Şüphesiz ki, icracı bir müzisyenin müzik yaşamını etkin bir biçimde sürdürmesi, tüm diğer koşullar yanında, fizikî ve ruhsal açıdan sağlıklı olmasına da bağlı. Sağlık koşullarındaki bir olumsuzluk sanatçının performansını düşürebiliyor ya da tümüyle ortadan kaldırarak, müzikten uzaklaşmasına yol açabiliyor. Örneğin, 20. yüzyılın en büyük kemancılarından biri olan Yehudi Menuhin, 1950’li yıllarda yaşadığı kireçlenme sonrasında da müziğe devam etmiş, ancak performansında daha önceki dönemleriyle karşılaştırılamayacak ölçüde düşmeler olmuştu. Menuhin bunu orkestra şefliğine daha çok zaman ayırarak telâfi etmeye yöneldi.
Günümüzün büyük piyanistlerinden biri olan Murray Perahia da parmaklarındaki rahatsızlık sonucunda tam iki defa ve yıllarca piyanodan uzaklaşmak durumunda kaldı. Bereket ki, bu rahatsızlıklar ve uzaklaşma geçici oldu ve sanatçının performansında herhangi bir düşmeye yol açmadı.
Şüphesiz müzik tarihinin en trajik rahatsızlıklarından biri, genç ve büyük umutlar vaad eden İngiliz viyolonselci Jacqueline du Pré’nin yaşadıklarıydı. MS hastalığı sonucunda daha 28 yaşında enstrümanından uzaklaşmak durumunda kalan yetenekli sanatçı, henüz 42 yaşındayken hayata veda etmişti. Bu birkaç ismin dışında da fiziksel ya da ruhsal nedenlerle sanat yaşamı aksayan ya da sona eren nice müzisyen vardır.
Geçtiğimiz haftaların klasik müzik dünyasında en çok ses getiren haberlerinden biri de İngiltere’den geldi. Ünlü İngiliz viyolonselci Julian Lloyd Webber, boyun fıtığı dolayısıyla aktif müzik yaşamını sonlandırmak durumunda kaldığını duyurdu. İngiliz çellistlerin duayeni olarak kabul edilen Lloyd Webber, henüz 62 yaşında ve müziği bırakmak için çok genç. Sanatçı, ünlü besteci William Lloyd Webber’in oğlu ve Evita, Jesus Christ Superstar, The Phantom of the Opera, Cats gibi müzikallerin şöhretli bestecisi Andrew Lloyd Webber’in de kardeşi.
Julian Lloyd Webber’in müzik kariyeri şüphesiz parlaktı. Sanatçı, çello repertuarının klasik eserleri yanında popüler eserler de seslendirdi ve kayda aldı. Belki de müzik dinleyicisi tarafından çok ilgi görmesinin ve sevilmesinin nedenlerinden biri, sanatının bu hafif tarafıydı. Menuhin’den Solti’ye, Maazel’e döneminin birçok büyük şefiyle ve orkestrasıyla konserler veren ve kayıtlar yapan Lloyd Webber; Elton John’dan Stéphane Grapelli’ye birçok caz ve hafif müzik sanatçısıyla da ortak çalışmalar yaptı. 1690 yapımı bir Stradivarius viyolonsel kullanan sanatçı, 2 Mayıs 2014’te verdiği bir konserle aktif müzik yaşamını sonlandırdı.
Lloyd Webber, aktif müzik yaşamına son verdiğini açıklarken şunları söylemişti: “Çökmüş durumdayım. Geleceğe yönelik olarak, şimdi artık meyve veremeyecek hale gelen çok sayıda plânım vardı. Zorunlu bir emeklilik yaşamı sürdürmek gibi bir niyetim yok. Müzik hayatım boyunca edindiğim bilgiyi bir müzisyen ve eğitici olarak kullanmak ve yıllar boyunca bana o kadar çok şey kazandırmış olan müzik mesleğine geri vermek istiyorum.”
Böylece, ünlü müzisyenin geleceği ve kendine biçtiği eğiticilik rolü de belirginleşmiş oluyordu. Şüphesiz onun genç müzisyenlere öğretebileceği çok şey var ve belki de ileride bazı genç çellocuları dinlediğimizde, hocalarını da hatırlayacağız sık sık. Eğiticilik dışında da, Lloyd Webber’in sıkılacak zaman bulacağını sanmıyoruz, çünkü o aktif müzik yaşamı boyunca da sosyal açıdan çok etkin bir kimseydi ve başta Elgar Cemiyeti olmak üzere, çok sayıda kurumda yöneticilik görevleri vardı. Sanatçının aynı etkinliklerini yeni dönemde belki daha da artırarak sürdüreceğinden kuşku yok. Lloyd Webber’in aktif müzik yaşamına son vermesi belki müzikseverleri üzdü ama onun bundan sonra da zevkle dinlemeye devam edeceğimiz çok sayıdaki albümü, belki küçük de olsa bir teselli olacaktır. Sanatçıya uzun yıllar boyunca yaşamımıza kattığı güzellikler için teşekkür ederken, yeni yaşamında başarılar diliyoruz.