CSO Yeni Konser Salonu'nun Açılış Galaları'ndan üçüncüsü 5 Aralık 2020 Cumartesi günü saat 11.00'de anıtsal piyanist İdil Biret'in resitaliyle yapılacaktı. Koronaya karşı genişletilen önlemler çerçevesinde hafta sonları sokağa çıkma kısıtlaması getirilince, biletlerin tamamına yakını satılmışken, bu resital iptal edildi. Ama Mezzo TV ile yapılan sözleşmede bu resitalin de yayını vardı. Resital dinleyicisiz olarak tam saatinde başlayarak yapıldı, kayda alındı. Biz de, sokağa çıkabilme konusunda verilmiş özel izinle, toplamda 4 aile sanatçımızın konuğu olarak CSO Yeni Konser Salonu'nda İdil Biret'i canlı olarak dinleme şansına sahip olduk. Böylece CSO yönetimlerinin değişik yıllarda birkaç kez yinelediği, yeni salonda ilk konseri verme sözü, resital biçiminde de olsa yerine getirilebilmiş oldu.
Peki, açılış galalarında orkestra eşlikli iki konserde niye bu söz yerine getirilemedi diye soracak olursanız, bunun yanıtını “Piyanistleri CSO yönetimi değil, bir başka mercii belirledi” diye verebilirim. Salgın sürecinde bu resital de birkaç kez gitti-geldi diyebilirim, neyse ki, sonunda olabildi.
Bu resital programında neler seslendireceğini İdil Biret yaz aylarında belirlemişti. Alman, Fransız, Türk, Rus ve Leh bestecilerinden bir seçim yapmıştı. Hem dünyanın en geniş repertuarına sahip piyanisti olarak yelpazesinin genişliğini, hem de farklı müziksel üsluplardaki tükenmez yeteneğini göstermek istemiş olmalıydı.
Açılışı, yumuşak bir parçayla yaptı. Pek çok konserinde “bis” parçası olarak çalmayı sevdiği G. F. Händel'den hocası W. Kempff'in uyarladığı Menuet'yle açılışı yaptıktan sonra, 250. yılında tüm müzik dünyasının anmakta olduğu L. v. Beethoven'la devam etti. Bestecinin 21 No'lu “Waldstein” Sonatı, Biret'in tuşesiyle, yeni salonun güzel akustiği içinde yeniden hayat buldu. Aslında programa Beethoven'dan “Apasionata” Sonatını da almıştı, ama sürenin uzayacağını düşünerek sonradan bundan vazgeçmişti.
Kısa bir soluklanmadan sonra bu kez Fransız izlenimciliğinin önemli temsilcisi C. Debussy'nin “Pour le Piano” başlıklı Piyano İçin Süit'iyle bizleri kendine bir kez daha hayran bıraktı.
Biret, Türk besteci olarak A. Adnan Saygun'u ve Prelüdler'inden 1, 2, 4 ve 6 numaralılarını seçmişti. Böylece Mezzo dinleyicisi, Cumhuriyet döneminde yapılan müziğin halk ve makamsal müzik uyarlamalarından ibaret olmadığını görmüş olacaktı.
Yumuşak bir gülümsemeden sonra Biret dinletinin en çok dikkat ve enerji isteyen eserine, Rus besteci S. Prokofiev'in 7. Sonat' ına geçti. İlk kez 16 yaşındayken Paris'te çalmaya başladığı, son olarak bu yıl salgın döneminde geçtiğimiz Eylül ayında Paris'te Radio France Salonu'nda yinelediği sonatta gösterdiği yüksek icra kalitesi, geçtiğimiz 21 Kasım'da tamamladığı 79 yaşına karşın nasıl genç bir bellek, dinç ve enerjik bedene sahip olduğunu gösterir nitelikteydi.
Salondaki az sayıda biz dinleyici ve görevlilerin alkışlarına her zamanki ağırbaşlı selamıyla karşılık veren Biret, “Bis” olarak da tüm yapıtlarını kayda aldığı Polonya'nın medâr-ı iftiharı F. Chopin'den bir Mazurka (No.13) ve ardından da bir Noktürn'le ( Op.55 No.2) kayıt resitalini tamamlamış oldu.
