W. A. Mozart’ın (1756-1791) en beğenilen ve sık oynanan operalarından biri kuşkusuz ölümünden bir yıl önce bestelediği Cosi Fan Tutte (Bütün Kadınlar Böyle Yapar-Tüm Kadınlar Böyledir) adlı iki perdelik komik operasıdır (1790). Librettosunu Lorenzo da Ponte’nin yazdığı eser ilk sahnelendiği yıllarda eğlenceli bulunmuş ancak ilginç ki 19’uncu yüzyılın sonu ve 20’inci yüzyılın başında müstehcen bulunmaya başlanmıştır. Günümüzdeyse malum her şey mubah, değil cinsellik ve çıplaklık, tuvalette bile gösterilir oldu; mahremiyet kalmadı opera sahnelerinde!
Eserin konusu kısaca iki kız kardeş Fiordiligi ve Dorabella ile sözlüleri Guglielmo ve Ferrando arasında geçen gülünçlü olaylardan ibaret. Boccaccio’nın Decameron öykülerini andıran “Dolantı komedyası”olarak adlandırılabilecek eserdeki olaylar şöyle gelişir: Guglielmo ve Ferrando sözlülerinin onlara ilelebet sadık kalacağına emindir ama ortalık karıştırıcı Don Alfonso tüm kadınların vefasız olduğunu söyleyerek, bunu da kanıtlamak üzere onlarla iddiaya girer. Erkekler iddia koşulları uyarınca sözlülerine savaşa gönderildiklerini söyler ve giderler. Fiordiligi ve Dorabella onlarsız olmaktan çok üzgündür ama hizmetçi Despina onlara başka sevgili bulmalarını, zaten hiçbir kadının erkeklere güvenmemesi gerektiğini söyler.
Bu sırada erkekler başka kılık ve kimlikle geri gelip birbirlerinin sözlüsüne kur yapmaya başlarlar. Hatta kendileriyle ilgilenmezlerse intihar etmekle korkuturlar. Don Alfonso’nun para vererek kendi safına çektiği Despina ise kadınlara bu yeni sevgili adaylarıyla ilgilenmelerini salık verir. Onlar da bu sözlere kanarlar ve aslında kim olduklarını bilmeden birbirlerinin sözlüsüyle ilgilenirler. Bunun üzerine kendi kazdıkları kuyuya düşen erkekler birbirlerini kıskanmaya başlar. Onların kıskançlıktan deliye dönmeleri Don Alfonso’yu çok eğlendirir ve eserin adı olan “Cosi Fan Tutte-Tüm kadınlar böyledir” aryasını söyler.
Bir süre sonra Fiordiligi ile Dorabella birbirlerinin eski sözlülerinin yeni kimliklerindeki halinden hoşlanmaya başlayıp onlarla evlenmeye karar verirler. Noter kılığında gelen Despina onlara evlilik sözleşmesi imzalattığı anda duyulan askeri marş ile esas sözlülerin geri döndüğü sanılır. Kadınlar telaşa kapılır, yeni kimliklerindeki erkekler sözde korkup saklanır ama birazdan esas kimlikleriyle ortaya çıkarlar. Despina her şeyin şaka olduğunu anlatıp kadınlara aslında yeni kimliklerindeki erkeklerle evlenmediklerini söyleyince kadınlar alaya alındıklarını anlayıp kızarlar. Ava giden herkes avlanmıştır. Sonuçta çözüm sahnesinde olaylar tatlıya bağlanır ve herkes mutlu olur.
Da Ponte’nin orijinal librettosunda olaylar eserin yazıldığı yüzyılda geçerken, Hollanda Ulusal Operasındaki Jossi Wieler ve Sergio Morabito’nun sahne yorumunda olaylar günümüzde bir tatil kentinde geçiyordu. Anja Rabes’in tasarladığı kostümler mayo, şort, Hawaii gömleği, yazlık askılı elbiselerden oluşuyordu ve verilmek istenen yazlıkçı havasına uyuyordu. Olayların sonunda ise kadınların eski sözlüleriyle mi evleneceği yoksa sözlülerin değiş tokuş mu edileceği net değildi ki bu da rejiye daha da espri katmıştı.
Barbara Ehnes’in tasarladığı işlevsel dekor tüm sahnelemeye müthiş bir devimim sağlamıştı. Makara şeklindeki dekor kendi çevresinde dönerek üç ayrı mekânın kullanılmasına olanak sağlıyordu. Böylece inen kalkan dekor panellerine gerek kalmamıştı. Makaranın üstü-çatısı diğerlerinin aralarında konuştuklarını gizlice dinleme yeri olarak kullanılmıştı. O sırada arya ya da düetlerle duygularını, düşüncelerini anlatan karakterler diğerleri tarafından fark ettirmeden dinlenebiliyor hissi verilmişti. Son derece pratik ve zekice olan bu dekor çözümü sahnelemeyi de rahatlatmış, birden fazla ortam ve boyutta ilerleyen olayların rahatlıkla izlenip algılanmasını sağlamıştı. Dahası makaranın çevresi sahnenin kenarlarına kadar kumla kaplıydı ki deniz kenarı izlenimi veriyordu. Buna David Finn’in ışık tasarımı da eklenince izleyici Hollanda’nın mutat puslu, soğuk Ekim ayı gecesinden parlak güneşli sıcak yaz günlerine ve ılık gecelerine götürülebildi.
3 Ekim 2019’da Amsterdam’da seyrettiğim prömiyer temsilinde Fiordiligi rolünde soprano Anett Fritsch, Dorabella rolünde mezzo-soprano Angela Brower, Despina rolünde soprano Sophia Burgos, Guglielmo rolünde bariton Davide Luciano, Ferrando rolünde tenor Sebastian Kohlhepp ve Don Alfonso rolünde bas Thomas Oliemans birinci sınıf şan ve sahne yeteneklerini ortaya çıkardılar. Zaten gerçekçilik yanı ağır basan ve çağdaş rejiyle sahnelenmiş eseri yorumlayan sanatçıların oyunları son derece inandırıcıydı.
Bir yandan orkestrayı yönetip bir yandan çembalo da çalan şef İvor Bolton ve Hollanda Oda Orkestrası ile Ching-Lien Wu’nun çalıştırdığı Hollanda Ulusal Opera Korosu şancılara son derece uyumlu şekilde eşlik ettiler. Zaman zaman sahnede çalan gitar ve lut sanatçısı Michael Freimut’un da olumlu katkısını belirtmek gerekir.
Özetle dört saate yakın süre süren temsil keyifle aktı gitti: Bir yandan dış dünyayı unutturan, diğer yandan da insan karakteri üzerine düşündüren unutulmaz bir opera temsili izlemiş olduk.
Pınar Aydın O’Dwyer
17 Ekim 2019
Fotoğraflar: Dünya Kırkalı ve Ulusal Opera Program Kitapçığı