuk ama güneşli bir kış öğleden sonrasında
Almanya’daki Mainz kentinin ünlü Gutenberg Müzesi’ni geziyorum. Burada 15. yy. da basılmaya başlanan kitapların o ilk örnekleri ile bazı matbaa aletleri sergileniyor. Özellikle doğa ve tıp bilimleri alanında basılmış eski eserleri, hele eşkenar dörtgen biçimindeki nota işaretleri ile dolu ilginç müzik kitabını merakla seyrediyorum. Yoğun bir emekle üretilmiş, kimi renkli ve resimli, sayfaları ve cildi eprimiş kalın kitaplar…
Kitap Kurdu (1850) - Carl Spitzweg
Altı yüzyıl öncesinin kitapları böyle ve de itinayla saklanıyor, sergileniyor. Bundan altı yüzyıl sonra, 27. yy. da bugünün kitapları nerede olacak, neler hissettirecek çok sonraki kuşaklara? Kitap kalacak mı örneğin ya da daha doğrusu, “yazı” yazılacak mı? Kâğıda, klavyede, ekranda ya da başka bir materyalde, sanal ortamda? Bunlar hem yanıtı bilinmezliklerle dolu hem de hüzünlü sorular; özellikle bizim gibi TV ve bilgisayar ile geç tanışan ve tüm çocukluğu, Doğan Kardeş başta olmak üzere resimli dergiler, çizgi romanlar, çoğunluk Jules Verne (1828-1905) ve Kemalettin Tuğcu’nun (1902-1996) romanlarıyla geçmiş kuşaklar için…
Tabii kitap ve yazı bağlamında, güncel ve çok önemli Yapay Zekâ (YZ) olgusu da var. İnternetten ve medyadan takip ettiğimiz üzere, YZ’nin yazdığı metinler ya da verdiği yanıtlar hızla yetkinleşiyor. Hâtta öyle ki, örneğin edebiyat alanında mini ifşalar ya da itiraflar da başladı. Geçtiğimiz aylarda, ülkesinde prestijli bir edebiyat ödülünü kazanan bir Japon yazar, yarışmaya gönderdiği romanın küçük bir bölümünü YZ’nin yazdığını söyledi.
Kitaplar ve yazmak eyleminin bundan on, on beş yıl sonrasındaki durumunu öngörmenin bile çok güç olduğu ve büyük/sayısız sürprizler içeren bir Dijital Devrim/Dönüşüm dünyasında, yüzyıllar sonrasından konuşmak bilim-kurgu düzeyini de aşacaktır. Ama olasılıkla, evlerde kitapların görüntüsünün her an seyredilebildiği küçük ya da büyük, boydan boya duvara sabit veya seyyar, camekânlı veya açık raflı, masalı ya da masasız kitaplıklar, yani bir evin belki de en güzel mobilyası olmayacak o çağlarda. Bir de galiba, “kitap kokusu”…
SAMİ EREN
23 Mayıs 2024, Ankara
Kaynaklar
1. Tablo. Kitaplar ve Mandolin ile Natürmort (1957) - Antonio Sicurezza (https://www.wikiart.org/en/antonio-sicurezza/still-life-with-books-and-mandolin-1957 Erişim Tarihi: 22.05.2024)
2. Tablo. Kitap Kurdu (1850) - Carl Spitzweg (https://www.wikiart.org/en/carl-spitzweg/the-book-worm Erişim Tarihi: 22.05.2024)