Yıllardır politikacılar hep “birlik-beraberlik”ten söz ederler ya... Bunu müzik alanında sözün ötesine geçirip gerçekleştirenler var. Nasıl Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası'yla şef Barış Demirezer Bilkent-Hacettepe soğukluğunu ortadan kaldırıp iki konservatuvarın öğrencilerini, diğerlerinden de desteklerle biraraya getirmeyi başardı ve bunu sürdürülebilir bir hale getirdiyse, “birlik-beraberlik”i Hacettepe Senfoni Orkestrası müzik yönetmeni şef Burak Tüzün, solistler bağlamında gerçekleştirdi.
18 Aralık 2019 akşamı HSO'nun konserindeki beş solist, beş ayrı konservatuvardan gelen “genç yetenek”lerdi. Hacettepe, Bilkent, Başkent, Anadolu ve Ankara Üniversitelerinden gelen değişik yaştaki genç yetenekler şef Burak Tüzün yönetimindeki HSO eşliğinde sahneye çıktı. İki klasik gitarist, bir vurma çalgıcı, bir kemancı ve bir piyanist...
OZAN AKÇAY, klasik gitar
Biz konserdeki sahneye çıkış sırasına göre gidelim. İlk solist, Başkent Üniversitesi Konservatuvarı'nda Cem Çeliksırt'ın öğrencisi olarak lisansı bitirip lisansüstüne başlayan klasik gitarist Ozan Akçay'dı (d.1997). Caz gitar hevesinden sonra, klasik gitara Vural Kahraman'la başlayan ve üç sene sonra Başkent Üniversitesi Konservatuvarı'nı tam burslu olarak kazanan Ozan Akçay, bu konserde lisans bitirme eseri olan Hetor Villa-Lobos'un (1887-1959) Gitar Konçertosu'nu seçmişti. İlk kez dinlediğim Ozan Akçay, özellikle konçertonun ikinci bölümündeki kadansta “klasik gitar dünyasında ben de varım” dedi.
EFE SAĞIROĞULLARI, ksilofon
İkinci olarak sahneye “dal gibi bir çocuk” geldi. Bilkent Müzik Ortaokulu'nda Aydın Mecid'in vurmalı çalgılar sınıfı öğrencisi olan Efe Sağıroğulları (d.2007), kendinden gayet emin biçimde ksilofonun başına geçti, maletlerin yerleştirildiği sehpayı kendine göre yeniden ayarladı. Tüm orkestra mütebessim ve sevecen bakışlarla Efe'yi izliyordu. Çünkü çoğu Efe'nin bebekliğini biliyordu. HSO'nun flüt grup şefi Aslıhan ile 2. keman grubu üyesi Harun Sağıroğulları'nın oğluydu o. Amcası Ahmet Sağıroğulları da 1. keman grubu üyesiydi.
Efe, Azerbaycan Türkü besteci Hasan Rzayev'in (d.1928) Sol majör tonalitedeki tek bölümlük Konçertinosunu şef Tüzün'le göz göze gelip işareti aldıktan sonra seslendirmeye başladı. Gayet enerjik ve sağlam biçimde eserin sonunu getirdiğinde salondan büyük bir alkış koptu. Orkestranın çiçeğinin yanı sıra, BSO'nun fagot grup şefi Ozan Evruk'un sahne önüne getirdiği küçük bir kız çocuğu da bir buket sundu Efe'ye... Sordum, amcasının kızıymış bu minik kız. Efe alkışlara birkaç kez selam vererek teşekkür ettikten sonra, orkestranın arka sıralarındaki annesine yönelerek buketi sundu ve yanaklarından öpüldü! Hoş bir “müzisyen aile” tablosu yaşandı böylece.
Kuliste ilk kutlayanların başında hocası Aydın Mecid geliyordu. Aydın'ın sınıfı bir vurma çalgıcı fabrikası âdeta. Yetiştirdiği gençlerin çoğu, başta kendi oğlu Elman olmak üzere ya Avrupa'daki orkestra veya müzik okullarında çalışıyor, ya da Türkiye'de... Yakında Efe'yi yurtdışı yarışmalarda dereceye girerken görebiliriz. 12 yaşındaki bu dal gibi çocuğumuzu kutluyorum.
