Ölümünün 76. yıldönümünde “Atatürk'ün Anısına” adanan Bilkent Senfoni Orkestrası konserinde, fırtına gibi bir genç Rus kadın piyanist ve olgun bir İsrailli şef izledik. Program açısından bu bir “Rus haftası”ydı. Çaykovski'nin piyano edebiyatının vazgeçilmezi 1. Piyano Konçertosu ile Şostakoviç'in en sık seslendirilen eseri olan 5. Senfonisini dinledik.
Anna Vinnitskaya (d.1983) önemli yarışmaları kazanarak özellikle Avrupa'da genç yaşında tanınmış piyanistler arasına girmeyi başarmış, CD'leri ödüllendirilmiş bir müzisyen. Çaykovski konçertoda üstün teknik becerisi ve eserdeki melankolik romantizmi yansıtan müzikalitesiyle dinleyicinin gönlünü kazandı. Eserin gerektirdiği enerjiyi fazlasıyla taşıyan Vinnitskaya, duyarlılık isteyen lirik bölümlerde yumuşacık bir tuşeyle dikkati çekti.
Orkestrayı yöneten Avi Ostrowsky (d.1938) Bilkent'e daha önce de gelmişti, yanılmıyorsam 10 yıl kadar önce... Parlak bir kariyere sahip olan Ostrowsky, Şostakoviç'in Stalin baskısını aşabilmek amacıyla kendini bestelemek zorunda hissettiği, final bölümünde “majör” tonla “zafer”e ulaşılan 5. Senfonisini bellekten yönetti. Rus müziğini en iyi icra eden orkestra olarak nitelendirebileceğimiz Bilkent Senfoni, Ostrowsky'nin batonu altında bütüncül, dengeli bir seslendirme yaptı. Sololar oya gibi işlendi. Flütte Albena Sezer, obuada Selçuk Akyol, klarnette Nusret İspir takdire şayandı. Başkemancı Tuğrul Ganiyev de, hem solosu, hem liderliğiyle iyi seslendirmeye önemli katkıda bulundu. Bakır üflemeliler eserin görkeminin gerektirdiği volüm ve parlaklığı elde ettiler.
Şef Ostrowsky, orkestranın oturma düzenini de değiştirmişti. Trompetleri trombonların önüne almış, tahta üflemelileri ortaya yerleştirmişti. Piyano ve arpi kendine göre sol tarafa almış, viyolalarla viyolonsellerin de yerini değiştirmişti. Senfonideki bütüncüllük ve iyi dengede bu düzenin de bir miktar payı olduğu düşünülebilir.
Ostrowsky, seslendirmeden memnun kaldığını jestleriyle hem orkestraya, hem dinleyiciye gösterdi. Orkestrayı alkışladı, öpücük gönderdi, sadece dinleyiciyi değil orkestrayı da eğilerek selamladı.
Ne rastlantı, şef Ostrowsky, Atatürk'ün öldüğü yıl doğmuştu... Şostakoviç de Ankara ve İstanbul'u Atatürk'ün ölümünden iki yıl önce ziyaret etmiş, daha sonra ikinci harp sırasında 7. Senfonisi'ni de Türkiye'den aldığı nota kağıtları üzerine yazmıştı.