Son 15 yıl içinde yetişen çocuk ve genç kemancı kuşağında önemli yetenekler yer alıyor. Bunlardan biri olan Çınar Yazgan'ı ( d. 1994) , piyanist Gülüm Sürmen Ötenel'le birlikte 24 Nisan 2018 akşamı Erimtan Müzede Müzik / Salı Konserleri programında dinledik.
Çınar'ı ilk mercek altına aldığımda sanıyorum Bilkent'te orta son sınıftaydı. Yıllar içinde gelişimiyle birlikte, yaptığı işe sevgisinin, titizliğinin de arttığını izledim. Henüz 6 yaşındayken Vseslava Kudinova ve Muhaddenjan Turdiyev ile başladığı keman serüvenin de, iyi hocaların peşinde nasıl koştuğuna, Ellen Jewett'le çalışabilmek için nasıl o yıllarda sürekli tırmanışta olan Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'na geçtiğine, Doğuş Çocuk ve AÜGSO'da başkemancı olarak yer alışına, Doğuş'un başkemancısı olarak Şehrazad soloları çalışına hep tanıklık ettim. Şimdi de keman çalışmalarını Finlandiya'da Turku Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi'nde Alexander Vinnitski ile sürdürüyor , Turku Filarmoni Orkestrası'nda ve Helsinki Şehir Orkestrası'nın bazı konserlerinde 1. keman grubunda yer alıyor, Türkiye'deyken ise Antalya Devlet Senfoni Orkestrası'nın önemli takviyelerinden biri.
Turku'dan Ankara'ya gelip Erimtan konseri için Gülüm Sürmen Ötenel'le bir haftalık çalışmayla konser parçalarını hazırlayan Çınar, daha ilk eser olan Yalçın Tura'nın Üç Vals'inde virtüoz özelliklerini ve müzikalitesini gösterdi. Ezgi yaratacılığında önemli usta Yalçın Tura, salonda olsaydı inanıyorum ki eserinin bu seslendirilişini çok beğenir ve Çınar'ı içtenlikle kutlardı.
Ludwig van Beethoven'in 7 Numaralı piyano-keman sonatında Gülüm Sürmen Ötenel'in girişleri verişi, piyanonun kapağını yarım açık tutarak dengeyi sağlaması, virtüoz geçişleri, Çınar'ın kemana yüklenmeden, gereği gibi çalması, piano (hafif) çalınması gereken yerlere gösterdiği özen biraraya gelince ortaya iyi bir seslendirme çıktı.
Ezgisellikle Yalçın Tura'nın Türk yaklaşımına karşın, 19. YY Fransız romantizmini temsil eden Ernest Chausson'un “Poeme”ini de Çınar, kendi yoğunlaşma ve duygusunu yükleyerek öyle duyarlı seslendirdi ki, dinleyiciyi kendine hayran bıraktı.
Son eserde ise, Kuzey'den gelen Çınar Yazgan, Kuzey'in önemli bestecisi Jean Sibelius'dan bu kez neşeli bir parçayla, Mazurka ile noktayı koydu. Yoğun alkış sonrası sürpriz bir bis yaptılar. Sayfa çevirici gibi görünen sakallı delikanlı aslında Başkent Üniversitesi'nden bariton Berkcan Akıncı'ydı. Çınar, “baba yarısı” diye nitelendirdiği, tenor Ömer Yılmaz'ı, ölüm yıldönümü olan Nisan ayındaki konserindeki özel bir parçayla anmak istemişti.
Selamlarda Gülüm Sürmen Ötenel, sahne deneyimiyle gerekli “ablalığı” yaptı, Çınar'a yol gösterdi. Pek çok kişi sorduğu için, bir konuya da açıklık getirelim. Gülüm Sürmen, Ötenel soyadını, Türk cazının usta ismi Tuna Ötenel'in gelini olduğu için taşıyor.
Erimtan, Çınar'ı şayet “Cinare Yezgin” gibi bir isimle yabancı kemancı gibi sunsaydı, sanırım salonun tamamı dolmuş olurdu. Nedense bizim dinleyicimizde, “yabancı”ya karşı bir ilgi varken, kendi yetenekli gençlerimize aynı ilgi gösterilmiyorl. 158 kişilik salondaki 90 kişi şanslıydı, gelmeyenler ise önemli bir dinletiyi kaçırmış oldular.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
25 Nisan 2018