Ksilofon'un nasıl bir çalgı olduğunu bilmeyenler olabilir. Bunu “silofon” olarak okunduğu gibi yazanlar da var. Tuttum, Türk Dil Kurumu'nun “Güncel Türkçe Sözlüğü”ne girdim. Şöyle yazıyor:
Ksilofon: isim, müzik, (l ince okunur), Fransızca xylophone. Değişik sayıda akortlu tahta veya metal çubukların gam sırasıyla dizilmesinden oluşan, iki değnekle vurularak çalınan bir çalgı. ( Fotoğrafta karşıdan görünüşünü göreceksiniz)
İLKE IŞI TUNCER, keman
Sırada, kemancı İlke Işı Tuncer (d.2005) vardı. Hazırladığı eser, Fransız besteci Camille Saint-Saens'ın (1835-1921) virtüoz parçası La minör tonalitedeki “Introduction et rondo capriccioso / Giriş ve kaprisli rondo” başlıklı keman ve orkestra için eseriydi. Gece mavisi giysisi içinde, ciddî yüz ifadesiyle sahneye gelen 13 yaşındaki İlke Işı Tuncer'i katıldığı yarışmalarda girdiği dereceler nedeniyle ismen biliyordum ama ilk kez dinleyecektim. Bilkent Müzik İlköğretim Okulunu Nil Cetiz'in öğrencisi olarak bitirdikten sonra, muhtemelen okul ücreti nedeniyle Hacettepe Ankara Devlet Konservatuvarı Ortaokulu'na geçerek önce iyi pedagog İldigo Z. Moog'la çalışmış, onun ayrılığından sonra ise Prof. Eylem Önder Başarır'ın öğrencisi olmuştu. Hocası pek telaşlıydı, “ Hastalanmış, geceyi de çok kötü geçirdi” diyordu. Ama sahnede iyi bir etkinlik sergiledi İlke Işı ve eseri başarıyla tamamlayarak büyük alkış aldı. Kendi yetenek ve çalışmasının yanında, hocasının da iyi bir pedagog olduğunu gösterdi.
Kuliste çocukları kutlamaya gittiğimde, ona “Bak, sözümü tuttum, geldim” dedim, çünkü bana hem e-posta atmış, hem de önceki konserlerden birinde kendini tanıtarak sözlü olarak davet etmişti. Hastaymışsın deyince ateşinin de olduğunu söyledi, alnını kontrol ettim, gerçekten de el termometresiyle 38.5 civarında ateşi vardı. Sanatta bu tür azizliklere küçük yaştan alışmak gerekiyor. Bu tür üşütmelerle sahneye çıkan nice çalgıcı ve şan solisti biliyoruz. Önemli olan, mümkün olduğunca hasta olmamaya çalışmak.
TOPRAK AKTÜREL, klasik gitar
Aradan sonra bu kez, Eskişehir'deki Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Lisans 1. sınıfta Alper Güncan'ın öğrencisi klasik gitarist Toprak Aktürel (d. 2001) sahneye geldi. Toprak'ı, Anıl Gelenler'in öğrencisi olarak Bilkent Lisesi'nde bulunduğu dönemden ve Prof. Kağan Korad'ın düzenlediği Türkiye Gitar Buluşmaları'ndan tanıyorum. O da artık deyim yerindeyse filiz gibi bir delikanlı ve seslendirmek üzere, bu alanın önde gelen bestecisi Joaquin Rodrigo'nun ( 1901-1999) Aranjuez'den sonra en sevilen konçertosu olan “ Fantasia para un gentilhombre/ Bir Centilmen İçin Fantezi”yi seçmişti.
Toprak, dört bölümlük konçertoyu, genellikle çoğu ünlü gitaristte bile rastladığımız birkaç ufak-tefek parmak sürçmesi dışında çok iyi seslendirdi. Eserin başarısında orkestranın bütüncül eşliği ile Rodrigo'nun özelliklerinden biri olan, flüt, pikolo ve obua sololarda Aslıhan Sağıroğulları, Aleyna Sena Sarı ve Mert Özerk'in temiz üflemelerinin de katkısı vardı.
ARKIN AKÇAGÜL, piyano
Konserin son solisti, Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan Gülnara Aziz'in lisans öğrencisi Arkın Akçagül'dü ( d. 1998). Arkın'ı liseyi tamamladığı Bilkent'ten tanıyordum. Aziz, Bilkent MSSF'de akademik derece alma imkanı bulunmadığı için Ankara Üniversitesi'ne geçince, hocasını izledi. Geçen yıl, Bilkent Müzik Günleri'nde Agora Piyano Quartet'le yaman piyanist olduğunu görmüştüm.
Arkın, Saint-Saens'in en tanınmış eseri olan Sol minör 2. Piyano Konçertosu'nu profesyonelce seslendirirken, özellikle Presto tempodaki üçüncü bölümde, iskeleti oluşturan o güzelim Tarantella'da, orkestrayla birlikte dinleyicinin büyük beğenisini kazandı. Şimdi Profesör ünvanına kavuşmuş bulunan Gülnara Aziz, Bilkent'teyken pek çok öğrenciyi mezun etti, kimilerini Moskova Çaykovski Devlet Konservatuvarı'na gönderdi. Ankara Üniversitesi DK'da ise Arkın Akçagül, ilk lisans mezunu öğrencisi olacak.
***
Yoğun sis altında, Beytepe Yerleşkesi'nden ayrılırken aklıma yıllar öncesinde Polonya'da sendika lideri Leh Walesa'nın meşhur ettiği “Solidarity / Dayanışma” kavramı geldi. Sanatçılar, sanat kurumları arasında rekabet her zaman tatlı olmalı ve mutlaka “dayanışma” gösterilmeli... Bu konserde solistlerin beş ayrı konservatuvardan seçilmesi gibi...
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
19 Aralık 2019, Ankara