“Her müziğin cazı vardır” sloganıyla düzenlenen Zorlu PSM Caz Festivali'nde 11 Mayıs 2019 gecesi dinleyip-izlediğim “Pure Piano” başlıklı konserinden sonra, yenilikçi piyanist AyşeDeniz Gökçin'in (d.1998), günümüzün moda deyimiyle “marka” olma yolunda hızla ilerlediğini söyleyebilirim. Kısa sürede bu yönde inanılması güç bir mesafe kat etti.
Çocukluğundan bu yana izlediğim, Türkiye, ABD ve İngiltere'de çok iyi hocalarla çalışıp lisans ve lisansüstü derecelerini alan, bu arada verdiği klasik resital ve orkestra eşlikli konserlerle dikkati çeken AyşeDeniz'in en büyük avantajı, 21. yüzyılın dünya gerçeklerini iyi tahlil edip kavraması ve yolunu buna göre çizmesi oldu. Bu yolu “Yapılmayanı yapma, çalınmayanı çalma, kitlelerle olumlu iletişim kurma ve sosyal medyayı iyi kullanma” olarak özetleyebiliriz. Bunları yaşama geçirebilmek için, sağdan-soldan akıl almak yerine içinden gelen sesi dinledi, müzikteki üstün yeteneğini sadece icracı olarak değil besteci olarak da kullandı ve Türk piyanistleri arasında kimsenin denemediği değişik türleri aynı parçada yeniden bestelemeye koyuldu. Albümler, yurtdışından hiç akla gelmeyecek yerlerden gelen konser teklifleri birbirini kovalamaya başladı.
AyşeDeniz'i canlı olarak geçtiğimiz sonbaharda ODTÜ Kemal Kurdaş Salonu'nda verdiği konserde izlemiştim. Orada da dinleyici ile iyi iletişim kurmasına karşın, arka fonda yer verdiği videolar pek cazip ve yeterince yenilikçi değildi. Altı ay sonra Zorlu PSM'deki konserde ise, AyşeDeniz'in görsellikle yapmaya çalıştığını da büyük ölçüde müziğine eklediğini, elektronik katkılarla konser çerçevesini daha bütüncül hale getirdiğini gördüm.
Zorlu PSM Caz Festivali konserinde AyşeDeniz'in tek görsel desteği, bazı pop konserlerinin atmosferini andıran ışık desteğiydi. Ayrıca sahnede iki digital ekrandan birinde canlı olarak piyanistin elleri, diğerinde ise ters açıdan klavye ve piyanist ile arkasında dinleyici bölümü görünüyordu.
AyşeDeniz, Bach Prelüd'le açtığı konseri yeni uyarlama bestesi Phantom-Bach'la sürdürdü. Andrew Lloyd Weber’in Operadaki Hayalet müzikalinin popüler bir parçası ile J.S. Bach’ın Re minör konçertosundan tanınmış bölümleri birleştirerek yaptığı bu yeni beste,arkadaki elektroniklerle destekliydi. Daha önce piyano solo olarak yapılmış bir görüntü kaydını izlediğim parça, elektroniklerle kapsam kazanmıştı. Zaman zaman yerinden kalkarak klavyeye yüklenen AyşeDeniz, bu parçayla salonu istediği kıvama getiriverdi.
Ardından mikrofonu eline alarak, dinleyiciyle iletişime geçti. Kendini,bu yeni yola nasıl girdiğini anlattı. Sırada son bestesi, Pure Piano Süit'i seslendirdi.Novus, Twice, Su, Sky ve Valse başlıklı beş bölümden oluşan toplam 12 dakikalık süit, çağımızdaki kaosu değil, beklenen ve aranan huzuru yansıtır nitelikteydi.
Tekrar mikrofonu eline alan AyşeDeniz, esprileriyle dinleyiciyi iyice kendine ısındırdı ve Pink Flyod serüvenini anlatıp, “Lisztified” albümünden iki parçayla devam etti. Watches başlıklı kendi bestesiyle Coldplay'in Clocks'una geçiş yaptı.
Aradan sonra AyşeDeniz bu kez iki anonim türkümüzün, Çanakkale ve Çökertme'nin kendi yaptığı içiçe geçmiş bestesiyle başlayıp Pink Floyd, Animals, Linkin Park düzenlemeleriyle devam etti. Curt Cobain'in kendisini nasıl etkilediğini ve özelliklerini anlatmayı da ihmal etmedi.Earth Prelüde başlıklı bestesi, AyşeDeniz'in çevreci yanını ortaya koyduğu son bestelerinden biriydi. Chopin'in Do diyez minör prelüdüyle ne denli güçlü bir klasik müzik yorumçusu olduğunu ortaya koyarken, günümüzün sevilen rock gruplarından olduğunu öğrendiğim Muse'ün bir parçasıyla konserini noktaladı, daha doğrusu noktalayamadı. Uzun süredir tanık olmadığım güçlü bir alkışla sahneye çağrıldı ve Aşkı-ı Memnu'dan Game of Thrones müziğine uzanan son mashup'uyla veda etti.
Zorlu'da ilk kez sahneye çıkan AyşeDeniz,Caz Festivalinde olduğunun bilincindeydi, mushup'ına Davy Brubeck'in nutulmaz caz klasiği “Take Five”ı da koymayı ihmal etmemişti. Artık konserlerinin bir klasiği haline gelen “özçekim”i yaparken, İstanbul dediğinde dinleyici sanki önceden anlaşmışcasına “Her şey daha güzel olacak” diye tempo tutmaya başladı.
İşte İstanbul'da müzik dinleyicisinin genel havası böyle.
AyşeDeniz'e gelince, bundan 19 yıl önce ““ Çok dökümlü bir piyanist kumaşına sahip bu kız...” diye yazmışım. Bugün ise o kumaştan şık bir elbise dikilmiş durumda. Normal klasik dinleyici dışındaki kitleyi de yaptığı müziğe çekebilecek, hem klasikçiler, hem de diğer türlere gönül vermişler tarafından beğenilecek bir yeni müzik yapma girişimini başarıyla yoluna koymuş bulunuyor.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
12 Mayıs 2019, İstanbul