Foto: Aydın Ramazanoğlu
Yeni bir besteyi ilk kez dinleyecek, yükselişteki bir soliste ilk kez kulak verecek olmak, hep heyecan vericidir. Bu heyecanı 26 Ekim 2019 gecesi, bu sezon ilk kez gittiğimiz Bilkent Senfoni Orkestrası konserinde yaşadık. Ülkemin Akbaş'ın BSO siparişi üzerine yazdığı “Nocturne in Red” başlıklı eserin Dünya prömiyerine ve İranlı çellist Kian Soltanî'nin inanılmaz usta icracılığına tanıklık ettik. Şef, Bilkent'e Fazıl Say'ın tavsiye ettiği, geçen yıl da gelen Türk-İtalyan Nil Venditti, başkemancı Ukraynalı Yevgeniy Kostrytskyy idi.
Bilkent Senfoni, her yıl kompozisyon bölümünün hoca ya da öğrencilerinden birine, konserlerin giriş bölümünde, eski anlayışla “uvertür” gibi seslendirilebilecek bir parça sipariş ediyor. Gelen müzik de , Bilkent Kompozisyon'un yapısı gereği “yeni müzik” tarzında oluyor. Cumhuriyet Bayramı'na adanmış bu konserde “Türk Malı” olarak Ülkemin Akbaş'ın (d. 1981) “Kırmızı Gece Müziği” diye Türkçeleştirebileceğimiz “Nocturne in Red” başlıklı parçasını dinledik.
İcrası zor ama salondakiler açısından irite edici olmayan, “dinlenebilir” ve “üzerinde düşünülebilir” nitelikte olan müziği besteci “Mecâzi anlamda, müzik kendi yatağından taşmadan çok sayıda kıvrımları olan bir nehir gibi ilerliyor” diye tanımlıyor. Bu ilerlemeyi, çalgı gruplarının mikro tonlardan çoklu tonlara besteci tarafından ustalıkla kullanılması sağlıyor. Eserin sonuna doğru salon ışıklarının azaltılıp, finalin tam karanlıkta sesin giderek sönmesiyle yapılması, parçadaki “gece müziği” iddiasını görsel olarak da dinleyiciye hissettirmiş oluyor.
Bilkent Kompozisyonu bitirdikten sonra lisans üstü çalışmalarını Avusturya'da Graz ve Viyana'da tamamlayan, öğrencilerinin çok severek çalıştığını bildiğim Ülkemin, eserini üçüncü sıranın sağ başında eli çenesinde sessizce dinledi. Beğenisini ayağa kalkıp şef ve orkestrayı alkışlayarak belli etti. Şef Nil Venditti'nin israrlı daveti üzerine sahneye çıkmadı ama sahne önüne gelerek şefe ve orkestraya teşekkürlerini mütevazi tavrıyla ifade etti. Pekâla sahneye çıkıp, dinleyiciyi doğrudan selamlayabilirdi. Sahne kenarında bir kişinin şef kürsüsüne kadar dikktlice yürüyebileceği kadar yer bırakılmış gibi görünüyordu. Ülkemin Akbaş'ın iki başka eserini Hacettepe Senfoni ile KODA seslendirdi Türkiye'de. Öteki orkestraların da bu değerli bestecinin yapıtlarını mercek altına almasında yarar var.
Fotoğraflar: Ş. Kahramankaptan
SOLTANİ'NİN AYAK SESLERİ...
Pers çellist Kian Soltanî'ye (d.1992) gelince, onu canlı olarak, üstelik az seslendirilen bir eserde dinleyebilmek bu konserin büyük kazanımı oldu. Dünyanın giderek küçüldüğü iddia edilse de, ne denli büyük olduğu, ortaya çıkan yeni yıldızlarla anlaşılıyor. Değişik enstrümanlarda Batı'dan Doğu'ya, Kuzey'den Güney'e, binlerce konservatuvarda binlerce çocuk ve genç çalışıyor ama içlerinden bazıları âdeta buralardan fışkırarak tepelere tırmanmaya başlıyorlar. Kian Soltanî de, İranlı müzisyen bir ailenin çocuğu olarak Avusturya'nın Bregenz kentinde dünyaya gelip, dört yaşında çelloyla tanışarak 12 yaşında İsviçre'de bir önemli ustanın sınıfına kabul edilmiş. Özgeçmişinde yer alan 2014'te Anne-Sophie Mutter Vakfı'nın bursunu kazandığı bilgisini görünce, aynı bursu kazanan ancak yararlanmaya başlamadan önce talihsiz bir kalp atağıyla aramızdan ayrılan Benyamin Sönmez'i (1983-2011) anımsadım ve yüreğim cız etti.
