Günümüzün eğilimi olan hayal etmeye olanak tanımadan, gerçeğin suretinin değil de en yalın halinin sunulduğu sahne yorumları hayal kurulamayacağından etkisi katlanılmaz olabilir. İnsana hayal kurma ve çare üretme olanağı veren “sanat hayal penceresi” ortadan kalkarsa insanlık nasıl hayatta kalacak? O halde gelecekte genç nesil seyirciyi cezbetmek ve hayal penceresinin devamını sağlamak için eskinin salon eğlencesi operada “gerçeğin suretini sunmakta” ne gibi güncellemeler yapılabilir?
Geleceği öngörebilmek için önce geçmişe bakmalı; ne de olsa öncül ardılın ipuçlarını barındırır. Nitekim opera sanatının geleceğinin ipuçları da geçmişinde bulunabilir. Tarihin bilinen en eski çağlarından beri müzik insanların mutlu olmak ve eğlenmek için vazgeçemedikleri bir sanat dalı olagelmiştir. Dünyanın neresinde olursa olsun müzik ve şarkının olmadığı medeniyet olmamıştır. Temel kurallar çok değişmese de dönemin ve coğrafyanın gereksinmelerine ve teknik olanaklarına göre müzik uygulamaları ve enstrümanları değişmiş, deyim yerindeyse gelişmiştir.
OPERANIN GEÇMİŞİ
16. Yüzyılda Avrupa saraylarında aristokratların eğlencesi olan şarkılı ve çalgılı konserler kralların hep aynı tarzda müzikli eğlencelerden sıkılmasıyla geliştirilip 17. Yüzyılın başında hem orkestra eşliğinde beraber veya solo olarak söylenmiş, hem de mimik, jest ve reji kullanılan konulu şarkılı, oyunları ya da opera sanatını doğurmuştur. Yani artık ortada bir de konu ve konuyu anlatmak için reji vardır. İşte bu konu ve reji unsuru ileriki çağlarda opera sanatında her dönemde toplumların ilgi ve gereksinmesine göre sürekli değişecek, onu her dönemde çağdaş kılacak olan unsurdur (1).
Operanın ilk örnekleri olan uzun aryalı, durağan rejili Opera Seria (ciddi-ağırbaşlı opera) aristokratlara övgü düzülen, onları mitolojik kahramanlarla eş tutan, fevkalade şaşaalı müzikli sahne oyunu şeklindeydi. Gel zaman git zaman burjuvalar varlıklı olmalarına rağmen saraya opera seyretmeye kabul edilmediklerinden “parası neyse veririz, illaki biz de isteriz” diyerek kendi salonlarında kendi operalarını talep etmeye başladılar. Böylece hem saray dışında ve hem de günlük sıradan konularla dizi film kıvamında Opera Buffa (gülünçlü opera) moda oldu. İnsanlar kendilerine dair olayları sahnede güldürü şeklinde seyretmekten büyük bir haz alır oldular. Bu aşamada kudretli kapitalizm sanat eserinin değerini-lezzetini keşfetmeye doğru ilk adımlarını biletle seyredilen opera sanatı aracılığıyla atmış oldu. Duvarlarından geçilemez saraylardaki ciddi, ağır ve sıkıcı mitoloji konulu süslü püslü eserlerin yerini alan opera evlerinde gerçek insanların günlük yaşamlarını ve sokağın komik olaylarını anlatan operaların biletleri yok sattı. Böylece “Kralların Dönemi”nin Opera Seria modası sona erdi, günü gelip çatan “İnsanların Dönemi”nde Opera Buffa mutlu mesut sürerken, ortalık karışmaya başladı. Dünya savaşlarının habercisiymişçesine hızla sahneye giren operada Verismo (gerçekçilik) akımı bugüne değin aldı başını yürüdü (1). Sanat deyince ağzının suyu akan kapitalizmin kesesi sadece komediyle değil insanlık trajedileriyle de dolar oldu.
GÜNÜMÜZ OPERASI
Yaşamın hızlandığı, tüketimin haddi hesabı olmayan çağımızın “Hızlı Erişim ve İletişim Döneminde” ise insanların değil uslu uslu uzun operaları dinlemek, salonda telefonsuz zaman geçirmeleri bile artık ne mümkün! Yine de ruhların gıdasız-müziksiz kalmaması gerektiğinden operanın eve, işe, sokağa servis edilmesi, türlü türlü sevimli şekillere sokulması icap eder oldu. Müziği neredeyse doğrudan kulağa ve beyne akıtmanın yolları aranmakta. Mesela AVM’de gezintiye mi çıktınız, aniden opera (veya bale) sanatçıları çetesi önce tek tek, ardından hep birlikte sanatlarını (Flash mob) icra edebiliyorlar 1. Müzedeyseniz beklenmedik bir şan konserine şahit olabiliyorsunuz. Diyelim havaalanında, tren istasyonunda, mağazada, hatta asansördesiniz ayaküstü kulağınıza müziğin yeni yetme kardeşi “müzak” boca ediliyor (2). Youtube’a popüler eserleri soracak oldunuz, eskinin yozu ya da güncel sıfatıyla “kiç” şarkılar listesi huzurunuzda.
