Antik Sikke Koleksiyonculuğu
Özkan Arıkantürk “Oral Diagnoz ve Radyoloji” doktoralı bir dişhekimi. 1983 yılında Burhaniye’de muayenehane açtıktan buyana yaşamını “Burhaniye-Artur-Ayvalık-İzmir” düzleminde sürdürüyor. Aynı zamanda bugüne değin yakından tanıdığım ikinci koleksiyoner (İlki 2000’lerde Van’da 100.Yıl Üniversitesi rektörü iken yıllar sonra karşılaştığımız, konservatuvar öğrenciliği yıllarından ilkokul sınıf arkadaşım “kumpas mağduru” Yücel Aşkın’dı). Lise yıllarında Tarih ve Sanat Tarihi derslerine büyük ilgi duyarmış. 1983’de Bergama’da Akropol’e çıkarken ayağına takılan bir seramik parçası bu ilgisini tetiklemiş. Bir arkadaşı önce 5-6 parça seramik edinerek koleksiyoner olmasını, sonra da toplamaya başlamasını önermiş.
2863 sayılı yasaya göre koleksiyoncu olabilmek için eldeki nesnelerle Kültür Bakanlığı’na başvuruyorsunuz. İkametgahınızın olduğu yere en yakın Arkeoloji Müzesi sizi inceliyor ve izin veriyor. Ondan sonra edindiğiniz her belge ya da nesneyi, makul bir süre içinde Müze Müdürlüğü’ne bildiriyorsunuz. Size kaynak sorulmuyor, ama bu bildiriminizle objelerin tümü yasallık kazanıyor. Bu hobiye bulaştıktan sonra, ne tür nesneler biriktirdiğiniz bu işlerin piyasası tarafından biliniyor. İlgi alanınıza giren nesneleri ellerinden çıkarmak isteyenler önce size getiriyorlar. Zira müzelere verdiklerinde, incelenmesi ve değerlendirilmesi uzun süreler alabiliyor ya da karşılığında düşük fiyatlar öneriliyor. Bu yolla edindiğiniz varlıklarınız ve oluşan envanteriniz, her yıl iki müze uzmanı tarafından inceden inceye sayılıp belgeleniyor, izleniyor.
Arıkantürk koleksiyoner belgesini 1994 yılında ediniyor. İlk beş yılında hoşuna giden her şeyi topluyor. Grek ve Roma camları, pişmiş toprak ve bronz eserler gibi. Daha sonra bir koleksiyoner arkadaşının, kendisine zorla 8 adet sikke hediye etmesiyle nümismatiğe yönleniyor. Tarih, Arkeoloji ve Sikke Bilimi okumalarını yoğunlaştırıyor, eski Yunancayı ve Yunan Alfabesi’ni öğreniyor. Sikke toplamaya başladığında farklı bölge ve dönem ayırt etmiyor. Sonra da bir başka koleksiyonerin önerisiyle belirli bölgelerin (Troas, Aelois-Lesbos ve Mysia) belirli dönemlerine (Arkaik, Klasik, Helenistik, Grek-Roma) odaklanıyor. Şu anda bu üç bölgeye ait 3500 dolayında Grek-Roma sikkesi var. Ona göre bu işin sonu yok. Her birinin ayrı bir öyküsü olan sikkeler geldikçe, yeni antik yerler bulundukça bu serüven sürüp gidecek. Arıkantürk, Roma’nın Asya-Minör’ündeki sikkelerin, Avrupa Roması’ndakilerden farklı olduğunu; önyüzlerinde imparatorun profili bulunurken, arka yüzlerinde o kentin sembolüne yer verildiğini söylüyor. Sikkelerin dikkatle incelenmesi gerektiğini, dikkat edilen her ayrıntının sizi yeni bir ipucuna ya da bilgiye götürebileceğini ekliyor. Sikkelerin temizlik, restorasyon ve “bölge-şehir-dönem tanımlaması”nı kendi yapıyor. Yayınlarda kullandığı fotoğrafları makro objektiflerle kendi çekiyor.
