Bugün köşeyi Türkiye’de sol mücadelenin
artık pek anılmayan bir ismine
kaptırdım: Minnetullah Haydaroğlu’na…
O, aramızdan ayrılalı 8 yıl oldu. Doğum günüyse bu yıl ana muhalefet partisinin olağanüstü kurultayının tartışmalarının yapıldığı günlere rastladı. Parti örgütlenmeleri, parti içi tartışmalar, kurultaylar, bana yıllar önce ondan dinlediklerimi çağrıştırdı. Edremit yakınlarındaki yazlık evinde geçirdiğim bir hafta sonunda anlattıklarını can kulağıyla dinlerken onu rahatsız etmemek için not tutmamış, akşam odama çekilince yazmıştım duyduklarımı… Tarihe not düşmenin önemine inandığım için bir gün onları yayınlamam gerektiğini düşünüyorum. Burada bir kaçını aktarayım.
Bugün, Sosyalist Parti’yi kaç kişi bilir, bilmem. (TBMM web sitesinde siyasal partilerle ilgili bilgiler arasında bu konuda aşağıda alıntıladığım bilginin –
“SOSYAL DEMOKRAT PARTİ
- 1961, Ankara -1963
- Genel Başkan: Alaattin Tiritoğlu, Sıtkı Ulay
- Genel Sekreter: Minnetullah Haydaroğlu”
-yanlış olduğunu yeri gelmişken vurgulamalıyım.)
SP, Demokrat Parti’nin son yıllarında kurulmuş bir partiydi. 1960 öncesinde bir sosyalist parti kurmanın ateşten gömlek giymek olduğunu anımsatmakla yetineyim. Çocukluğumda bir gün ben evlerinde kızlarıyla oynarken polislerin gelip Minnetullah Haydaroğlu’nu, suç belgeleriyle (!) birlikte götürdüğüne tanıklık etmiştim. Suç belgeleri sayılan kitaplar arasında kızkardeşinin lise trigonometri defterinin de olduğunu yıllar sonra öğrenecektim!
Sosyalist Parti’nin başında - dünya sosyalist parti geleneğine uygun olarak- parti başkanı değil, parti genel sekreteri vardı. Parti kurulduğunda genel sekreteri Alaattin Tiritoğlu, genel sekreter yardımcısı Minnetullah Haydaroğlu idi. 27 Mayıs’la birlikte devlet başkanlığına getirilen Org. Cemal Gürsel daha ilk röportajlarından birinde sosyalist bir partinin Türkiye için gerekli ve yararlı olacağını düşündüğünü söyleyince hemen bir hafta sonra Sosyalist Parti yöneticileri Gürsel’i ziyaret etmiş, iyi karşılanmışlardı. Öte yandan, bir süre sonra Mehmet Ali Aybar, Gürsel’e yazdığı bir mektuptan dolayı mahkemeye verilmişti: Mektubunda sağ ile solun bir masanın ayakları gibi olduğunu belirten Aybar, bu ayaklardan birinin olmaması durumunda masanın devrileceğini belirtiyordu. Minnetullah Haydaroğlu, Aybar’ın savunmasını almış; dava beraatle sonuçlanmıştı!
İhtilalci subaylar, yönetimden ayrıldıktan sonra kendilerine toplumda nasıl bir rol düşeceğini tartıştılar, içinde siyaset yapacakları bir parti düşündüler. Türkiye İşçi Partisi (TİP), 27 Mayıs’tan sonraki günlerde ihtilalci subayların özendirmesiyle sendikacılar tarafından kuruldu. (Ancak, yeni anayasayla oluşturulan parlamentonun ikinci kanadında -Senato’da-, İsmet İnönü’nün buluşu olduğu söylenen, ihtilalci subaylara herhangi bir siyasal partiye katılmama koşuluyla “tabii senatörlük” -yaşam boyu senatörlük- hakkı verildi.) Böylece, TİP “ihtilalci subaylar”dan bağımsız olarak gelişecekti. O arada Sosyalist Parti’nin genel sekreterliğine gelen Minnetullah Haydaroğlu, Türkiye İşçi Partisi ile birleşme girişiminde bulundu. İki parti çok geçmeden birleştiler: Sosyalist Parti’nin Bolu, Adana ve Mersin’i de içeren 6 ildeki örgütü TİP’e katıldı; Sosyalist Parti’nin yöneticileri TİP’in yöneticileri arasında yer aldılar. SP’nin amblemi bir köşede korundu.
TİP 1965 genel seçimlerinde %3 oy alarak, orantılı (nisbi) temsil seçim sistemindeki milli bakiye kuralı uyarınca 15 milletvekili çıkardı. Minnetullah Haydaroğlu’nun söylediğine göre, Meclis’e girildikten sonra örgüt ihmal edildi. Bunu şöyle bir anısıyla açıklamıştı: Adana İl Örgütü’nde bazı karışıklıklar çıkınca Genel Merkez’den Tarık Ziya Ekinci’yle birlikte Adana’ya gitmişler. Orada yenilenen seçimlerde Ekinci, delegeleri merkeze yakın olanlardan seçtirmiş, böylece Adana örgütünde seçimleri parti genel merkezine yakın olanlar kazanmış. Otobüsle Ankara’ya dönerlerken T.Z. Ekinci, Minnetullah Haydaroğlu’nun canının sıkkın olduğunu görünce “Neyin var?” diye sormuş. O da il örgütüne parti merkez örgütüne yakın olanların seçilmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş. Aldığı yanıt şu olmuş: “Yahu Minnet Bey, teşkilat o kadar önemli değil. Türkiye’de sosyalizmi yaygınlaştıracak olan Parti’nin Meclis çalışmaları ile Akşam’da Çetin Altan’ın, Cumhuriyet’te (başka bir gazete de olabilir?) İlhami Soysal’ın yazıları…” M. Haydaroğlu karşı görüşünü dile getirmiş. Yol boyunca bir daha bu konuyu konuşmamışlar.
Sözü uzatmamak için, bir kısacık anıya daha değineyim: Minnetullah Haydaroğlu, Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda düzenlenen TİP mitinginde “eli nasırlılar”a seslenen konuşmacıları alkışlayanların kravatlı olduğunu, Adalet Partisi rozetli eli nasırlılarınsa kamyonla geçerken onları yuhaladığını anlatmıştı. 50 yıl sonra bu konuda değişen bir şey yok mu yoksa? Bir şey var: Bugünün ana muhalefet partisi sol parti sayılıyor. O partinin “ortanın solu”na taşınması ise daha da solunda TİP’in yer alması nedeniyle gerçekleşmişti. O günlerin seçim sistemi de, siyasal koşulları da çok partinin yaşamasına izin veriyordu.
Kerterizden yoksun kaldığımız şu günlerde, toplumsal ve siyasal olayları değerlendirmede şaşmaz bir pusulası olan Minnetullah Haydaroğlu’nu ne çok arıyorum!...