Fotoğraf: Oğuz Sağdıç
Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB) sezonun klasik büyük opera yapımı Turandot ile opera-severlerin karşısında. Turandot, Giacomo Puccini’nin 1924‘teki ölümüne kadar bestelediği, öğrencisi F. Alfano’nun 1926’de bitirdiği meşhur üç perdelik operası. Uzun bir tarihi olan eserin librettosunu F. Schiller’in 1801’de yazdığı oyunundan ilhamla G. Adami ve R. Simoni yazmış. Schiller, C. Gozzi’nin 1762’de yazdığı Turandot adlı metinden esinlenmiş, Gozzi ise 12’inci yüzyılda İranlı şair Nizami’nin “haftanın yedi gününü, yedi rengi, yedi gezegeni anlattığı “Yedi Güzeller” adlı yedi epik öykün serisinin “Salı gününün” öyküsünden etkilenmiş!
İlginç bir nokta, Turandot adının Turan ellerinin kızı anlamında Turan-dokht (“Turando” şeklinde telaffuz edilmesi gerekiyormuş), Fars şiirinde Orta Asyalı prensesler için sık kullanılan, sıfattan türetilmiş isim oluşu. Aynı kalfa, halef anlamındaki Calaf gibi; Timur’un oğlu, halefi Calaf (1-4).
Konusunu Sayın Şefik Kahramankaptan yazısında etraflıca anlatmış: (http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/sefik-kahramankaptan/turanin-kizi-cin-prensesinin-olumcul-bilmecesi/1957/). Tekrar olmaması amacıyla konu rejisör Travaglini’nin “Fethedilmeye hazır, belki kendi de kurban olmuş bir kadın,” sözleriyle özetlenebilir (5). Bu cümleye Puccini operalarının sonunda genellikle baş kadın kahramanın öldüğü, Turandot’ta sadece ikinci kadın (esir kız Liu) öldüğü bilgisi de eklenebilir.
Ayrıca bu operanın öyküsü ve içinde yer alan bazı karakterler başka eserleri anımsatır. Örneğin Turandot’taki maskeli üçlü Ping, Pong ve Pang, Gilbert ve Arthur Sullivan’ın Mikado (1885) adlı komik operasındaki üç Japon kız Yum-Yum, Pitti-Sing, Peep-Bo’yu anımsatan karakterlerdir denilebilir. Turandot’un soruları Mozart’ın Sihirli Flüt operasında başrahip Sarastro’nun Tamino ve Papageno’ya sorduğu ahret suallerine benzetilebilir. Sağduyulu İmparator Altoum’un yine Sihirli Flüt’teki Sarastro ile neredeyse aynı kişilik olduğu düşünülebilir. Yine Ping, Pong, Pang ile karakterize edilen sevimsiz kişilik ile Monostatos’un kişiliği arasında benzerlikler bulunabilir. Nitekim konuya bu açıdan bakınca, soğuk Turandot’un Gece Kraliçesi ile, âşık Turandot’un ise Pamina ile ortak noktaları olduğunu da düşünmek mümkün. Hatta mitolojik Pygmalion (Shakespeare: Taming of the Shrew, Kiss Me Kate; G. B. Shaw: My Fair Lady) benzeri mermerden (veya buzdan) bir kadın yaratmak ve ona vurulmak Turandot’un konusunun özetidir. Esasen Turandot’un bilmeceleri de mitolojideki Sfenks’in Tebai şehrine girmek isteyenlere ve dolayısıyla da Oedipus’a yönelttiği üç bilmeceyi anımsatmaz mı?
