Doğa kendi kuralları içinde durmaksızın hareket ediyor. Harekete bağlı değişimler ise kaçınılmaz. Onun bir parçası olarak insanın değinilen süreçten etkilenmesi son derece doğal. Bizim gibi kültürel gelişimini tamamlamaktan uzak toplumların bir yağma-talan düzeni içinde kendisini var eden büyük anayı yok etmesini tarihin garip bir ironisi olarak not etmeli. Kısacası karşılıklı bir ilişki sistemi var. Doğanın yaratıcı zenginliğine karşı insanımızın kısa vadeli çıkarları için onu tersine çevirme çabası giderek ivme kazanıyor. Şimdilerde var mıdır bilinmez ama eski tarih dersi kitaplarında Türklerin Orta Asya’dan göç etme gerekçesi olarak suların ve ormanların yok edilmesi karşısında yaşam kaynaklarının kuruması gösterilirdi. Denilenler doğruysa demek ki genlerimizde bu yıkıcı kültürü oradan alıp birlikte getirmişiz. Bu gözlemler topluma yön vermeye çalışanlar için geçerli olabilir. Ama aydınlar ve sanatçılar için böyle bir şey söz konusu değil.
Otoportresi, TÜYB, 1918
Şimdi yaz mevsiminin ortasındayız. Sıcaklar ve orman yangınları rutinimiz sayılır. Kuruyan su damarlarının yarattığı susuzluk, doğanın tüketilmesiyle bozulan ekonomik dengelerin varlığı apaçık duruyor ortada. Oldukça karamsar bir tablo çizildiği gerçek. Hiç olmazsa mevsime bir de sanatçı gözünden bakarak olayı biraz hafifletmeye çalışalım. Sanatçının, kendisini etkileyen doğa üzerinden yapıtlarını oluşturması bir seçenek sorunudur kuşkusuz. Bir tür bütünleşme, etkilendiklerinden yola çıkarak bir yapıtın çatısını kurma çabası saymalı.
Harman, 1923, TÜYB,
Resim sanatında yaz mevsiminin tüm sıcaklığını duyuran tabloların başında Namık İsmail’in (1890-1935) Harman resmi gelir. 1923 tarihli tabloda konudaki anlamı kuvvetlendirme bağlamında sarı renk olanca baskınlığıyla öne çıkıyor. Bugün artık çoğu kimsenin anımsamayacağı bir üretim biçimi içindeki Anadolu köylüsünü izliyoruz tuvalde. Değişen koşullar ve teknolojinin ulaştığı boyutlarda uzak zamanların düşsel bir görüntüsü gibi oradaki görüntü. Aynı zamanda toplumun içinde bulunduğu yaşam biçimi de okunuyor. Resmin her parçasını oluşturan imgelerle tarihe bir not düşülmüş sanki. Çünkü orada bir ekonomik gösterge izleniyor. Toplumsal ayrışmanın bir ucundaki köylülüğün içinde bulunduğu koşullar var. Hele de yapıldığı tarihe bakıldığında savaştan yeni çıkmış bir ülkenin içinde yeniden varlık bulmaya çalışan insanın direnci var. Sanatçının toplumsal ve tarihsel tanıklığı önünde bir yapıtını izlemenin getireceği önemli sorgulamalar olduğu kesin. Arada bir dönüp belleğimize yüklenen imgeler toplamının neleri silip neleri yerleştirdiğini düşünmek gerekli. Günümüzde yaz mevsimi kavramının içeriğini yalnızca “tatil” sözcüğüyle özdeşleştirmenin tek boyutluluğu egemen. Seçmeci bir anlayışın uzantısı olan bu anlayışın yanlışlığını görmemek doğru olmaz. Ancak böyle olduğunda bütüncül bir yaklaşımla insanımızı değerlendirebiliriz. Aynı sözcüğe herkesin yüklediği anlamlar arasındaki ayrım anlaşılabildiği gün birçok şeyin değişmesi gerçekleşecektir. Ve insanın içinde yaşadığı zamanın bilincine varması da o değişime bağlıdır.
A. CELAL BİNZET
28 Temmuz 2023, Ankara