Amaç ve Misyon
Arıkantürk “gerçek koleksiyoncuları”, her şeyden önce varlıklarımızın yurt dışına kaçırılmasını engellemeye ve kafalardaki ön yargıları kırmaya çalışan gönüllüler, “misyonerler” olarak görüyor. Ona göre koleksiyonerlerin toplumu bilgilendirme çalışmaları da yapmaları gerek. Kendisi bu amaçla, kimi üniversite ya da kuruluşlarda “Nümismatik” ve “Grek-Roma Sikkeleri” konusunda konferanslar vermiş, sunumlar yapmış. Koleksiyonu makalelere, bildirilere, tezlere, kitaplara, sergilere konu olmuş. Koleksiyonerin koleksiyonunu kapalı kutularda-camekanlarda-dolaplarda “kendisine” saklamayıp, toplumla paylaşması bir başka önemli konu. Arıkantürk 60-70 nesnesini bu amaçla Burhaniye Belediyesi’nin Kuvayı Milliye Kültür Müzesi’ne bağışlamış. Koleksiyonunun bazı parçalarını, Kültür Bakanlığı’nın “birer yıllık” uzatmalı izinleriyle aynı müzede sergilemeyi sürdürüyor. 120 parçalık bir başka kısmı da, yine birer yıllık sürelerle Güre’deki özel Sarıkız Kazdağı Etnoğrafya Galerisi’nde sergileniyor.
Galerideki bu 120 parçaya evde koruduğu 480 kadar nesne de eklendiğinde, “pişmiş toprak-cam-madeni eser” sayısı 600’e ulaşıyor. Bunların bir kısmı 2005 yılında Yapı Kredi Bankası’nın Vedat Nedim Tör Müzesi’ndeki “Kutsal Dumandan Sihirli Damlaya: Parfüm” sergisinde İstanbullularla buluşmuş. Sergi malzemeleri daha sonra aynı adlı bir kitaba dönüştürülmüş (Serginin açık kaldığı süre boyunca binanın önünde asılı kalan pankartta yer alan cam sürahisiyle çok gururlanmış. Zaten onu işin maddi yanı değil, manevi tatmin boyutu ilgilendiriyor).
Müzelik nesnelerin, sikkelerin kalıcılığının sağlanması için kataloglarla, kitaplarla buluşmaları gerek.
Arıkantürk’ün sikkeleri, 1931’den beri Oxford University ile British Academy’nin kontrolündeki SNG (Sylloge Nummorum Graecorum-Antik Yunan Sikkeleri Kataloğu) dizisinin Türkiye SNG’leri(Bugüne değin dünyada yayımlanan 150 SNG’nin 10’u Türkiye’den) arasında 9. Seri olarak kitaplaşmaya başlamış. İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Oğuz Tekin ve Doç. Dr. Aliye Erol-Özdizbay 2015’de Troas bölgesinin 26 antik kentinin 827 sikkesini “Sylloge Nummorum Graecorum, Turkey 9, The Özkan Arıkantürk Collection, Volume 1, Troas, Turkish Institute Archeology, İstanbul, 2015” adıyla, 2017’de Aeolis-Lesbos bölgesinin 20 antik kentinin 876 sikkesini “Sylloge Nummorum Graecorum, Turkey 9, The Özkan Arıkantürk Collection, Volume 2, Aeolis, Turkish Institute Archeology, İstanbul, 2017” adıyla yayımlamışlar (Arıkantürk, Almanya’da Münzgalerie München’de nümizmatik kitaplar kataloğunda bu eserlerin de sayılıyor olmasından büyük keyif almış).
Mysia bölgesindeki 24 antik kentin 1150 sikkesi, 3. Cilt olarak basım aşamasında. Basım tarihleri sonrasında bu üç bölgeye ilişkin olarak edinilen yeni sikkelerle bir 4. Cilt de oluşturulabilir. Öte yandan, bir Ege Üniversitesi öğretim görevlisince şu anda, Akıntürk’ün 100’ü aşkın cam eserlerinin tümünün yer alacağı bir kitap da hazırlanıyor.
Arıkantürk’le söyleşimizin sonunda “koleksiyonun geleceği”ne geliyoruz. Böyle bir koleksiyon aileye miras olarak bırakılabiliyor. Devlet müzesine, özel müzeye ya da bir başka koleksiyonere satılabiliyor. Elbette müzelere bağışlanabiliyor. Arıkantürk satılmasından da yana değil, evde kalmasından da. Çanakkale ile Dikili arasında sadece iki arkeolojik müze (Bergama ve Truva) olduğunu söylüyor. Tüm eserlerinin, yıllarını verdiği Ayvalık’ta yaşaması ve paylaşılması en büyük isteği. Bu amaçla sürdürülen bir takım girişimler var. Dileğimiz, Arıkantürk’ün hayalinin ilgili kuruluş ve kişilerce “son derece” dikkate alınıp bir an önce gerçekleştirilmesi.
SAVAŞ SÖNMEZ
18 Haziran 2019, Ayvalık