Ankara Devlet Tiyatrosu, güzel bir geleneğe sahip. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlamak amacıyla 2005 yılından bu yana her yıl 24 -29 Nisan tarihleri arasında Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali yapıyor. Haftanın adı "Küçük Hanımlar Küçük Beyler". Birçok oyun ve etkinlikle çocukları Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleriyle karşılayıp, konuk ediyorlar. Kimileri oyun oynuyor kimileri oyun seyrediyor. Onların sevinçlerini, mutluluklarını görmelisiniz, cıvıltılarını duymalısınız.
Yıllar önce bir gün Devlet Tiyatrosu'ndaki odamda çalışırken, Hitchcock'un "Kuşlar" filminden daha da etkileyici bir kuş sürüsü sesiyle paniğe kapılıp yerimden sıçramıştım. Sakinleşince seslerin alt kattaki Küçük Tiyatro'da oyun izlemeye gelen minik seyircilerden -üstelik Küçük Tiyatro'nun muhteşem akustiğiyle- yükselen cıvıltılar olduğunu anlamıştım. Hızla inip onların oyunu izlerken yaşadıkları coşkuyu, mutluluğu paylaşmıştım. Yıllardır fırsat bulduğumda özellikle yurtdışından gelen çocuk oyunlarından bir ya da ikisini görmeye çalışırım.
Bu yıl 28 Nisan'da SERÇEV Serebral Palsini'nin (Beyin Felçli Çocuklar Derneği) çağrısıyla "Dünyaya Mesaj" isimli gösterisine gitmeyi yeğledim. Onlarla birlikte ve onlar için düzenlenen başkaca etkinlikleri görmüştüm. Devlet Tiyatrosu oyuncusu Mehmet Gürkan'ın kurucu Başkanı olduğu Dernek 2002 yılından bu yana yaptığı çoğu destek dayanışma çalışmalarından sonra ulaştığı bazı projeler de şöyle:
Çayyolu'nda Milli Eğitim Vakfı'yla birlikte yaşa geçirilen engelli ve engelsiz bireylerin aynı sınıfta okuduğu tek rol model okulu,
Çankaya Belediyesi'yle birlikte engellilerle engelsizlerin birlikte oynadıkları yine bir ilk örnek park,
Çayyolu'nda, Milli Eğitim Bakanlığı'yla birlikte yapılmakta olan ilk engelsiz meslek lisesi...
Değerli tiyatro oyuncuları Mehmet Gürkan, Turgay Tanülkü, Altan Erkekli gibi arkadaşlarımın, Tayfun Talipoğlu gibi aydınların nice güzel katkılarıyla oluşturulmuş etkinlerdi o gördüklerim. Ama bu çok farklıydı. Gösteriyi Süheyla Gürkan hazırlamış ve sahnede yönetip birlikte oynuyor. Gösteride serebral palsinili çocuklar yanında onların yakınları ya da arkadaşları da rol alıyorlardı. Farklı rollere bürünmüş çocuklar ilginç kostümleri, makyajları ve kullandıkları ilginç araçlarla dünyanın oluşumu ve gelişimi gibi bir tema çerçevesinde çeşitli sahneler oynadılar. Kendileri çok mutluydular gördüğüm kadarıyla ama küçük ve büyük seyirciler kendilerinden çok çok daha fazlasıyla coşkuluydular, ilgiliydiler, canlı bir ilişki kurdular. Gösteri bittiğinde öyle bir alkış başladı ki bir türlü bitemedi.Ta ki Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı değerli sanatçı Erdal Küçükkömürcü Süheyla Gürkan'a teşekkür etmek ve belgesini sunmak üzere sahneye çıkıncaya dek. Sözleriyle bir alkış dalgası daha yaşandı ve ekip birlikte mesajlarını dile getirdiler:
Görünüşümün ne önemi var; şişman, zayıf, uzun, kısa.Kıyafetimin ne önemi var; eski ya da yeni.Tenimin renginin ne önemi var;siyah ya da beyaz.Konuştuğum dilin ne önemi var;seninle aynı ya da farklı.
Hepimiz insanız ,bunu bilir, bunu söyleriz.
Bu sözlere eklenecek fazla söz var mı? Sahnede izlenen bu emeğe saygı duymamak olası mı?
Ya bu güzelim çocuk gözlerindeki mutluluğu paylaşmamak, onunla birlikte yaşamdan pay almaya çaba harcamak, öğrenmeye, katkı sunmaya çalışmak gereğini öğrenmemek olası mı?
GÜLŞEN KARAKADIOĞLU