MMM ve ADK’ye GİDEN YOL
3 Mart 1924’de genç cumhuriyetin ilk icraatından olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulünden sadece 8 gün sonra, İstanbul’dan getirilen 80 kişilik Makam-ı Hilafet Muzıkası(ki Ankara’ya yerleşince önce Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti, sonra da Riyaset-i Cumhur Bandosu ve Orkestrası adlarını alacaktır), Ankara’daki ilk konserini ilk meclisin karşısındaki Millet Sineması’nda verir (Bu konser programı 4 Nisan 2014 günü Radyo 3’de, tesadüfen dinleyicisi olduğum bir programda aynen tekrarlanır). Hemen 6 ay sonra 1 Eylül 1924 tarihinde de, bir süredir hazırlıkları sürdürülen Musiki Muallim Mektebi(MMM) Cebeci’de kerpiç bir binada açılır. 1 Kasım 1924’de 6 öğrencisi ile öğretime başlayan okulun öğrenci sayısı, sonraki aylarda İstanbul’daki diğer okullar ve öksüz yurtlarından getirilenlerle birlikte 12’ye ulaşır. Yıldan yıla artan öğrenci sayısı, Rus ve Azerbaycan elçiliklerine ait iki binanın daha devreye sokulması ve 1927-28 ders yılında 24 kız öğrencinin katılımıyla, 71’e yükselir. Binaların yetersizliği üzerine 7.5.1928’de Avusturyalı mimar Ernst Arnold Egli’nin tasarımı olan binanın temeli atılır ve MMM kısa süre içinde, 1929-30 ders yılında yeni binasına taşınır.
1930’lar ve SONRAKİ ALTIN YILLAR
Okulun kurucusu ve müdürü olan Osman Zeki Üngör, aynı zamanda Riyaset-i Cumhur Orkestrası’nın şefidir. Keza, orkestranın diğer üyeleri aynı zamanda MMM’de öğreticilik de yapmaktadırlar. 30’lu yılların başlarında okul salonunda haftada bir düzenlenen Cuma Konserleri Ankara’da giderek, belli bir izleyici kitlesi oluşturmaya başlar. Orkestra prova ve konserlerini, okulun küçük salonunda yapar. 1933’de “On Odalar” ve diğer eklemelerle okulun alanı genişler. Ankara Devlet Konservatuvarı (ADK)’ nın kuruluş tarihi, ilk giriş sınavlarının yapıldığı 6 Mayıs 1936 olarak saptanır. ADK’nın 30 Kasım 1936’ da 23 tiyatro bölümü öğrencisiyle öğretime geçmesiyle MMM, 1937-38 ders yılında Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü’ne(daha sonra Gazi Terbiye ve Gazi Eğitim Enstitüsü adlarını alacaktır) “Müzik Bölümü” olarak devredilir. ADK, 20 Mayıs 1940’da yasal kimliğine ve “Tiyatro ve Opera Tatbikat (Uygulama) Sahnesi”ne kavuşur. 3 Temmuz 1941’de Tiyatro Yüksek Bölümü’nün ilk 8 mezununun, bir sonraki yılda da Opera Yüksek Bölümü’nün ilk 8 mezununun(aralarında Ruhi Su da vardır) diploma törenleri yapılır. Önce konservatuvarın kendi salonunu, sonra Türkocağı (Halkevi) Salonu’nu kullanarak, 1947’ye değin halka da açık temsiller sahneye koyan Tatbikat Sahnesi, 1949’da yasallaşacak olan Devlet Tiyatrosu ve Operası’nın yolunu açar. 27.12.1947’de A.Kutsi Tecer’in Köşebaşı adlı oyunu ile Küçük Tiyatro’nun, 2.4.1948’de A.Adnan Saygun’un Kerem operasının bir bölümü ile Büyük Tiyatro ve Opera Sahnesi’nin açılışları yapılır. Bu dönemlerde efsane hocaların ellerinde efsane oyuncular yetişir. Hemen tüm oyunlar “kapalı gişe” oynanır.
Bu arada, 1947’de davetle Türkiye’ye gelen, üç yüzyılda da yaşamış (1898-2002) ünlü Dame Ninette de Valois’in, 1948’de İstanbul’da kurduğu Yeşilköy Bale Okulu’nun 1950’de Ankara’ya taşınmasını takiben kurulan “Bale Bölümü” de 1956-57 döneminde ilk 6 mezununu vererek Devlet Opera ve Balesi adını alır. ADK, YÖK Yasası’ndan sonra 1982’de Hacettepe Üniversitesi’ne bağlanır ve 1985’de Beşevler’deki yeni binasına taşınır. Mamak Belediyesi’ne terk edilerek katledilen bu “mit”in başına “Mamak Kültür Merkezi” adlı bir mezar taşı dikilir. ADK’nın tarihi salonlarından DT Mamak Muhsin Ertuğrul Sahnesi adını taşıyanı sadece Cumartesi günleri, Mamak Belediyesi Mamak Kent Tiyatrosu’nca sahnelenen ve herhalde Muhsin Ertuğrul’a hayli acı vermekte olan temsillere ev sahipliği yapmaktadır. Hikmet Şimşek Sahnesi adını taşıyan 90 kişilik ikinci salon ise atıl olarak durmaktadır.Her iki salonu da DT tarafından çok daha verimli kullanılabilecek iken ADK’nın geçmişleri yok edilmiş odalarında, Mamak Belediyesi’nin türlü kursları düzenlenmekte ve bu binanın Beşevler’deki binaya eklenerek yaşatılması ya da geçmişine yaraşır bir müzeye dönüştürülmesi nedense hiç düşünülmemektedir.