Sahnelemeye gelince, önce Sayın Kahramankaptan’ın yazısında (http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/sefik-kahramankaptan/turanin-kizi-cin-prensesinin-olumcul-bilmecesi/1957/) söz ettiği Rupert Goold’un Çin Lokantasında geçen çağdaş Turandot yorumundan (Londra, English National Opera, 2009) bahsetmek isterim (http://www.operatoday.com/content/2009/10/turandot_at_eno.php). Tarantino’nun Kill Bill’lerini andıran bir ortam, duvarlara kurutulmuş ördekler yerine kurumaya bırakılmış cesetler asılı bir Çin Lokantasın düşünün. Bu klasik Turandot bağlamından uzak yorumda karakterlerin orijinliyle de birbiriyle de alakası yoktu. Örneğin İmparator sokakta tek başına dolaşan bir alkolik, Calaf her şeyi bilen bir ukala, Ping-Pong-Pang yangın merdiveninde oturan, önlerine geleni öldürüp çöpe atan elleri kanlı üç aşçı-cellat olarak betimlenmişti. Turandot buzdan yapılmış bir heykel olarak sahneye giriyordu. Bilmecelerse Çin yemeği sonunda ikram edilen “kısmet kurabiyeleri”nden çıkıyordu. Turandot ilk sahnelenmeye başlandığında eserin Çin’de oynanmasını yasaklamak yerine bugünkü Çin yönetiminin insan haklarına olumsuz yaklaşımlarına açık gönderme yapılan asıl bu yapıma itiraz edilse yeriymiş.
Kan revan içindeki Goold sürümünün yanında Rejisör Vincenzo G. Travaglini’nin sahnelemesinde hiç değilse olaylar görkemli, gizemli Çin-Maçin’de geçiyordu. Opera bilgisi ve deneyiminden sual olunamayacak Travaglini‘nin Uzak Doğu kültürü uyarınca süslü sahnelemesini ADOB sahnesine nasıl sığdırabildiği başlı başına takdir edilecek bir başarı. Bu açıdan Özgür Usta’nın dekor tasarımı ve Fuat Gök’ün ışık tasarımı yaratılmak istenen ambiyansa uygundu. Savaş Camgöz’ün Çin’e ek olarak Mısır veya masal diyarı (Kuş adamlar: Aida veya Sihirli Flüt) ile Karayip Korsanları karışımı kostüm tasarımına ve Orta Doğu tarzı baştan aşağı örtülü elbiselere, Venedik tarzı maskeler, Gandalf’ımsı sekiz bilginin Orta Çağı hatırlatan ulema kepleri, otantik Çin makyajlarının yanında özellikle kuş adamların çağdaş makyaj ve sakalı ile finaldeki Viyana opereti usulü konfetiler de eklenince efsane çağlarında da Pekin’in ne kadar kozmopolit bir yer olduğu vurgulanmış olmuş.
Prömiyer temsili izlenimlerini yukarıda belirttiğim üzere Sayın Kahramankaptan yazmış olduğu için izninizle sadece 20 Mart 2019’daki ikinci temsil izlenimlerimi belirteceğim. Bu temsilde önce başrolü oynayan Perihan Diana Nayır Artan’dan söz etmek gerekir. Nayır Artan’ın Turandot’u son derece başarılı, etkileyici ve inandırıcıydı. Daha önce Aspendos’ta da aynı rolü oynamış olan sanatçının insanı iliklerine kadar titreten tizlerde parlak sarı ve mor kıvılcımlar içeren alev kırmızısı sesi kadar sahnesi de mükemmeldi. Ayhan Baran ve Güzin Gürel’in öğrencisi ve İstanbul Operası solist sanatçısı olan soprano, yurtdışında konserler de vermiş, Ankara’ya ise ilk kez davet edilmiş. İyi ki edilmiş, Turandot’taki başarısı onu başka rollerde de izlemek arzusu uyandırdı.
Calaf rolündeki Efe Kışlalı ile beraber söylemekten mutlu oldukları hissediliyordu, müzikal açıdan son derece uyumlu bir ikili yaratmışlardı. Calaf rolüyle yurtdışında da tanınan ve aranan (Prag, Bükreş, Salzburg) bir tenor olan Kışlalı’nın içinde koyu yeşil barındıran Prusya mavisi denilebilecek koyu lacivert sesi dünyadaki tüm buz kalpli insanların yüreğini eritecek nitelikteydi. Özellikle meşhur Nessun Dorma (Kimse Uyumasın, https://www.facebook.com/notes/o%C4%9Fuz-sa%C4%9Fd%C4%B1%C3%A7/gizemli-prensin-aryas%C4%B1-turandot-giacomo-puccini-it-en-tros/2336836769672155/) aryasında bu renge bir de altın parıltılar eklendi ki Semiha Berksoy Vakfı 2016-17 “Yılın En İyi Erkek Şancısı” ödülünü neden hak ettiğini anlamak mümkün oldu. Ayhan Baran ve L. Montefusco’nun öğrencisi olan Efe Kışlalı, koro ve orkestranın üzerinde şahlanan bu nüfuz edici sesi ve sahnedeki operatik duruş ve jestleriyle zaten sahip olduğu uluslararası kariyere dünyanın daha birçok opera sahnesinde Puccini, Verdi, Wagner, Mozart, Bizet, Saint Seans, Strauss ve Borodin’in eserlerini seslendirerek devam edeceği belli.