Öğrenimini farklı kurum ve hocalarla geliştiren Soltanî'nin 19 yaşından itibaren genel dinleyici önünde sergilemeye başladığı düzeyli etkinliği, ona pek çok ödül ve kontrat da getirmiş. BSO ile seslendirdiği ve bu sezon pek çok Avrupa orkestrasıyla gündeminde olan eser, işindeki iddiasını simgeler nitelikteydi. Sergey Prokofyef'in (1891-1953) başlangıçta 2. Çello Konçertosu olarak adlandırıp, sonra yeniden elden geçirirken orkestra ve çellonun birbirine eşdeğer katılımını gözönünde tutarak “Sinfonia Concertante” diye başlıklandırdığı eser, gerçekte de bu nitelendirmeyi hak ediyor. Yaklaşık 45 dakika uzunluğunda ve çellonun neredeyse aralıksız işin içinde olduğu bu eseri seçmekle Kian Soltanî âdeta “Ayak seslerimi duyun, geliyorum” mesajını vererek iddiasını ortaya koymak istemiş.
ÇARGÂH OYUN HAVASI
Dinleyicinin bölüm aralarında, hâtta kısa duraksamalarda bile alkışlayarak yoğunlaşmayı zedelediği eserde, Soltanî ne denli üstün bir teknik düzeye ulaştığını gösterdi, müzikalitesini de ortaya koydu. Tonunun güzelliğinde kendi maharetinin yanı sıra, kendisine tahsis edilmiş “London ex Bocherini” kod adlı 1694 yapımı Stradivarius viyolonselin de katkısı vardı.
Kendisi de müziğe çello ile başlamış olan şef Nil Venditti ile dinleyici Soltanî'ye büyük tezahürat gösterdi, salonda âdeta yer yerinden oynadı. Ama bence esas önemlisi, orkestranın çello grubunun çok içtenlikli biçimde alkışlamasıydı. Yetişkin meslekdaşlarının ona tam not verdikleri anlaşılıyordu.
O uzun, koskoca eseri çaldıktan sonra Soltanî, bir “bis” parçasıyla ne denli enerjik olduğunu da gösterdi. Bu İran müziklerinden esinli kendi bestelediği bir oyun havasıydı. Çargâh makamındaki bu parçasında Soltani, çelloyu yer yer rebap ve kemançe gibi tınlatma başarısını da gösterdi. Konser arasında solist odasının önünde hayli uzun bir kuyruk vardı.
OYALI, HEYECANLI VENDİTTİ
Foto: Aydın Ramazanoğlu
Annesi Türk, babası İtalyan, heyecanlı, yaptığı işi çok seven ve hızla ilerlemek isteyen bir genç orkestra şefi olan Nil Venditti'nin (d. 1994) Cladua Abbado anısına düzenlenmiş bir şeflik yarışmasını kazanması kendi ülkesinde önünü açan bir başarı olmuş. Her yaz ailesiyle Datça'da tatil yapan ve “hoş” bir Türkçe konuşan Venditti'nin Türkiye'ye gelişi ise, Fazıl Say'ın iyi ilişkiler içinde olduğu BSO Müzik Direktörü Nusret İspir sayesinde oldu. Bu genç kadın şef iki sezonda BSO'yu üç kez yönetmiş oldu. Bir kez de İbrahim Yazıcı'nın müzik direktörlüğünü yaptığı Olten Orkestrası ile İzmir'de podyuma çıktı...Kendine tarz olarak, uzun siyah saçlarına iliştirdiği tığ işi oyaları Datça'dan almış olmalı. Her konserinde bunları saçının arkasına iliştiriyor.