EFSANE YABANCI HOCALAR
Berlin’de Öğrenci Müfettişi Cevat Dursunoğlu Prof. Paul Hindemith(1895-1963)’e Ankara’da kurulacak konservatuvarın kuruluş çalışmalarına uzman olarak katılması çağrısında bulunur. 1935 Nisan’ında Ankara’ya gelen Hindemith Mayıs ortalarına kadar kalarak ilk raporunu yazar. 1936’da ikinci, 1937’de üçüncü raporlarını hazırlayıp 20 kadar uzman ve öğretmen önerir. Bunlardan, tiyatro ve opera rejisörü ve reji öğretmeni Prof. Carl Ebert (1867-1980), 1936’da tiyatro ve bale bölümünü kurmak üzere konservatuvarın başına getirilir ve 1947 Mart ayına kadar bu görevi üstlenir. Orkestra şefi ve şeflik öğretmeni Ernst Praetorius(1880-1946) 1935-36’da gelir. 1946’da ölene değin Ankara’da çalışır ve burada gömülür. Konser piyanisti ve müzik eğitimi uzmanı Prof. Eduard Zuckmayer (1890-1972), 1936-1970 arasında tam 34 yılını ADK’ya verir. O da Ankara’da ölür ve gömülür. Berlin Filarmoni Orkestrası konzertmeisteri, keman virtüözü, keman ve oda müziği öğretmeni Lico Amar (1891-1959), 1938-1956 arasını Ankara’da geçirir. İsmet İnönü’ye de, mandalları sabitleştirilmiş viyolonsel ile ders veren, viyolonsel virtüözü ve öğretmeni David Zirkin de bu hocalar arasındadır.
İLTEKİN İLKOKULU’NUN KONSERVATUVARLI ÖĞRENCİLERİ
1952-53 ve 1953-54 ders yıllarında Cebeci Soysal Sokak’taki “çifte tedrisatlı” İltekin İlkokulu’nda 4ncü ve 5nci sınıf öğrencisiyim. Sınıfım 5/C’de ve komşu sınıflarda, bizlerle birlikte yarım gün “ilkokul eğitimi” alan, yarım günlerini de kendi okullarındaki meslek derslerine veren konservatuvar öğrencileri var. Bir “hademe”nin gözetiminde okula topluca geliyor-topluca dönüyorlar. Bale bölümünden 699 Betül Çakmakçı, Piyano’dan Yücel Aşkın, bölümünü bilmediğim 83 Ergüven Alpman sınıfımızın konservatuvarlı öğrencileri. O güzelim Betül’e yıllar sonra Gençlik Parkı Açıkhava Tiyatrosu’nda oyuncu-dansçı olarak rastlıyorum. Ergüven’in izi belli değil. Konservatuvar’dan ayrılıp ziraat öğrenimi alan Yücel Aşkın’la Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü olduğu 2000 yılında, eşimin ÖSYS görevi nedeniyle gittiği Van’da karşılaşıyoruz. 2003 yılında bir kez daha Van’da beraber olduğumuz “adam gibi adam” Yücel Aşkın, izleyen yıllarda düzmece bir operasyonla gözaltına alınıyor, koğuşta genel sekreterini kaybediyor, kendisi kalp krizi geçiriyor. Halen görüştüğümüz sevgili Yücel salınıyor-geri dönüyor-yapamıyor-emekliye ayrılıyor-davalarla boğuşuyor-sonunda elbette aklanıyor. Ama gidenler ve yitirilenler geri dönmüyor. Şimdilik “iftiracılar” kazanıyor.
Aynı yılın 5/D sınıfındaki 994 Tuna (ya da Arda) Miyak mezun listesinde yer almıyor. Bale bölümünü 1960-61’de bitiren 1112 no.lu İltekinli Gülcan Tunççekiç’i sonraki yıllarda sahnelerde izliyorum. Keza daha sonra en ünlü balerinimiz olan, 2004 yılındaki 50nci yıl etkinlikleri sırasında görüştüğümüz 1117 Meriç Sümen de 5/D’den akranım. İltekin İlkokulu’nun arşivindeki çalışmalarımda balerin 659 Rezzan Ürey’in 1951-52 ve balerin 1118 Binay Okurer’in 1952-53 mezunu olduklarını saptıyorum.