Bugün, 1914-1990 yılları arasında yaşayan Küba asıllı Amerikalı piyanist Jorge Bolet’in doğumunun 100. yıldönümü. “Sanattan Yansımalar”da bu haftaki yazımızı bu büyük sanatçıya ayırmaktan ve onun yaşamı ile sanatını ana çizgileriyle değerlendirmekten mutluluk duyuyoruz. Müzik kariyeri kendi kalibresindeki sanatçıların çoğundan farklı bir gelişim çizgisi izleyen Bolet, gerçekten de çok ilginç bir figürdü. Sanatçı, büyük romantik piyanistlerin sonuncularından biriydi; öyle ki, büyük Rus piyanist Emil Gilels onu “Batı cephesindeki en büyük piyanist” olarak nitelemekte tereddüt etmiyordu. Havana’da doğan ve genç yaşta bir eğitim bursuyla Amerika Birleşik Devletleri’ne gelen Bolet, burada müzik dünyasının en önemli eğitim kurumlarından biri olan Philadelphia’daki Curtis Müzik Enstitüsü’nde eğitim gördü. Öğrencilik yıllarında Leopold Godowsky, Josef Hofmann gibi piyano dünyasının efsanevî sanatçılarıyla çalışma olanağını bulan Bolet, ünlü şef Fritz Reiner’le de orkestra şefliği çalıştı. Bolet, henüz 20’li yaşlarındayken, Curtis’de ünlü piyanist Rudolf Serkin’in asistanlığını yaptı. Sanatçı, yıllar sonra Serkin’in yerini alacak ve Curtis’de piyano departmanının başına getirilecekti.
Bolet’in piyano kariyeri kendi çapındaki piyanistlerin çoğundan farklı gelişti demiştik. Sanatçı, gençlik yıllarında önemli bazı piyano yarışmalarını kazanarak kariyerine ilk adımları atmış ve 1950’li yıllardan itibaren de küçük bazı plâk firmaları için kayıtlar yapmaya başlamıştı. Buna karşılık, Bolet müzik endüstrisinin ilgi gösterdiği ve müzik dinleyicisinin tanıyıp sevdiği bir piyanist olamadı. Sanatçının ünlü 1974 Carnegie Hall resitali ise kariyerinde bir dönüm noktası oldu ve Bolet nihayet, endüstrinin ve dinleyicilerin ilgisini çekmeyi başarabildi. 1978 yılında endüstrinin dev firmalarından DECCA ile bir kontrat imzalayan sanatçı, repertuarındaki temel eserleri kayda almaya başladığında, 64 yaşındaydı. Günümüzde 20’li yaşlarında bir önemli yarışma kazanıp, müzik dünyasında meteor hızıyla yükselen ve kayıtlar yapan genç piyanistler hatırlandığında, Bolet’in müzik kariyerinin farklılığı daha iyi anlaşılır.
Bolet, her şeyden önce büyük bir Liszt piyanistiydi. Buna karşılık, sanatçının çoğu zaman yapıldığı gibi, sadece bir Liszt piyanisti olarak damgalanması ona haksızlık olacaktır. Çünkü Bolet’in repertuarında yer verdiği ve eserlerini başarıyla seslendirdiği besteciler arasında Liszt’in yanında Chopin ve Rachmaninov’un da özel bir yeri vardı. Bunun da dışında, Bach’tan Mozart’a, Franck’tan Prokofiev’e çok sayıda bestecinin eserleri de onun repertuarının ayrılmaz parçalarıydı. Bolet, değişik bestecilerin eserlerinden yapılan piyano transkripsiyonlarının da ustasıydı. Örneğin, hocası Godowsky’nin Chopin’in etüdlerinden yaptığı transkripsiyon, onun alâmet-i fârikalarından biriydi.
Günümüzde Bolet’nin değişik firmaların, özellikle de DECCA’nın kataloglarında önemli kayıtları bulunuyor. Sanatçının 9 CD’lik bir özel edisyonda toplanan ve ülkemizdeki müzik mağazalarında da bulunan Liszt kayıtlarını çok önemli buluyor ve rezervsiz öneriyoruz. Sanatçının mağazalarda ya da youtube’da bulunan tüm diğer kayıtlarını zevkle dinleyeceğiniz konusunda da bir şüphemiz yok.
Şüphesiz ki, şu ana kadar yaptığımız değerlendirmelerden sonra, okuyucularımız Bolet’nin müzik kariyerinin niçin böyle sıradışı bir gelişme gösterdiğini ve sanatçının neden geç yaşlarına kadar müzikseverlerce tanınmadığını merak etmişlerdir. Bunda, dönemin piyano sanatına ilişkin değer yargılarının ve özellikle de Amerika’lı müzik eleştirmenlerinin büyük payı var. Bolet onlar tarafından uzun yıllar boyunca sanatsal yönü o kadar da önemli olmayan bir virtüöz olarak değerlendirildi ve bunu aşması doğallıkla zaman aldı. Oysa Bolet’nin, enstrümanı üzerindeki herkesin hemfikir olduğu olağanüstü virtüözitesi yanında, bütün büyük romantik piyanistler gibi sofistike bir sanatı, güçlü ve enerjik bir piyano kişiliği, zengin bir tonu ve derin bir ifade gücü vardı.
Bu büyük piyanisti doğumunun 100. yıldönümünde sevgi, saygı ve bize bıraktığı güzellikler için teşekkürlerimizle hatırlarken, “Nice yüzyıllara Jorge” diyor ve vakit kaybetmeden kayıtlarını dinlemeye koyuluyoruz efendim!..