Kuzguna yavrusu şahin görünür derler. Benimki de o hesap! Bugüne kadar konusunu hazırlayıp, projelendirip librettosunu yazdığım, koreografını ve bestecisini seçip yaşama geçmesine büyük emek verdiğim balelerden Mevlana'nın Çağrısı, Devlet Opera ve Balesi Sahnelerinde 10. yılına ulaştı. 2008'de Mersin'le başlayan sahnelenme, yıllar içinde Samsun, Antalya, İzmir ve Bodrum'la devam etti. Haberdar edilmediğim için bulunamadığım bir turneyle Çin'de de sahnelendi.
Mevlana'nın Çağrısı, bu ay İzmir'de yeniden üç temsil yaptı. İkinci temsile, gelinen son durumu görebilmek amacıyla gittim. Koreografımız Mehmet Balkan, Taşkent'te bir eser hazırladığı için yoktu ama bestecimiz Can Atilla, yıllar sonraki sahnelemeyi görmek üzere gelmişti.
Can Atilla'nın etkileyici, sahip olduğu geniş enstrüman bankası mevduatını kullanarak digital ortamda hazırladığı müziği, Samsun'da ney, ud, kemençe ve kudümden kurulu bir çalgı takımıyla zenginleştirmiştik. Antalya'da dekor değişmiş, Tayfun Çebi'nin kutu biçimindeki “evren”i, yerini hem dergâh, hem evreni simgeleyen geniş bir beyaz çadıra bırakmıştı. Bu çadır aynı zamanda projeksiyonla verilen görsel desteğe perde görevi yapıyordu.
Bu arada Mevlana'nın, tüm dinlerden insan ve din adamlarının katıldığı meşhur cenazesini temsil eden Balkan'ın çok teatral olduğunu düşündüğü Prolog da kalkmış, Antalya'dan itibaren yerini çağrının anlamını vurgulayan sahnede okunan bir metin almıştı.
Giysilerin de Alev Tol'la başlayıp, Funda Çebi'yle devam eden değişimi İzmir'de Aydan Çınar'la yeni bir görünüme bürünmüştü. Tarı Deniz'in yaşananları anlamlandıran ışığı ve Şafak Türkel'in videosuyla bu neo klasik izler taşıyan modern koreografinin on yıl sonra dimdik ayakta durduğunu ve “iyi saatte olsunlar”ın hışmına uğramamış olduğunu görmek doğrusu sevindiriciydi.
İzlediğim kastta Mevlana'yı Dolun Doyran, Şems'i Doruk Demirdirek, Gevher Hatun'u Aslı Çilek, Zerkub'u Tolga İyiuyurlar canlandırıyordu.
İzmir'deki bu son temsillerde ney, ud, armudî kemençe ve zilli bendirden oluşan canlı çalgı takımı, girişte ve arada dâhil olduğu yerlerde doğaçlamadan çaldı. Yadırganmadı ama bence Samsun'da oluşturulan ve Atilla'nın müziğini bu geleneksel çalgılarla seslendirip özgün müziğe ustaca bağlayan takım, eserde daha etkileyiciydi.
İzmirDOB Sanat Yönetmeni ve Müdürü Haldun Özörten'le birlikte izlediğim temsil sonunda, Sabancı Kültür Merkezi Salonu'nu dolduran dinleyici büyük tezahürat gösterdi ve Dolun Doyran kırmızı tennurenin parıldadığı final dansını tekrarladı.
Dinleyici ile birlikte bizim Can Atilla da ayağa fırlamış, bir yandan “Bravo” diye bağırıyor, bir yandan alkışlıyordu.
Ne diyelim, darısı Ankara, İstanbul ve başka yurtdışı turnelerin başına...
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
27 Ocak 2018
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan