Yunanca’da “dans yazısı” anlamına gelen koreografi, bir bale eserinin sahneye konulabilmesi için, dans adımlarının düzenlenmesi ve bu adımların kullanılacak müziğe uygulanmasıdır. Ünlü dans topluluğu New York City Ballet’nin kurucularından Lincoln Kirstein koreografiyi “hareketler haritası” olarak tanımlamıştır. Bir besteci müzik besteleyeceği zaman notalarla uğraşır. Bir koreograf ise, bir bale eseri sahneleyeceği zaman dansçıların hareketlerini düşünmek zorundadır. Bir bakıma koreografın kaynağı insandır.
1770 lerde ayak adımları grafik sembollerle yazılıyordu ve 18. Yüzyılın sonlarına kadar koreografi dans adımları yazmak anlamına geliyordu. Günümüzde, koreografi bütün bir bale eserinin yaratılması ve sahneye konulmasını kapsıyor. Üstelik, koreografi bütün sahne danslarını içine aldığı gibi sahne dansı olmayan unsurları da içeriyor. Bazı hallerde, mim sanatına bile uygulanabiliyor.
Kirstein’nın da belirttiği gibi, danslardan bir harita oluşacaksa koreografın işi zordur çünkü bu harita hem anlamlı ve yol gösterici olmak zorundadır hem de çok güzel olmalıdır. 18.Yüzyıl koreografik çalışmalarıyla günümüzün koreografik çalışmaları çok farklıdır. Günümüzde koreografinin içine sırası gelince akrobasi bile girmektedir. Sahne sanatlarının bütün ögeleri kullanılmaktadır. Dansçıların vücudu iyice işlenmektedir. Çeşitli müziklerden yararlanıldığı gibi hiç müzik kullanmadan yalnızca dans adımlarının ritmiyle bile koreografik çalışmalar yapılabilmektedir. Ayrıca hızla gelişen teknolojinin de katkıları olmaktadır.
Bale tarihinde, Noverre, Blasis, Petipa, Fokine gibi ünlü koreograflar dansçıya çok önem vermişler, onun vücut diliyle olağanüstü sanat eserleri yaratmışlardır. Bu koreografları izleyen Ashton, Cranko, MacMillan, Graham, De Valois, Balanchine, Nureyev de müzik ve insan hareketlerinden hala sahnelenmekte olan eserler yaratmışlardır. Bu eserler neden hala güzeldir, heyecan vericidir, ve dansçılar için de anlamlıdır? Bu eserlerin yaratıcıları hem müziği çok iyi kullanmış hem bir araya getirdikleri dans adımlarını sanki bir matematik problemi çözer gibi işlemişlerdir. Sahnede çok kolaymış gibi görünen akıcı, şiirsel, yumuşacık adımlar izleyicileri devamlı etkilemişlerdir. Bu dans adımları yalnızca matematik denklemi gibi mi bir araya gelirler? Yoksa anlam yüklü bir dil mi oluştururlar? Bu büyülü dil ne anlatmak ister?
Başarılı bir koreografik çalışmada, müzik dans adımları, sahne unsurları dengeli bir şekilde kaynaşmış olarak bir dil yaratırlar. Bu dilin içinde trajedi de olabilir, komedi de, belki de şakalar ve espriler de serpiştirilmiştir. Ancak, müzik ve dans adımı kullanımı çok dengeli olmak zorundadır. Dans adımlarının bir araya gelişi, birbirlerine eklenişi, kümelenişi sanki eskilerdeki el işlerine benzer. Şimdilerin makinalaşmış, robotlaşmış yaşam şeklinde bu incelikler göz ardı edilmektedir. Ancak, dans dünyası makinalarla değil insanla uğraşmaktadır. Balanchine dansçılarını perilere dönüştürmüştü. Bu dansçılar uçuşurcasına dans ederken müzik onların içindeymiş gibi oluyordu. Bu insanlar doğa üstü bir boyut kazanmaktaydı. MacMillan yeni baleler yaratırken şiir yazıyordu. De Valois eserlerinde ince bir espri gücünden yararlanıyordu.
Koreograflar, bütün bu ince işlerle uğraşırken birçok kaynaklardan yararlanırlar. Doğanın büyüleyici durumları yanında insanların hayat tarzları, duyguları, ilgi alanları koreograflar için esin kaynağı olabilir. Ünlü bir roman bale eserine dönüşür, sokaktaki bir kavga da bale dili ile sahneye gelir. Değişik kültürlerin dansları, ibadet şekilleri, kutlama törenleri da dansa dönüşebilir. Koreografın elinde çok malzeme vardır. Ancak, malzemelerini seçici olarak kullanmak zorundadır. Eserine bir yığma yapamaz, bir derleme ortaya çıkaramaz, ordan burdan alıntı toplaması ile yetinemez. Eseri çağını aşmalıdır. Her döneme seslenebilmelidir. Belleklerde yer etmelidir. Gerçekten güzel olmalıdır. İnsanlar zaten çirkinlikle iç içedir, haşır neşirdir. Çirkinlik kolaydır, olağandır. Ama “güzel”i sahnelemek sanattır. İzleyicileri bir başka boyuta çıkarmak sanattır.
Günümüzde bir Hans van Manen, bir Heinz Spoerli, bir Christian Spuck balesi izleyicileri etkilerken düşündürücü bir eser olarak da belleklerde kalmaktadır. Bu eserlerde müzik kullanımı, dansçıların vucutlarının işlenişi, hareketlerin bir araya getirilişi, olağanüstü bir denge, akıcılık, tutarlılık sergilemektedir. Bir koreografın çok yönlü bir sanat dünyası olmalıdır. Bu zengin sanat dünyasını izleyicilere aktarabilmek için koreograf yoğun bir çalışma disiplini içinde olmak zorundadır. Etkileyici bir koreografik eser, çağını aşan ve estetik boyutu olan tutarlı bir sanat eseridir.
6 Kasım 2014
Doç.Dr. Necla Çıkıgil