İDSO 75. yılını kutladığı 2020-2021 sezonunu açılış konseri 2 Ekim 2020 Cuma akşamı Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda verdi.
Cem Mansur yönetimindeki CRR Konser Salonu pandemi önlemleri konusunda, Avrupa'daki örneklerinde olduğu gibi ve konser düzenleyecek tüm kurumlara örnek teşkil edecek mükemmellikte en ufak ayrıntı gözetilerek CRR sezona hazır hale getirilmişti.
Kapalı salon etkinliklerinde birincil önceliğin fiziksel mesafe olduğu göz önüne alınarak sadece yandan bir koltuk boş bırakmakla yetinmeyen yönetim önden de birer sıranın tamamını boş bırakarak hem yanlarla hem de ön - arka ile aynı mesafeyi koyarak seyircisine güvenli fiziksel mesafede konser dinleme olanağını sunmuştu, gerçekten tebrik ederim. Bence ikinci en önemli hayata geçirilen önlem ise salona direkt temiz hava taşıyan sistemin hayata geçirilip, ventile havalandırmanın devre dışı bırakılması olmuş (çok çok doğru bir karar). Tabii ki temiz hava ve fiziksel mesafe önlemelerine ek olarak gözle görünür, ulaşılabilir noktalara konulan hijyen sebilleri ve CRR'ye adım attığınız andan itibaren maske takma zorunluluğu ile CRR pandemi var olduğu sürece sağlanabilecek en güvenli ortamda, içiniz rahat bir konser izlemek en için ideal hale gelmişti diyebilirim.
Önlemler dahilinde 915 kişilik kapasiteye sahip CRR Konser Salonu'nunda 3'te 1 kuralına uyularak açılış konserini yaklaşık 280-300 kişinin izlediği bilgisini sizlerle paylaşmak isterim.
İDSO geçtiğimiz senelere göre abartıdan uzak! sade ama bir o kadar samimi ve sıcak bir açılışla seyircilerine merhaba dedi.
Sezon açılışı, 2014 yılından beri İDSO'nun daimî şefliğini yürüten, maestro Ender Sakpınar'ın (d.1956) kısa, sade ve sadece hak edenlerin isminin anıldığı konuşmasıyla başladı. IDSO'ya gerçekten çok büyük desteği olan DenizBank adına Zeki Bilsel sahneye davet edilerek her yıl olduğu gibi teşekkür şilt'ti kendisine takdim edildi. IDSO'yu CRR Salonu çatısı altına alan Cem Mansur da ikinci teşekkür edilen kişi oldu. Sezon açılışına katılamayan İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu'nun gönderdiği tebrik mesajı Sakpınar tarafında seyircilere okundu.
Konser gerçekten güzel planlanmıştı ve her şeyiyle azami 60 dakikada tamamlanan bir plan içinde gerçekleştirildi. İki eserin seslendirildiği konserde İDSO 9 keman, 4 viyola, 3 viyolonsel, 1 kontrbas, 2 korno ve 2 obua'dan oluşan 21 kişilik bir oda orkestrası formunda sahnede yerini aldı. CRR'nin yaptırdığı pleksiglas siperliklerle hem nefesliler orkestradan hem de birbirlerinden iyi bir şekilde izole edilmiş olarak konumlandırılmıştı.
Gecede çalınan eserler Joseph Haydn'ın (1732-1809) Do majör Viyolonsel Konçertosu No.1, ve Gustav Holst'un (1874-1934) St Paul’s Suite Op.29, No.2 olarak oda orkestrasına uygun biçimde seçilmişti.
İlk eser Haydn’ın Eszterházy Sarayı’nda çalıştığı dönemde yazdığı iki "Viyolonsel Konçertosu"nun ilkiydi. Besteci bu eseri Eszterházy orkestrasının tek çellisti olan Joseph Franz Weighl’a (1740-1820) ithaf etmiştir. Do majör Viyolonsel Konçertosu aslında iki obua, iki korno ve yaylı çalgılar eşliğindeki solo viyolonsel için bestelenmiştir. Dinleyiciler bu akşam eseri "Flügelhorn uyarlaması" olarak bilinen düzenlemesiyle dinlediler.
