Eğer bir piyanisti hakkını vererek izleyip bir yargıya varmak istiyorsanız, onu değişik bestecilerin konçertolarını seslendirirken ve oda müziği çalışmalarında dinlemelisiniz. Cem Babacan'ı lisans öğrenciliği günlerinden beri, değişik etkinliklerinde izliyorum. Liszt'ten başlayarak pek çok bestecinin konçertosunu seslendirirken dinledim, bunlar arasında birincilik kazandığı yarışmalarda çaldıkları da vardı. Ama Chopin seslendirirken hiç dinlememiştim.
Cem Babacan, 24 Nisan akşamı, “Denizbank Konserleri” çerçevesinde genç İtalyan şef Filippo Arlia yönetimindeki Orkestra Akademik Başkent eşliğinde Frederik Chopin'in Mi minör 1. Piyano Konçertosu'nu seslendirdi. Chopin'i ayrı tutmamın nedeni, piyano müziğinin gelmiş geçmiş en önemli bestecisi kabul edilmesi ve eserleri seslendirilirken ayrı bir müzikalite ve duyarlık istemesindendir. Peki Babacan bu beklentiyi karşıladı mı? Hem de fazlasıyla... Zaten teknik bakımdan mükemmelliğe ulaşmış olan Babacan, Chopin'deki romantizmi tüm nüanslarıyla ortaya çıkardı.
Yaşıtı olan şef Arlia'nın Babacan'ı büyük bir hararetle kutlaması ve ringde bir boksörün galibiyetini ilan eder gibi tutup kolunu havaya kaldırmasını, kendisinin de iyi bir piyanist olmasına bağladım. Yoğun alkış karşısında Babacan bir de bis yaptı. Önceden karar vermiş miydi bilemiyorum ama Chopin Konçerto'nun son bölümündeki renk cambazlığına uygun bir parçayı seslendiriverdi. Modest Musorgksi'nin “Resim Sergisinden Tablolar” başlıklı yapıtının, pazaryerindeki kadınların şamatasını yansıtan “Limoges” başlıklı bölümüydü çaldığı...
Babacan'da üstün bir piyanistte olması gereken herşey var. Fizik gücü, teknik ve her eserin hakkını verdiği yorum gücü, müzikalite...
Konserin ikinci yarısı Norveç'in ulusal bestecisi Edvard Grieg'e ayrılmıştı. Önce Op. 34 İki Hüzünlü Ezgi'yi, ardından da beş bölümlük Op. 40 Holberg Suiti'ni dinledik. Kendi gönderdiği özgeçmişinde “piyanist, öğretmen ve konsertist” olarak nitelendirilen, daha önce bizim Çukurova DSO'yu da yönettiğini öğrendiğimiz Filippo Arlia, 27 yaşına karşın, festival yöneticiliğinden enstitü müdürlüğüne, tango grubu piyanistliğinden orkestra müzik direktörlüğüne pek çok karpuzu koltuğunun altına sıkıştırmaya çalışan “hukuk” mezunu bir piyanist ve şef. Orkestra Akademik Başkent'in profesyonelliğini gözönüne aldığımızda, rahat bir konser yönetti diyebiliriz.