Toplumda yaşanan her olayın birbiriyle bağlantılı olduğu açık. İlişkisizmiş gibi görünen birbirinden farklı kıpırdanışlar domino etkisi gibi en ilgisiz alanları bile etkisi altına alabiliyor sonuçta. Uzğa gitmeye hiç gerek yok. Bir yıla yaklaşan varlığıyla içinde bulunduğumuz her kurumu büyük ölçüde etkileyen bir salgın ortamından çıkamadık daha. Önceleri biraz garipseyerek baktığımız maskeli yüzler giderek bizi de içine alan bir değişimin işareti oldu. Şimdilerde maskesiz olanlara değişik gözle bakılıyor. Başlarda yaşanan gıda maddeleri yağmalamalarının yerinde sokak yasakları var şimdi. Kapanan iş yerlerinin çoğalması işsizlerin sayısını da aynı oranda artırdı. Ekonomik krizin yarattığı bunalımlarla yaşamına son verenler nasıl unutulur? Dolup taşan hastaneler, salgının neden olduğu ölümler toplumsal yaşamımızın ayrılmaz birer parçasıydı artık. Geçip giden bir yılda nice değerimizle birlikte adı bilinmeyen çok sayıda insanımızı kaybettik. Gözle görülemeyen bir virüsün pençesine düşen tüm dünyanın umarsızlığı sürüyor. Her yanda bir belirsizlik, yarına karşı duyulan karamsarlık yaşanmakta. İkiye ayrılmış bir düzende yaşıyoruz sanki. Bir yanda pembe tablo çizmeye çalışanlar varken yaşamın acı ve soğuk yüzü tüm varlığıyla kendini duyuruyor. Bir yanda antik tragedyalardakine benzeyen felaket görüntüleri varken ötede hubris’in gölgesi. Sanal bir dünyada yaşanıyor sanki. Yüz yüze iletişim ortadan kalkınca yerini sanal ilişkiler aldı. Bunca karamsarlığın varlığı gerçek.
Onları bir yana bırakıp sanata döndüğümüzde görünen daha da karanlık. Galerilerin açık ama kapalı oluşu, sergilerin açılışsız açılışı gibi çelişkili durumlarla geçiyor zaman. Oysa her sergi açılışının yarattığı sinerjiyi yadsımak olanak dışı. Yapıtların topluca görülmesi yanında farklı değerlendirmelerle zenginleşen zamanlardı onlar. Sanat olayının vazgeçilmez üçlüsünü (sanatçı-yapıt-izleyici) buluşturan galerilerin bu anlamda önemi oldukça fazla. Şimdi bunun ortadan kalktığına tanık oluyoruz. Sanal ortamda söz konusu yapıtlar elbette görülebiliyor. Ancak onlarla birebir yüzleşmek, boyanın varlığı ile oluşturulmuş biçimleri belleğin derinliklerinde kodlamak gibi eylemler sıfırlanmış durumda. Ortamın yokluğunda sanat olayı zaten dar olan sınırları içinde daha da küçülmeye yüz tuttu. Yaşananların acısı öncelikle sanatçıları vursa da asıl büyük darbe toplumun geleceğine indirilmiştir. İnsanların bilinçlerinde iyiye, güzele ilişkin değer yargılarının bulunmayışı büyük bir eksiklik sayılır. Sanatın yol açıcı özelliğinden yoksun kalanlar için yalnızca önüne konulan şablonların var olduğunu unutmayalım.
Celal Binzet
29 Ocak 2021, Ankara