Şefin ilk işaretiyle Cem Sevgi ışıl ışıl yanan trompetiyle senfoninin giriş notalarını seslendirmeye başladığında, az sonra gelecek cenaze marşının “kimler için?” olduğunu düşünmeden edemedim.
20. yüzyılın üst üste iki savaşı ile faşist rejimlerinin insanlık üzerindeki etkileri, günümüzün vekâlet ağırlıklı savaşlarıyla biçim değiştirerek sürüp geliyordu.
CSO Ada Ankara’nın Ana Salonu’nda Gustav Mahler’in (1860-1911) 5. Senfoni’sini dinliyorduk. Biçimsel olarak kağıt üzerinde, Viyana basınının açtığı kampanyayı hafifletebilmek için katolikliğe geçmiş olsa da, bir Yahudi olan Mahler, sanki geleceği okumuştu.
Neydi o gelecek? Bu cenaze marşı, kimlerin ardından seslendirilecekti?
Hitler’in Avrupa’da yaşayan tek bir Yahudi bırakmama amacıyla başlattığı soykırım uygulamasında binlerce dindaşının öleceğini mi, yoksa o dindaşlarının bir plan-program çerçevesinde kendilerine yapay bir yurt inşa edilip güçlendikçe saldırganlaşacağını mı?
Mahler’in, yapıtlarını dinsel-ırksal güdülerle değil, insancıl güdülerle, kendi fırtınalı iç dünyasının dürtüleriyle, yaşamından ve doğadan aldığı esinlerle yazdığına kuşku yoktu. Ama ilk bölümde dinlediğimiz cenaze marşının, günümüzde Yahudi Devleti İsrail’in ABD’nin maddi-manevi desteğiyle imha ettiği 20 bini aşkın Filistinliyi de kapsadığını düşünmemek mümkün değildi.
Bu bir konser yazısı olacakken, birden senfoninin ilk notalarının götürdüğü düşüncelere gittik.
KALABALIK KADROLU BEŞ BÖLÜMLÜ SENFONİ
CSO’nun 2023-24 Sezon programı ilk elime geçtiğinde, “orkestranın en genç 1. şefi” olan Cemi’i Can Deliorman’ın (d. 1984) kendisine bir Mahler 5 konseri koyduğunu gördüğümde, bunu bir “çıtayı yükseltme girişimi” olarak değerlendirmiştim. Çünkü, Mahler senfonileri, özellikle de çok popüler olan, sinemada hayli filmde kullanılan Adagietto bölümüyle ünlü ( Bkz: https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/levent-tosun/keske-olumumden-50-yil-sonra-yonetseydim/3160/ ) 5. Senfoni, kalabalık kadrosu ve bazı bölümlerdeki karmaşık yapısıyla, şefler için “zor” sınıfına giren yapıtlardan biridir.
Mahler senfonisi yönetmek, bizim erken dönem bestecilerin senfonik yapıtlarını yönetmeye benzemez.
Ayrıca uluslararası alandaki, bazı inanç ve değerlendirmeler insanları koşullandırmaktadır. “Her şef Mahler yönetemez”, “Mahlerian şef olmak lazım”, “Mahler, Wagner, Strauss yönetecek şefin iyice pişmiş olması, 50 yaşı devirmesi gerekir” gibi değerlendirmelerdir bunlar.
Bu nedenle, henüz 39 yaşında olan, 2019’dan bu yana, atandığı CSO 1. Şeflik görevinde bulunan Cemi’i Can Deliorman’ın, yeni elemanlarla kadrosu gençleşmiş CSO ile nasıl bir Mahler çıkaracağının merakı içindeydim. Orkestranın eskileri Mahler yapıtları konusunda deneyimliydiler. Mahler 5, 4, 2 ve 1’in şef Rengim Gökmen yönetiminde seslendirildiğini anımsıyordum. Hâtta bir Mahler programının, CSO’nun o dönemdeki kadrosu sayısal olarak yetmediği için iptal edildiğini de…
Yaklaşık 70 dakikalık senfoninin sonuna gelindiğinde, “Cemi’i Can çıtasını yükseltmeyi başardı” diye düşündüm. Özellikle sadece yaylıların seslendirdiği ve arpin yer aldığı Adagietto, gayet berrak biçimde seslendirilmiş, ilk bölümdeki cenaze yürüyüşü de tüm grupların olumlu katkısıyla icraya olumlu bir girişin yapılmasını sağlamıştı.
Mahler’in 19. yüzyılın kemikleşmiş senfoni yapısına getirdiği yeniliklerin bir bölümünü 5’nci senfonide görmek mümkündü. Güçlü tonlar elde ederek etkiyi yükseltmek için bakır üflemeli çalgıları nicel ve nitel anlamda fazlaca kullanmak bunlardan biriydi. Diğeri de bölüm sayısını dört yerine, beş ya da altı olarak kullanmak… Beethoven sürdürümcülüğünü de üç senfonisinde solo ve koro insan sesi kullanarak göstermişti. Bazı senfonilerde bu özelliklerin tümü bir araya gelebiliyordu.
İKİ İYİ SOLOCU
CSO’nun icrasında, sololarda trompette Cem Sevgi ile kornoda Utku Ünal’ın başarı gösterdiğini, gruplarının da yapıt süresince olumlu katkı verdiğini gördük.
Normalde yapıtın kadrosunda Mahler 6 kornoya, dört trompete, üç trombona ve bir tubaya yer vermiştir. Orkestra sahneye yerleşirken 7 kornoyu görmek ilk anda şaşırtıcı oldu ama korno solistinin en temiz tonları elde etmesi için, grup üflemelerinden muaf tutulduğunu anladım. Korno grubunda, onca yoğunluk içinde üçüncü bölüm başındaki bir küçük sürçmesi dışında genç Atay Bağcı da iyi etkinliğiyle dikkatimi çekti. Bilkent’teki öğrencilik yıllarından itibaren izlediğim, kendisini yurt dışında da geliştirdikten sonra CSO sınavını kazanarak orkestraya giren Atay, korno grubu için kazanç olduğunu bir kez daha gösterdi.
Utku Ünal, pırıl pırıl, berrak üç solosuyla, trompetçi Cem Sevgi ile birlikte gecenin iyi solocuları olarak öne çıktı. Nitekim yapıt sonunda, şef Deliorman, öncelikle bu iki solisti ayağa kaldırıp alkışlattı, ardından hızını alamayarak, önce Utku Ünal’ı, ardından Cem Sevgi’yi şef kürsüsünün önüne getirerek dinleyici alkışını daha yakından aldırttı.
Şef Deliorman, orkestraya şükranını tüm grupları ayrı ayrı selama kaldırarak ve sunulan çiçeği başkemancı Esra Gökoğlu’na vererek gösterdi. CSO’nun tüm kadrosunu ve şef Deliorman’ı kutluyorum.
Şimdi merak ediyorum, bakalım gelecek sezonda Deliorman hangi Mahler senfonisine gözünü dikecek?
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
13 Ocak 2024, Ankara