GÜNÜMÜZÜN OPERA REJİLERİ
Ancak, bir mucize gerçekleşir de operaya gidilirse, hiç tasalanmayın içi geçmiş konular ve küf kokulu bıktırıcı reji yerine, güncel pazarlama stratejileri çerçevesinde çağdaş yorumla sahnelenmiş modern (her ne demekse!) konularla buluşulacaktır. Çin Prensesi yüce Turandot’u sıradan bir çin lokantası sahibi olarak mı görmek istersiniz, acıların kadını Jenufa’yı tuvalette işini görüp sifonu çekerken mi, Katolik olmasına karşın evlilik dışı hamile kalan romantik genç kız Lucia’yı kusarken mi, masal kahramanı Külkedisi’ni ileri miyop gözlüklü ve tek bacaklı arkadaşlarıyla gezerken mi? (3-6) Dahası sahnede konuyla alakası olsun olmasın çıplaklığın türlü şekilleri de opera menüsünde bulmak artık mümkün (7).
Yeni sahneleme teknikleri kimi zaman eskiye atıfla bir perdenin arkasından gölge oyunu ya da Japon Noh tiyatrosu şeklinde (8), kimi zaman sahnede sirk, pantomim, eski sinema filmlerinden bölümler veya grafik tasarımlı videolar, olmadı arka plana eserin notalarının yansıtıldığı eklektik kırk-yama biçiminde. Bir yanda baş döndürücü animasyonlar 2, diğer yanda seyirciyi geleceğin uzay dünyasına götürecek görsel ve ses unsurları ile bezenmiş durumda 3. Hâsılı günümüzün “deneysel operası” modern sanat müzesindeki enstalasyonlar ya da Underground gece kulüplerindeki gösteriler gibi.
Ola ki opera rejisörleri tüm bu teknik olanaklara rağmen hâlâ sahneyi durağan bir çerçeve olarak ele alıyor olabilirler. O zaman da buyursun sinema rejisörleri, sihirli kameratik bakış açılarını sahneye yansıtsınlar. Franco Zefirelli’den başlayarak ne Peter Sellars, ne Terry Gilliam, ne de Ferzan Özpetek eksik kaldı bu furyada; doğruya doğru çok da etkili oldular.
GÜNÜMÜZÜN OPERA KONULARI
Jorge Luis Borges “Öykülerin sayısı dörttür”, demiş. “Biri, en eski olanı, yiğit adamların kuşattıkları ve savundukları kale kentin öyküsüdür. İlkine bağlı bir başkası, bir dönüş yolculuğunun öyküsüdür. Üçüncüsü, bir arayışın öyküsüdür. Sonuncusu, bir tanrının kurban edilişinin öyküsüdür” (9). Borges şimdi sağ olsaydı ve geleceğin operalarını görseydi öykü sayısını dörtle sınırlamazdı belki de. Hadi diyelim Nixon in China’yı bir yiğit adamların kuşatmalarının ve savunmalarının öyküsü olarak kabul edelim. Ya şarkıcı Lulu’nun trajik yaşam öyküsü hakkındaki operayı hangi Borges kategorisine sokacağız, bir tanrının kurban edilişine mi? 4
Eskiden günlük yaşam böyle değildi, haberler uzaktan gelir, uzağa savurulurdu. Günümüzde ise medya her an politikayı ve insanlık felaketlerini zihnimize konumlandırıyor. Operada da göçmenler, sığınmacılar, batan gemide boğulanlar; haberlerde görünce gözümüzü kaparsak yok olacağını sandığımız tüm eziyet çekenler sahneden bize doğru gelir, neredeyse bize dokunur ve yardım ister oldular (10). Haçlı seferlerinden başlayıp Avrupa Birliği özeleştirisine kadar politik5 ter döktürerek kadın haklarını tartışacak kadar distopik (Bkz Psikeart Eylül-Ekim 2020, Sayı 71, Distopik Operada Feminizm), sanrıları anlatacak kadar psikolojik, şaşırtıcı şekilde henüz yürüyemeyen bir çocuğun ses ve hareketlerini betimleyecek kadar kiç6 eserler sahneleri dehşetle şenlendiriyor! O da olmazsa damardan şakacı bir “Corona Operası” dumanı üstünde servis edilmiş durumda7.
