Köşeyi bu kez karikatür kaptı.
İstanbul’da Yapı Kredi Kültür Sanat’ta yer alan Turhan Selçuk Retrospektifi 9 Ağustos 2019'a kadar devam edecek. Sanatçının yapıtlarının topluca görmek, onun çizgiyle şiir yazmış olduğunu düşündürüyor. Ülkemizin yetiştirdiği en iyi karikatüristlerden biri ya da birincisi olarak anılıyor Turhan Selçuk… Hem Türkiye’de, hem yurtdışında sayısız ödül almış. Yurtdışında ödül alan ilk karikatüristimiz…
Karikatür ‘çizgiyle mizah’ olarak tanımlansa da, Turhan Selçuk karikatürün işlevinin kara mizah, eleştiri olduğu görüşündedir. O, çizgileriyle yalnızca güldürmez; acı acı güldürür, düşündürür.
“Eşitlik, özgürlük, barış ve adalet”e* duyarlı bir yüreğin ve beynin ürünü, Turhan Selçuk’un çizgileri… Karikatürleri bu nedenle ölümsüz…
Onun karikatürlerinin görsel yanı da düşünsel yanı denli güçlü… O aynı zamanda iyi bir ressam, iyi bir illüstratör...
Daha 1940’ta yaptığı neredeyse ‘monochrome’ denilebilecek suluboya resimler, nasıl iyi bir ressamla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Turhan Selçuk o tarihte Adana Erkek Lisesi’nde öğrenci… Resim derslerinde hep tam not alıyor. Aklında karikatürcü olmak yok. Derslerde bir yandan kulağı öğretmenin anlattıklarında, bir yandan eli boş durmuyor. Bir gün derste bir karikatür çiziyor: Adana’nın Yolları Taştan türküsünün tersine, kentte yollar toprak ve çamur. Çamurlu ‘cadde’de gidenlerin hem gülünç hem acıklı durumlarını anlatıyor çizgileriyle. Arkadaşları bu karikatürü görünce hemen götürüp yerel gazeteye vermek istiyorlar. Gazetenin yöneticisi, şehir halkının ortak sorununu çok iyi yansıtan bu karikatürü basmakla kalmıyor; lise öğrencisine bu işin ardını bırakmamasını söylüyor, yapıtlarını sürekli getirmesini istiyor. Turhan Selçuk’un 23 Ocak 1941 tarihli Türk Sözü gazetesinde basılan bu ilk karikatürü de sergide yer alan işler arasında...
Sergide, sanatçının 1940’lardan 2000’lere dek ürettiği 400 kadar özgün yapıtı var: üzerine karakalemle aldığı incecik notlarıyla karikatürlerin aslı,tasarladığı kitap kapaklarının aslı, karikatürlerinin yayınlandığı yerli yabancı dergiler, gazete kupürleri, yerli yabancı afişlerde yer alan çizimleri, Abdülcanbaz çizgi romanının kitapları, bazılarının bantları, Abdülcanbaz oyununun afişleri, 1991’de PTT’nin bastığı Abdülcanbaz pulu, Nasrettin Hoca hatıra parası, sanatçının çalışma masası ile çizim kalemleri, kendi yaptığı satranç takımı gibi çok ilginç parçalar önünde saatlerin nasıl aktığını bilemiyorsunuz.
Yapıtlarına dalmışken ara sıra siyah beyaz fotoğraflarında sanatçının kendiyle göz göze geliyorsunuz. Bu bakış, size onun kişiliğiyle ilgili Füruzan’ın yazdıklarını anımsatıyor: “Duru, açık, yalın sanatı; tıpkı sanatçının kimliği gibi.” Sanatçının sözlerini duyar gibi oluyorsunuz: “Uzun konuşmayı sevmem, suskun bir insanım; söylemek istediklerimi, eleştirilerimi belki çizgiyle anlatmak istedim.”
Serginin son derece başarılı olan tasarımını gerçekleştiren Yeşim Demir Pröhl, şöyle diyor: “Ne kadar çok eser arasından sadece bu kadarını sergileyebildiğimize inanmazsınız. Bir ömür boyu her gün üretim yapmış bir insandan bahsediyoruz. Seçerken çok zorlandık, mekânın el verdiği koşullar içerisinde en efektif halde çözmeye çalıştık.”
Soldan sağa : Gamze Özdemir, Aslı Selçuk, Turhan Selçuk Retrospektifi kataloğunun editörü Ömer Yalçın, Nursel Duruel, Füruzan, Mina Tansel, sergi koordinatörü Veysel Uğurlu, sergi tasarımcısı Yeşim Demir Pöhl
Yeri gelmişken, serginin yerleşimindeki başarıyı vurgulamadan geçmek olmaz.
Turhan Selçuk, her gün şaşırtıcı bir disiplinle gazeteye gönderdiği güncel bir konudaki karikatürün “tam yerine oturan bir eleştiriyi görünce, sabah ‘oh’ diye rahatlatmak” gibi bir işlevinin de olduğunu söylüyordu. Her gün güncel bir karikatür çizmek dışında yine her gün çizgi romanı Abdülcanbaz’ı yazıp çiziyordu.
Abdülcanbaz, Turhan Selçuk’un yaratıcılığının boyutunu gösterir. Onun usta bir karikatürcüden öte, kişilik oluşturmakta, olay örgüsü kurgulamakta, diyalog yazmakta bir romancı gibi başarılı olduğunu ortaya koyar. Behiç Ak, Abdülcanbaz için “Başladığı günden itibaren klasik kabul edilen bir resimli roman ” diyor. Haksızlığa, üçkâğıtçılığa, düzenbazlığa, dalkavukluğa, fırsatçılığa karşı savaşımı ve ahlâkı simgeler Abdülcanbaz. Onu belki de en iyi anlatan Ünsal Oskay’ın şu sözleridir: “Turhan Selçuk yarattığı Abdülcanbaz tipi ile bize, İnsan’a benzer insan olduğumuz günleri anımsatmaya çalışmaktadır.”
Sergiden bir büyük sanatçıyı izlemenin doyumuyla ama bir o kadar da Abdülcanbaz’ın serüvenlerini yeniden okumaya açlık duyarak çıktım. Semih Poroy’un “bu sanatsal mirası bir Turhan Selçuk Müzesi’nde izleme” özlemine candan, gönülden katılıyorum.
Turhan Selçuk Retrospektifi, 9 Ağustos 2019’a değin Galatasaray’daki Yapı Kredi Kültür Sanat’ta izlenebilir. Serginin internet üzerinden de edinilebilen kataloğu, sergilenen işlerin dışında, Murat Yalçın, Semih Poroy, Behiç Ak, Füruzan ve İlhan Selçuk’un birbirinden değerli yazılarıyla zenginleşmiş. Katalog, sanatçının biyografisi, Abdülcanbaz ve Bazı Arkadaşları başlıklı yazısı, Aslı Selçuk’un derlediği Karikatür Üstüne Görüşleri ile tamamlanmış.
MİNA TANSEL
4 Temmuz 2019, Ankara
*Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın yayınladığı sergi kataloğu TURHAN SELÇUK Retrospektifi’nde Füruzan’ın Dünya Görüşünden Asla Ödün Vermeyen Bir Yaratıcıyı İzlemek başlıklı yazısından alıntı, s. 15