Fotoğraflar: Y. Emre Turan
Seda Aracı Ayazlı pembenin açıklı koyulu tüm tonlarını içeren sesi ve başta kırılgan, sonra aşkıyla güçlenen söyleyiş ve sahnesiyle tam olması gerektiği gibi bir Liu kompozisyonu çizdi. Özellikle son perdedeki aryasını söylerken (Tu che di gel sei cinta…: Buzla kaplı olan sen…) gözü yaşlanmayan, ona sarılıp intihardan vazgeçirmek isteği duymayan eminim olmamıştır.
Timur rolünde Şafak Güç’ün koyu kahverengi, sarsıcı ve tesirli büyük sesi tüm mekânı doldurdu. İnsanın ruhuna işleyen sesinin yanı sıra gerçek bir kör olduğuna inandıran sahnesiyle hepimizin yürekten alkışını hak etti. Ping rolünde Tuncer Tercan, Pong rolünde İ. Halil Turgut, Pang rolünde güçlü teatral yanı ile V. Barış Yanç çok beğenildi.
İmparator rolünde Cem Akyüz sahiden yaşlı bir Çinliymiş gibi söylemeyi başardı. Mandarin rolünde Umut Kosman dikkati çeken bariton sesini ortaya çıkardı. Hem onlar hem de İran prensi rolünde Serkan Sarıkaya ile iki Çinli kadın rollerinde Filiz Yanç ve Melis Balcı küçük rollerde de temsile büyük katkı sağlanabileceğini kanıtlamış oldular. G. Armağan Davran’ın konu ve döneme uygun zarif koreografisi ile dans eden balerinleri de kutlamayı ihmal etmemek gerekir.
Fotoğraf: Oğuz Sağdıç
Üç şefli (ve iki başkemancılı) yapımı 20 Mart’ta yetenekli genç şef Murat Cem Orhan (d. 1981) yönetiyordu. Yüksek müzikal kalitesi ve uyumu ile ADOB orkestrasının, Giampaolo Vessella’nın çalıştırdığı güçlü tınılı ADOB korosunun ve Hülya Kazan ile Öykücan Yavşan’ın çalıştırdığı yürekleri fetheden çocuk korosunun onun batonunu sayıp benimsediğinin hissedildiğini söylemek inanıyorum ki yanlış olmayacaktır. Seyircilerin Murat Cem Orhan’ı ADOB orkestrasını yönetirken izlemeye devam edebilmeyi dilediklerine de eminim.
Size yine bir seyircinin sözlerini aktarayım: “ADOB öyle güzel sahneye koymuş ki, sanatçılar, orkestra ve dekor beni büyüledi. Perde araları olmasaydı daldığım rüyadan uyanamayacaktım” (H.V.).
Sonuçta İşte Opera: Turandot! Yaşasın, nasıl da özlemişiz…
PINAR AYDIN O’DWYER
24 Mart 2019, Ankara
Not: Distribüsyonda rollerin bazılarının adları İtalyanca yazılıydı. Bunları doğru anlamış mıyım: La Principessa: Prenses; L’imperatore: İmparator; Un Mandarino: Mandarin; Il Principino di Persia: İran Prensi?
(*) İşte Opera.
Kaynaklar
Aydın O’Dwyer P: Opera Kitabı, Akılçelen Kitaplar, 2015
Altar CM: Opera Tarihi Cilt 3, Pan Yayıncılık, 2001, s72
The New Grove Dictionary of Opera (Ed Sadie S), Cilt 4, 1992, s837
Eaton Q: Opera Production Cilt I, University of Minnesota Press, 1961, s148
Travaglini VG: Turandot: Yalnızlık Operası. ADOB Turandot Program kitapçığı 2019