Efendim, bir radyo programcısı ve klâsik müzik kayıt koleksiyoncusu olarak, klâsik müzik eserlerinin kayıtları ve bu kayıtları taşıyan plâk, CD, DVD gibi taşıyıcılar özel ilgi alanıma giriyor. Bu çerçevede hem tarihî, hem de yeni kayıtları özenle takip ediyor, ilgimi çekenleri de koleksiyonuma katıyorum. Uzun yılları kapsayan bu süreçte beni her zaman en çok mutlu eden şey ise Türk bestecilerin eserlerini ya da Türk sanatçıların icralarını içeren kayıtlarla karşılaşmak ve onları koleksiyonuma katmak olmuştur. Biliyoruz ki, hem bestecilerimizin eserleri, hem de Türk sanatçıların icraları müzik kataloglarında son derecede az yer kaplıyor; bu kataloglarda yer alan çok az bestecimiz ve sanatçımız var. Bu kayıtlar, bu eserleri kalıcı hale getirmek ve müzikseverlerin tanımalarını ve dinlemelerini sağlamak yanında, klâsik müzik dünyamızın dışa açılmasına ve tanınmasına da katkıda bulunuyor.
Diğer taraftan, müzik endüstrisi çok uzun yıllardır bir kriz içerisinde. Müziğin plâk, CD, DVD gibi geleneksel taşıyıcılarına yeni digital alternatiflerin ortaya çıkması, geleneksel taşıyıcıların kullanımını ve dolayısıyla satışlarını büyük ölçüde azalttı. Müzik kayıtlarına ulaşmanın, artık Youtube’dan Spotify’a, haricî hafızalara, CD kopyalamaya; dünya kadar yolu var. Bu yeni alternatiflere ulaşmanın ya hiç maliyeti yok, ya da bu maliyet geleneksel araçlarla karşılaştırılamayacak kadar düşük. Bu yeni alternatifler, yeryüzündeki hiçbir koleksiyoncunun dahî ulaşamayacağı zenginlikte bir eser ve sanatçı kataloğu da sunuyorlar. Bu koşullarda, müzik endüstrisinin en büyük firmaları dahî bu krizin etkisi altında, kayıtları direkt digital ortamda pazarlamak gibi yeni arayışlar içindeler. Bu gelişmeler, firmaların satış ve kârlılıkları yanında, sanatçıların kayıt yapma olanaklarını da son derecede azalttı. Günümüzde, ancak müzik dünyasının en ünlü, en sevilen ve izleyici kitlesi olan sanatçıları kayıt yapma olanağını bulabiliyorlar. Kayıtların büyük bölümü de, maliyeti düşürmek amacıyla, eskiden olduğu gibi stüdyolarda değil de, daha çok konserlerde canlı biçimde yapılmaya başlandı.
Özellikle endüstrinin kısaca özetlemeye çalıştığım bu kriz koşullarında, Türk bestecilerin eserlerini ve Türk sanatçıların kayıtlarını içeren yeni albümler yapılmasını ve geleneksel formatlarda müzikseverlerin kullanımına sunulmasını son derecede önemli buluyorum. Geçtiğimiz günlerde bir Türk ikili ile bir Türk sanatçının yeni albümlerinin yayınlanmış olması şüphesiz son derecede önemli ve sevindirici. Bu albümlerde Türk bestecilerin eserlerinin yer alması ise bu sevinci katlıyor. Bu kayıtların müzik endüstrisinin dev firması Naxos tarafından yayınlanmış olması ve dünya ölçeğinde bir dağıtıma tâbi olması ise çok önemli. Naxos, piyanistimiz İdil Biret’in kayıtlarının büyük bölümünü kendileri için yaptığı firma. Sanatçının şimdi IBA (İdil Biret Arşivi) etiketiyle tekrar bir özel edisyon biçiminde yayınlanmakta olan icraları, özgün biçimleriyle bu firma tarafından CD olarak yayınlanmıştı. Biret’in Naxos etiketli CD’lerinin sayısının 100’e yaklaştığını tahmin ediyorum. Değerli bestecimiz Kamran İnce'nin bestelerini içeren CD'lerin, flütçü Şefika Kutluer’in bir albümünün de Naxos etiketiyle yayınlandığını belirtmeden geçmeyeyim.
Geçtiğimiz günlerde Naxos tarafından yayınlanan Türk sanatçılara ait ve Türk bestecilerin eserlerini de içeren iki albümden biri, “Viyolonsel ve Piyano İçin Türk Müziği” başlığını taşıyor ve iki duayen bestecimiz Adnan Saygun ve İlhan Usmanbaş ile iki genç bestecimiz Özkan Manav ve Hasan Uçarsu’nun eserlerini içeriyor. Bu eserlerden Adnan Saygun’un sonatı, daha önce Şölen Dikener’in ÇAĞSAV Müzik'ten yayımlanan bir albümünde yer almıştı; diğer eserlerin tümünün ise ilk defa bu albümde yer alıyor olması, bu kaydın önemini daha da arttırıyor. Albüm, çellocu Dilbağ Tokay ile piyanist Emine Serdaroğlu’nun oluşturduğu ve artık klâsik müzik dünyamızın nitelikli ve yerleşik bir topluluğu haline gelmiş olan CelloPianoDuo’nun imzasını taşıyor.
Dilbağ Tokay’ın Türk klâsik müzik dünyasına sanatçılığı dışında, bir hoca olarak da büyük katkıları var. Kendisi, bugüne kadar Nil Kocamangil’den Dorukhan Doruk’a ve diğerlerine; çok sayıda genç ve parlak viyolonsel sanatçısının yetişmesine katkıda bulundu. Kendim de bir hoca olarak, Tokay’ın büyük bir mutlulukla ve başarıyla gerçekleştirdiği hocalığını ve sonuçlarını zevkle izliyorum. Bu albümün Özkan Manav ve Hasan Uçarsu’ya ait metinlerden derlendiği belirtilen kitapçık notlarının, notlar için ayrılan sınırlı sayfaya karşılık, ender rastlanır nitelikte olduğunu ise özellikle belirtmek istiyorum.
Naxos etiketli diğer albüm ise henüz 29 yaşında olan genç gitar sanatçımız Eren Süalp’e ait. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı mezunu olan Süalp, daha sonraki yıllarda aralarında üstad Alirio Diaz’ın da bulunduğu birçok gitarcıyla ustalık sınıfı çalışmalarına katılmış ve birçok uluslararası yarışmada önemli dereceler almış. Albümde, Leo Brouwer gibi önemli gitar müziği bestecilerinin yanı sıra, bizden Turgay Erdener ve Ertuğrul Bayraktar’ın eserleri ile Süalp’in kendisinin “Yağmur Damlaları” başlıklı kısa parçası da yer alıyor. Genç gitarcımız Eren Süalp’e güzel bir gelecek ve daha nice albümler diliyorum.
Gelecekte de Türk besteci ve sanatçılarının yeni albümlerini görebilmek dileğiyle, bu albümleri hızlı bir şekilde ithal ederek müzikseverlerin kullanımına sunan A.K. Müzik’e de bir teşekkür borcumuz olduğunu düşünüyorum. Şimdilik bize düşen ise bu albümleri edinmek ve zevkle dinlemek elbette, iyi dinlemeler diliyorum efendim…