Çekimler yanılmıyorsam 12 kamera ve bir jimijib ile yapıldı. Üç gala için yayın-kayıt kamyonlarından salona metrelerce kablo çekilmişti. Bu kadar ekipmanı Mezzo Paris'ten nasıl getirdi diye merak ederseniz, iki galada da çekimleri Mezzo için İstanbul'dan Özkan Production firmasının yaptığını kamyonlarının üzerindeki yazılardan anladık. Cumhurbaşkanı'nın geldiği protokol açılışında TRT'ye verilen görüntüler de bu firmanın çekimleriydi.
İdil çalarken ve kayıt sürerken, binada inşaat da devam ediyordu. Dışardan işçilerin bağrışmaları, içeri kadar ulaşıyor, düşen alet ve tahta sesleri duyuluyordu. Umarım bu pis sesler kayda yansımamıştır.
Resital sonrası İdil ve bu organizasyonların tüm yükünü çeken eşi, adaşım Şefik Büyükyüksel'le biraz sohbet ettik. İdil, kısıtlamalara rağmen Ankara'ya gelmiş ve bu resitali yapabilmiş olmaktan mutluydu. Kısıtlamalardan hayli sıkılmıştı, “Âsi yanımı bilirsin” diyordu. Yaş kısıtlamasına, Moda'da ara sıra nefes aldıkları açık havadaki çay bahçesinin bile kapanmış olmasına isyan ediyordu. Neyse ki, kısıt dışı saatlerde birkaç kez Fenerbahçe burnuna otomobille gidip, kahvaltılarını denize, Adalar'a karşı yaptıklarını biliyorum.
Bu Ankara yolculuğu, uzun ve ağır programlı resital onu yormuştur diye düşünürseniz, yarın İstanbul'a dönecekler ve Pazartesi akşamı Süreyya Operası'nda şef Rengim Gökmen yönetiminde işsiz konservatuvar mezunu müzisyenlerden oluşturulan Kadıköy Belediyesi Pandemi Orkestrası eşliğinde gönüllü olarak J. S. Bach konçerto seslendirecek.
İdil'e nice sağlıklı sahne yılları, resitaller, kayıtlar dilemek en iyisi...
***
CSO Yeni Konser Salonu Açılış Galaları'nı böylece üç günde dört yazı ile bitiriyoruz. Eklenecek bir kaç not var. Bu kez parter orta blok 6. sırada dinledim. Akustik anlamda sıkıntı yoktu. Ama salgın ve inşaat bittiğinde, burada Berlioz Fantastik Senfoni gibi kalabalık orkestra ile yüksek volümlü bir eseri, salon seyirciyle de dolu vaziyette dinlemek lazım.
Ve akustik projesinin müellifi Prof. Fasold'la ilgili bir not. Dünkü yazımda “eğer yaşıyorsa” demiştim. Sanattan Yansımalar yazarlarından Ayşe Öktem'den bir bilgi geldi, geçtiğimiz 3 Mart'ta yaşama veda etmiş Leipzig Gewandhaus'un da akustik tasarımcısı olan Prof. Wolfgang Fasold ( (1931- 2020). Toprağı bol olsun.
***
Bir not da, binanın 28 yıllık mimarlarının açılış galasına son dakikada çağrılmalarıyla ilgili yazıma ekleme. Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Kalem Müdürü Batuhan Mumcu öyküyle ilgili bir twit atmış. “Saygılarımı sunarım hocam. Sanırım bunu görmediniz.” diyerek bana da göndermiş. Kendisine teşekkür ediyorum.
Ayrıca Uygur Mimarlık da konuyu gene bir twit ile noktalamış:
***
Böylece üç günde dört yazılık bir maratonu tamamlamış oluyoruz. Ama biliyorum ki, zaman içinde bu bina ve yapımı öyküsüyle ilgili yazacaklarımız gene olacak.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
5 Aralık 2020, Ankara
Önceki İlgili Yazılar: