Sevglililer Günü, tıpkı anneler, babalar günleri gibi kapitalizmin serbest piyasa ekonomisi içinde “mal satma” aracı haline dönüşmüş durumda. Neyse ki sanat alanında işin özüne “sevgi ve aşk” kavramlarına yakın durularak, 14 Şubat civarındaki etkinliklerde konuya ya doğrudan, ya etrafında dolaşılarak değiniliyor.
Bilkent Senfoni Orkestrası Sevgililer Günü Konserleri'ni “Müzik ve Kuklalar” başlığı altında, İspanya'nın tanınmış kukla tiyatrosu Per Poc Company'yi ilk kez Türk sanatseverlerle buluşturmak amacıyla 13 ve 14 Nisan için programladı. Selçuk Yöntem’in anlatıcı olarak yer aldığı konserde BSO'yu şef Işın Metin yönetti.
Per Poc Company, kukla tiyatrosunu geliştirmek amacıyla kurulmuş bir topluluk olarak bugüne kadar plastik sanatlar, sinema, müzik ve görsel işitsel medya alanlarında çeşitli ortak çalışmalarda yer aldı. Müzik ve sahne sanatları alanında kuklalarla katıldıkları projeler arasında Igor Stravinski’nin Petruşka’sı ile Askerin Öyküsü, Benjamin Britten’in çocuklar için yazdığı The Little Sweep operası, Felix Mendelssohn’un Bir Yaz Gecesi Rüyası, Sergei Prokofiev’in Romeo ve Juliet’i, P.I. Çaykovski’nin Fındıkkıran’ı, Sergei Prokofiev’in Peter ve Kurt’u yer alıyor. Çalıştıkları 30'u aşkın orkestranın listesine böylece Bilkent Senfoni de girmiş oldu.
Sahnede, arkada üflemelilerin kademelendiği podyumlar kaldırılarak orkestra geriye yaslanmış, ön bölüm kuklacılara bırakılmıştı. Kuklacılar, hem uzun kumaşlarla gövdeleri, plastik masklarla yüzleri hazırlanmış kuklaları yönetiyor, hem de kendi pantomimleriyle canlandırmaya katkıda bulunuyorlardı. Kullanılan aksesusarlar ise kılıç, ilaç ve zehir şişeleriyle bir kamadan ibaretti.
Prokofief'in konusunu Şekspir'in (Shakespeare) yüzyıllardır eskimeyen tiyatro eserinden alan, İtalya'da Capulet ve Montague ailelerinin ararasındaki düşmanlığı ve bu ailelerin çocuklarının aşkının trajik biçimde sonlanmasını anlatan bu müzikli kukla gösterisi bende biraz hayal kırıklığı yarattı. Daha doğrusu işin kukla bölümü pek basit geldi. Demek ki daha zengin ve etkileyici bir gösteri beklentisine girmişim.
Deneyimli tiyatrocu Selçuk Yöntem, belirlenmiş yerlerde “anlatıcı” olarak gizlendiği kara panonun ardından çıkıp elindeki metni ağız mikrofonuyla okudu. Başta biraz tutuk ve aceleciydi ama giderek açıldı. Okuduğu, çeviri olduğunu sandığım metnin Türkçesinde bazı dikkati çekici hatalar vardı. Örneğin, iki genç Rahip Petroçelli'ye (Eserin orijinalinde Rahip Lawrence'dir) gidip “düğünlerinin kıyılmasını” istiyorlar! Kıymak fiili “nikah” için kullanılır, “düğün” ise yapılır. Bu ve benzeri hataları Yöntem'in düzeltmesini beklerdim.
Müziğe gelince, Işın Metin yönetimindeki BSO, berrak bir seslendirmeye imza attı. Uzunca bir aradan sonra İrina Nikotina'yı başkemancı sandalyesinde gördük. Üflemeli çalgılar müziğin pırıltısını iyi yansıttılar. Işın Metin'in genel müzik yönetmenliğinden ayrılmasından sonra, rektörlük tarafından orkestranın program sorumluluğuna getirilen klarnetçi Nusret İspir'i iki yıldır ilk kez Metin'in yönettiği bir konserin kadrosunda gördük. Metin, başarılı üflemelileri selama kaldırırken İspir'den başladı, obuacı Selçuk Akyol ve flütçü Albena Sezer'le devam etti.
Orkestraların, bu tür denemelere, program çeşitlemelerine girmesinde yarar var. Çünkü salonlara değişik bir kitleyi çekiyor ve belki onları klasik müzikle tanıştırmış oluyor.
Şefik Kahramankaptan
13 Şubat 2017