(Sami Eren)
Zeytin ağacı, tarih boyunca ve birçok uygarlıkta olumlu, umut artırıcı ve saygın nitelemelerle anılmıştır: “Ölümsüzlük”, “Ongunluk”, “Sağaltıcılık” gibi… Ama yazılı tarihin uzak zamanlarından bugüne, en yaygın ortak anlamı, bilindiği üzere “Barış”tır. Bu güzel ve tarımsal, tarihsel, düşünsel, tıpsal anlamda birçok yönü bulunan ağaç (Olea europaea), barış simgesiyle Birleşmiş Milletler organizasyonunun ambleminde yerini almıştır. Öte yandan, “zeytin dalı uzatmak” yüzyıllardır yapılan, ama maalesef kalıcı sonuca ulaşmayan simgesel bir edim olmuştur tarihte. Öyle ki, “zeytin dalı” imgesi günümüz dünyasında da bir yanılsama, düş, ütopya ya da sadece sanatsal bir olgu statüsünün ötesine geçememektedir…
İmren Erşen, 2004
UNESCO da, tüm bu simgelerine ek olarak, küresel ısınmaya, doğanın tahribine ve korunmasına dikkat çekmek amacıyla 2019 yılında, 26 Kasım’ı “Dünya Zeytin Ağacı Günü” olarak ilan etmiştir.
Ege ve Akdeniz bölgelerimizde eylül ayında başlayan zeytin hasadı bitmiş ya da bitmek üzere olmalı, en azından yeşil zeytin için... Siyah zeytin hasadı ise kış aylarına da uzanacaktır olasılıkla. Kuşkusuz zeytin, zeytinyağı ve onlarla yapılan sayısız meze ve yemek, yetiştiği coğrafyalarda yaşayanlarca doğal bir bilinirliğe sahiptir. Ama oralara uzak kentlerde yaşayanlar tarafından, kahvaltı sofralarının baş ve vazgeçilmez klasiği siyah zeytin ya da rafine zeytinyağı istisna olmak üzere elbette, “zeytin kültürü”nün tam ve ayrıntılarıyla tanınmasının üzerinden ancak çeyrek yüzyıl geçmiştir muhtemelen. Neredeyse yemyeşil rengiyle “erken hasat zeytinyağı”, farklı görünüm ve lezzetiyle “kırma yeşil zeytin”, rüzgârın kilometrelerce uzaktan getirebildiği “pirina” kokusu, nitelikli/sağlıklı zeytinyağı için “koyu renk cam” şişelerin yeğlenmesi ya da kimileri için artık saç şampuanlarının yerini çoktan alan “zeytinyağı sabunu” örneğin…
Juan Körfezinde Zeytin Ağaçları (1927)-Raoul Dufy
Ama tüm bu ürünleri bilmek ve/veya tüketmekten daha üstün, güzel ve ayrıcalıklı olan, zeytin ağacını yakından görmek, gölgesinde oturmak ve onun tüm ayrıntılarını seyredebilmektir belki de. Yapraklarının alt ve üst kısımlarındaki kadifemsi yeşilin iki farklı tonu, üzerindeki zeytinlerin ağırlığıyla yere sarkan gür dalları, onlarca yıla hatta yüzyıllara tanıklık etmiş gövdesi ve elbette, dallarını süsleyen yeşil zeytinler… Öyle ki, zeytin ağacını seyre dalmak, bazen bana; bir resim sergisinde olmak, Antik bir kentin içinde dolaşmak ya da dingin bir denize bakmak gibi gelir…
SAMİ EREN
13 Kasım 2023, Ankara