Nil Venditti dinleyici ile diyalog kurmayı seviyor. Bu konsere başlamadan önce Ülkemin Akbaş'ın eserini anons edip, bestecinin salonda olup olmadığını kontrol ederek ilk alkışları almasını sağladı. Prokoyief ile Rahmaninof eserlerinin hacmi dolayisiyle konserin “şişman” olacağını söyledi. Geçen sene kendisi de şişmanlama yolunda ilerliyordu ama bu kez incelmiş olduğunu gördük. Zayıflamışsın dediğimde sevinçle “Tam 6 kilo” diye hesabını da verdi!
Cinsiyet ayrımcılığına hayır demekle birlikte şeflerde kadın-erkek ayrımının sürdüğü günümüzde Venditti'nin, Zürih'teki yüksek lisans çalışmasını da tamamlayarak kadın şefler arasında kendisine üst sıralarda yer edinebileceğini söylemek kehânet olmaz.
BİLKENT'İN YENİ ÜYELERİ
Bilkent bu sezona, geçtiğimiz ilkbaharda açtığı “siyah perde arkasında” sınavlarda, yurtdışından davet ettiği jürilere dinleterek seçilen yeni müzisyenlerin katılımıyla başladı. İkinci keman grup şef yardımcısı Rasim Bağırov'un emekli olmasıyla boşalan sandalyede şu anda, çalışmalarını ve Almanya'daki etkinliklerini yıllardır izlediğimiz Eren Kuştan oturuyor. Kuştan, Gülsin Onay'ın gelini ve orkestranın viyola grubu üyesi Elif Kuştan'ın kardeşi, opera korosundan emekli Sara Şatana'nın oğlu. Türkiye'ye döndükten sonra İzmir'de Olten Quartet'in birinci kemancısı olarak çalıştı. Bu sınavla Ankara'ya dönmüş oldu.
İkinci keman grubunun gereksinim duyduğu üyelik için açılan sınavın kazananı Nazik Rahmedova oldu. Rahmedova Türkmenistan'dan Bilkent'e gelip piyano eşlikçilik yapmaya başlayan, bir yandan şeflik konusunda yüksek lisansa başlayan marifetli piyanist Rustam Rahmedov'un kızkardeşi. İkinci keman grubu gene de takviyeye ihtiyaç duyuyor çünkü Seyran Ahundzade geçtiğimiz Haziran ayında vefat etmişti. Bu hafta takviye olarak, Ankara Opera Orkestrası'ndan emekli Emel Özer'in çaldığını gördük.
Viyola grup şef yardımcılığı sandalyesinde de artık Japon sanatçı Yukiyo Hirano var. Böylece BSO'da tubacı Noriyoshi Murakami'den sonra ikinci bir Japon müzisyen daha yer alıyor. Gruba sınavı kazanarak katılan diğer üye ise Mimar Sinan mezunu Emre Coşkun Akman.
BSO'da bu hafta çelestanın başında da lisans öğrencisi, yetenekli genç piyanist Tuna Bilgin vardı. İlk kez ana orkestra ile böyle bir göreve çıktı.
Bilkent'te daha önce açılan başkemancı sınavının başvurular ve katılanların düzeyi bağlamında yetersiz kalmasıyla, belirli haftalara yurtdışından başkemancı davet edilmesi uygulamasına geçilmişti.
Bu hafta, geçen yıl ilk kez gelen Ukraynalı Yevgeniy Kostrytskyy (d. 1980) , üzerine düşen keman sololardaki başarısı ve çok gayretli liderlik etme çabasıyla dikkati çekti. Kostrytskyy'nin birkaç hafta daha Bilkent'le kalması sözkonusu. Zengin bir eğitim ve kariyer geçmişine sahip olan başkemancı, resmi biyografisine “ Ekim 2018'den beri Türkiye'deki Bilkent Senfoni Orkestrası'nın konuk konzertmeisterı” ibaresini de eklemiş durumda.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
27 Ekim 2019, Ankara