Hani yaz dinlencelerinin gidiş-dönüşlerinde aklınıza takılan, her seferinde ertelediğiniz “ara uğraklar” vardır. Defalarca onu pas geçer, bir türlü uğrayamazsınız. İşte bu yazsonu alışılmadık bir dönüş rotası izlerken, geriye fazla zaman kalmadığını da dikkate alarak, böyle bir gecikmeli boyun borcunu yerine getiriyorum (Bu karara varmamı, Ağustos başlarında üzerinde oynanmak istenen oyunlar da tetikliyor). Yolumuzu değiştirip uzatarak Salda Gölü’ne uğruyoruz. Salda’ya, Burdur’dan güneybatıya yönelip Yeşilova’dan geçerek de gelinebiliyor. Denizli yaklaşık 90, Burdur ise 60 kilometre uzaklıkta. Hedefe, Tavas’ı biraz geçip Serinhisar’a saptıktan sonra ulaşıyorum (Bu arada, Serinhisar’ın Türkiye’nin Leblebi Başkenti olduğunu yeni öğreniyorum. Demek ki bilebildiğim kadarıyla Çorum, Tavşanlı ve Havran, başkent Serinhisar’ın ilçeleri-beldeleri mesabesinde kalıyorlar).
Serinhisar-Yeşilova sapaktan 2 kilometre ötede Beyaz Adalar Plajı’na ulaşıyoruz. İlkel bir bariyerde oturan park görevlisinin “Yeşilova Kaymakamlığı Köylerine Hizmet Götürme Birliği Başkanlığı” adına kestiği 10 liralık makbuz ile bakımsız bir otoparka yerleşiyoruz. Arabadan çıkıp meyilden aşağı göle doğru ilk gördüklerim, 2004’te yitirdiğimiz Theo(doro) Angelopoulos’un, yanlış anımsamıyorsam “Ağlayan Çayır” filmini çağrıştırıyor. Ancak filmin, kumsaldan puslu ve durağan göle bakan siyahlara bürünmüş insanlarının yerini, kıyıdan beyaz başlayıp “açık mavi-turkuaz yeşili-mavi-koyu mavi-lacivert” tonlarıyla uzanan enfes görüntülü bir göl ve rengarenk giysili insanlar alıyor.
Salda’nın denizden 1140 metre yükseklikte, 44 kilometrekare büyüklükte, çevresi 46 kilometreye, derinliği 184 metreye ulaşan, jeolojik bir çökmeyle oluşmuş tektonik bir göl olduğu söyleniyor. Eşeler Dağı’ndan ve Keklik Yaylası’ndan çıkıp, yağmur ve kar sularıyla besleniyor. İçinde biri endemik (Salda Yosun Balığı) olmak üzere üç tür balık yaşıyor. Başta nesli tükenmekte olan “Dikkuyruk Ördekleri” olmak üzere 110 kuş türünü barındırıyor. Çevresinde karaçam ve meşe ormanları var. Halen Türkiye’nin en temiz gölü. Göldeki beyazlık “manyezit”ten kaynaklanıyor. Bakteriyel faaliyetler sonucunda magnezyum, hidromanyezit içeren bembeyaz kumsallara (daha doğrusu kil birikimlerine) dönüşüyor. Bu killerin toplanmasının yasak olduğu uyarısına karşın, poşetiyle kil götüren (ne yapacaksa ?) bir yabancı ilgililerce fark edilip, aldıkları boşalttırılıyor.
Salda, İzmir 11 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun 14.6.1989 gün ve 786 sayılı kararıyla Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmiş. 2863 sayılı yasaya göre “1. Derece Sit Alanı” olan göl, 2873 sayılı yasaya göre hem de Tabiat Parkı. Beyaz Adalar ve Doğanbaba dışında Belediye’nin Halk Plajı ve Tarım-Orman Bakanlığı’nın Tabiat Parkı olmak üzere “göle girilen-piknik yapılan-çamur banyosundan yararlanılan”dört plajı var. Bu plajların yanı sıra kıyılarında, şimdilik bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda yeme-içme yeri ve pansiyonun bulunması elbette “rant” iştahlarını kabartıyor. Biz denemedik ama, “Kayadibi-Karapınar-Doğanbaba-Salda” köylerinden geçerek tüm göl çevresini dolaşmak olasıymış.
2863 ve 2873 sayılı yasaların koruyuculuğunda böylesine dingin kimliğini sürdüren göl, Mart ayı başında bir kararnameyle (daha doğrusu buyrukla) gündemin ortasına oturuyor. Bu buyrukla, 44 kilometrekarelik göl alanının neredeyse 7 katı büyüklüğündeki 295 kilometrekarelik bir alan “Salda Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak belirleniyor. “Kerameti nereden(?) menkul” bir Millet Bahçesi projesi, 31 Temmuz’da ihaleye çıkarılmak isteniyor. Gölün korunması görüntüsü verilmesinin altında “azgın rant” anlayışının yattığı aşikar. İmza kampanyalarının ve düzeyli protestoların ses getirmesiyle, “Salda Gölünde Millet Bahçesi ve Millet Bahçesine ait Sosyal Donatıları ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi yapılması” gibi düzmece bir ad verilen ihale şimdilik erteleniyor.
Türkiye Tabiatı Koruma Derneği’nin bilim danışmanı Erol Kesici’nin değil yeni yapılaşmalara yol açılması, “biyomineralizasyon sonucu oluşan canlıları içeren beyaz kumsala ayakkabıyla girilmesinin bile önlenmesini” istediği Salda Gölü için, dayatıldığı gibi Millet Bahçesi değil ama belki bilimsel bir takım düzenlemeler getirilmesi gerekiyor. Siz siz olun, bu ihale ertelemelerin, “kızgın demiri soğutma” politikalarından esinlendiğini göz ardı etmeyin. Dünya gözüyle ve bir an önce bir de Salda’yı görün.
SAVAŞ SÖNMEZ
18 Kasım 2019, Ankara