OPERANIN GELECEĞİ
İnsanın çağımızın önde gelen felsefecilerinden Slavoj Zizek ve Mladen Dolar’ın “Operanın İkinci Ölümü” adlı kitaplarında yazdıklarına katılası geliyor (11). Zizek ve Dolar opera tarihinin başlarında mitolojik konuların işlendiğini hatırlatarak, “Bu büyülü konuların bizi artık önceki kuşakları etkilediği kadar etkilemediğini, konusu gerçeklik içeren operaların daha ciddiye alınmaya başlandığını” belirtiyorlar. “Sanat eserlerinin otantikliğinin, yani bestelendiği ya da beslendiği ortam ve kültürlere hitap ettiğini ve onlara yön gösterdiğini” ifade ediyorlar. Bu nedenle de operaya gidince konunun kendisi ve işlenişi ne kadar saçma da gelse eserin seyirci üzerinde psikoanalitik etkisinin oluştuğunu; buna “Hayal Gücünün Mantığı” denilebileceğini anlatıyorlar.
Metropolitan Operası yöneticisi Peter Gelb de “Eski büyük operaların dinozorlaşmış bir sanat formu olduğunu, opera öldü demeden önce avangart eserlere alıcı gözüyle bakmanın gerektiğini”, ifade ediyor8.
Operayı geleceğe taşımak açısından Zizek ve Dolar’a geri dönecek olursak onlar bize “sahnenin hayal yaratıcı etkisinin basit olduğunu” hatırlatıyor ve bu basitliği Lacan’ın “Hayal penceresi” kavramına bağlıyorlar. Onlara göre “Yalın jest ve mimikler, müzik ve diğer tüm sahne unsurları seyirciyi üstün ve ütopik uzlaşmanın gerçekleşebildiği başka dünyalara taşır”. Ancak günümüzün eğilimi olan hayal etmeye olanak tanımadan, gerçeğin suretinin değil de en yalın halinin sunulduğu sahne yorumları hayal kurulamayacağından etkisi katlanılmaz olabilir. İnsana hayal kurma ve çare üretme olanağı veren “sanat hayal penceresi” ortadan kalkarsa insanlık nasıl hayatta kalacak? O halde gelecekte genç nesil seyirciyi cezbetmek ve hayal penceresinin devamını sağlamak için eskinin salon eğlencesi operada “gerçeğin suretini sunmakta” ne gibi güncellemeler yapılabilir? Örneğin laboratuvar operası ya da bilimkurgu operaları bir çözüm olabilir mi?9 10
Öyle gözüküyor ki beyin yaşken eğitilmeli prensibi uyarınca eskiden olmadığı kadar çok sayıda ve çeşitlilikte çocuk operası yapılır oldu. Çocukları cezbedecek her türlü komik unsur, teknoloji destekli akla hayale sığmaz animasyonlar, müthiş aydınlatma tasarımları, hatta sahnede şancı yerine dans eden klarnetçi ve daha neler neler barındıran eserler birbiri ardından sahneye sürülmeye başlandı (12,11 . Aslında hem konu hem de renkli reji açısından (bana kalsa) yine en makbulü çizgi film kahramanlarının operası olurdu ama şimdilik fütürist eserler denenmekte12. Ne olsa kabulümüz, iş ki tadı dimağda kalsın! Gerçi “çağ ötesi” diye adlandırılan tuhaf müziklerin nasıl akılda kalacağı da ayrı bir soru ya!13
Operanın doğduğu yıllarda amaç eğlenmek ve günlük dertleri unutmak, ya da Zizek ve Dolar’a göre hayal kurabilmek idiyse de, hayal edilen geleceğin dünyasının modeli hem konu hem reji açısından ister istemez şimdinin bakış açısıyla tasarlanmakta. Oysa geleceğin operası aracılığıyla gelecek hayal edilirken aniden gündemimize oturan salgın, geleceğin konularının da yaşam koşullarının da bugünden hayal edilemeyeceğini gösterdi. Corona günlerinde işin şekli iyice değişti, deyim yerindeyse şirazesi kaydı. Öylesine ki Barcelona Operası seyirci koltuklarına oturttukları saksı çiçeklerine konser vererek14 Benim Afrikam15 filminde maymunlara klasik müzik dinletilme sahnesini kat be kat aşmış oldu!