Gecenin ve sezonun sürprizi ise, ismi dünyanın en iyi çellistleri arasında anılan Gautier Capuçon'du (d.1981). Pandemi ve ekonominin mevcut durumu göz önüne alındığında Gautier Capuçon gibi yüksek kaşeli bir starın getirilmesinde kim ya da kimler sponsor oldular ise gerçekten onlara ne kadar teşekkür etsek azdır. Son yıllarda Türkiye koşullarında böyle starları ucuz sayılacak bilet fiyatlarına izlemenin neredeyse imkânsız olduğu düşünüldüğünde gerçekten İDSO harika bir sanatçı ile klasik müzikseveri buluşturduğu bir sezon açılışı yaptı. Bu mutlaka bahsedilmesi gereken bir husus, çünkü asıl misyon ve görevi bu tür konserler yapmak olan kurum ve kuruluşların çoğunun unuttuğu! bu misyonu IDSO'nun yerine getirmiş olması açıkçası çok hoşuma gitti. Umarım böyle Avrupa'nın star sanatçılarını sezon içinde de çok daha sık izleme şansımız olur.
Gautier Capuçon İstanbul'a saat 16:00 gibi iniş yaptı ve ancak konser öncesi kısıtlı bir zaman diliminde orkestra ile prova yapabildi. Lakin yıldız sanatçı olmak bu olsa gerek, sanki her gün birlikte çaldığı orkestra ile sahnedeymiş gibi sergilediği performans tek kelime ile harikaydı. Haydn ancak bu kadar duru ve duygulu çalınır... Teknik olarak çalması oldukça zor kabul edilen bu eserde virtüoz sanatçının parmakları çalgısının üstünde adeta yağ gibi kayıyor, ve yayına olan hakimiyeti ile hükmettiği enstrümanından dökülen notalar tüm dinleyenleri adeta büyülüyordu. Az ile yetinemeyen ben gibi klasik müzikseverler ister istemez sahnede böyle birini görünce "keşke tüm virtüozitesi ile hünerlerini sergilediği bir eserde dinleseydik" demeden duramıyor maalesef, ama bu koşullarda buna da şükretmemek nankörlük olur...
Hele ki sanatçının 1701 Matteo Goffriller "L'Ambassadeu" viyolonselinin sesine hayran olmamak mümkün değil. Amiyane tabirle davudi tonda sesiyle çellonun Capuçon'nun ellerinde dinlemeye doyulmaz olduğu gerçeğini bir kez daha yaşamış oldum.
Bu güzel performans sonrası alkışlarla defalarca sahneye davet edilen sanatçı, İspanyol çellist ve orkestra şefi Pau (Pablo) Casals'ın (1876-1973) Katalonya'nın sembolü kabul edilen ve bestecinin sürgüne gönderildikten sonra her konserine çalarak başladığı, "El cant dels ocells"i barış için çaldığını belirterek bis yaptı.
Gecenin ikinci eseri eserinde nefeslilerin sahneden ayrılmasıyla 17 kişi kalan orkestra Holst'un St. Paul Süiti'ni sadece yaylılardan oluşan bir oda orkestrası olmalarına rağmen tabiri caizse "gümbür gümbür" çaldılar. İçinde barındırdığı kâh dingin duygu tellerinize dokunan bölümleri sonrasında dinleyenleri şaşırtan, coşku selinde sürükleyen müzikal zenginliği ile bu konseri izleme ayrıcalığına sahip olan dinleyicilerine keyif veren bir eserdi. İçinde kulağınıza bir yerlerden tanıdık gelen iskoç ezgilerini duyduğunuz bu eserde maestro Sakpınar idaresindeki İDSO yaylı oda orkestrası çok başarılı bir etkinlik gösterdi. Eser içinde sık yer alan mini sololarda başkemancı Özgecan Günöz'ün (d.1986) başarılı performansı dikkat çekiciydi.
Çok uzun bir aradan sonra gerçek bir salonda kendilerine ait bir programla hem seyircilerine çalmayı çok çok özlemiş, hem de 75 yıllık bir müzik çınarı olmanın verdiği gururla IDSO 2020-21 sezonuna, olması gerektiği gibi, coşkuyla giriş yaptı.
Bu coşku ve başarılarının daim olması dileğiyle…
OSMAN ENFİYECİZADE
3 Ekim 2020, Moda/İstanbul