Ah canım kadim opera sanatı ah! Bunlar da mı gelecekti başına? Ben senin tatlı melodilerle her an yanı başımda, bir sanal gerçeklik ekranında16 olmanı isterdim oysa!
Pınar Aydın O’Dwyer
21 Aralık 2020, Ankara
Kaynaklar
(1). Aydın O’Dwyer P: Opera Kitabı, Akılçelen Kitaplar, 2015
(2). Aydın O’Dwyer P: Müzik nedir, Müzak nedir? Ne işe yararlar? Psikeart bülten. https://psikeart.tk/newsletter/ebulten/?frame=0 Erişim: 27.08.2020
(3). Aydın O’Dwyer P: Ecce Opera Turandot. http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/ecce-opera-turandot/1962/ Erişim: 24.03.2019
(4). Aydın O’Dwyer P: Jenufa Tuvalette. http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/jenufa-tuvalette/1809/ Erişim: 16.10.2018
(5). Aydın O’Dwyer P: Bir Kadın Trajedisi: Lucia Di Lammermoor. Sahne Dergisi, Sayı 75, 2016
(6). Aydın O’Dwyer P: Ayrımcı Külkedisi. http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/ayrimci-kulkedisi/1891/ Erişim: 11.01.2019
(7). Aydın O’Dwyer P: Malta Şövalyesi Don Giovanni. http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/malta-sovalyesi-don-giovanni/1655/ Erişim:20.03.2018
(8). Aydın O’Dwyer P: Bir Hoş Seda. http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/bir-hos-seda-only-the-sound-remains/951/ Erişim: 3.04.2016
(9). Borges JL: Gölgeye Övgü, Çev: Göle MH, İletişim, s273-274, 1994
(10). Aydın O’Dwyer P: Gerçekliğin Dayanılmaz Ağırlığı. http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/gercekligin-dayanilmaz-agirligi/1773/ Erişim: 16.08.2018
(11). Zizek S, Dolar M: of Opera’s Second Death, Routledge, 2002
(12).Aydın O’Dwyer P: Siz Hiç Dans Eden Klarnetçi Gördünüz mü? Sahne Dergisi, Temmuz-Ağustos 2014
Dipnotlar:
1 Flashmob: https://tr.wikipedia.org/wiki/Flash_mob Erişim: 28.06.20
2 Sihirli Flüt, opera. Beste: WA Mozart, Metin: E Schikaneder, 1791. https://youtu.be/QNz65kYmiW8 Erişim: 01.07.20
3 https://opera-beta.media.mit.edu/ Erişim: 03.07.20
4 Lulu, opera. Beste: A Berg, Metin: D Wedekind, 1979
5 L Vollmer, opera Crusaders (Haçlılar), 2017 https://www.youtube.com/watch?v=OjOfmjm0zFo&feature=youtu.be
(Başrolde tenor Ünüşan Kuloğlu)
6 J Keckler: Halüsinasyon ve J Moran: Bebek: https://www.huffpost.com/entry/opera-artists_n_5691781 Erişim:
26.06.2020
7 Opera Corona: https://www.youtube.com/watch?v=E_4S-FVFU5c Erişim: 01.07.2020
8 Peter Gelb: https://www.huffpost.com/entry/opera-artists_n_5691781 Erişim: 03.07.2020
9 The Future of Opera https://www.glyndebourne.com/education/the-future-of-opera/ Erişim: 23.06.2020
10 https://en.wikipedia.org/wiki/Science_fiction_opera Erişim: 25.06.2020
11 Spring Doch (Haydi Atlasana), animasyonlu çocuk operası. Beste: G Kampe, https://www.staatsoper.de/en/spring-
doch.html Çevrim içi ilk oynanış:19.06.2020
12 Victory Over the Sun, Çocuklar için fütürist opera https://www.youtube.com/watch?v=CUz905Yhttc Erişim:
29.06.2020
13 Pamela Z: https://www.youtube.com/watch?v=FxUyYEsqW20 Erişim 03.07.2020
14 Treisman R: https://www.npr.org/sections/coronavirus-live-updates/2020/06/22/881943143/barcelona-opera-
reopens-with-an-audience-of-plants Erişim: 22.06.2020
15 Out of Africa: Yönetmen: S Pollack, Senarist: K Blixen’in romanından J Thurman, Oyuncular: M Streep, R
Redford, KM Brandauer, 161dk, 1985
16 Virtual Reality Opera: https://youtu.be/yY1inKU21zQ Erişim 03.07.2020
Not: Psikeart Dergisi, Sayı 71, Eylül-Ekim, 2020 sayısında yayınlanmış ve izinle kullanılmıştır. Metin Bulut’a teşekkürlerimle.