Çek besteci Leos Janacek’in (1854-1928) librettosunu da yazdığı 3 perdelik gerçekçi operası Jenufa hem konusu, hem de müziğinin söylenmesi ve çalınması zor olduğu için dünya sahnelerinde sık oynanmayan bir eser. Eserin dünya prömiyeri 1904’te Edison’un aydınlatmasını yaptığı Brno operasında (o zaman Avusturya-Macaristan İmparatorluğu muydu acaba?), ülkemizde ilk ve son sahnelenişi 2004-5 sezonunda İstanbul operasında Aytaç Manizade’nin rejisiyle gerçekleşmiştir.
Konu: Jenufa ve Steva sevgilidir, ancak Steva genellikle sarhoştur ve askere gitmesi gerekirse hamile olan Jenufa ile evlenemeyecektir. Gelen haber iyidir Steva askere gitmek zorunda değildir, Jenufa bebek doğmadan önce evlenebilecekleri için mutlu olur. Ama Steva yine sarhoştur. Jenufa’nın üvey annesi Kostelnicka Steva’ya ayık olmadıkça Jenufa’nın yakınına gelmemesini söyler, o da gider. Bu arada Laca da Jenufa’ya âşıktır, kıskançlık içinde Janufa’nın güzel yanağını bıçakla yaralar.
Aylar sonra Jenufa’nın bebeğinin doğmuş olduğu görülür. Üvey annesi onu ve gayrimeşru bebeği evinde gizlemiş, herkese başka bir ülkeye gittiğini söylemiştir. Steva nihayet Jenufa’nın izine düşmüş, sonuçta saklandığı yere gelmiştir. Gerçeği öğrenince dehşete düşer, çocuğu kabullenmez ve para teklif eder. Zaten belediye başkanının kızıyla evlenmek üzeredir. Bu arada Laca da evin yolunu bulur, Jenufa’ya sevgisi sürmektedir ama onun gözünde bebeğin varlığı durumu karıştırmaktadır. Bunun üzerine Jenufa’nın üzerine titreyen ve onun hayatını düzene sokmak isteyen Kostelnicka bebeği alıp dışarıda yağan karda boğar! Böylece Jenufa artık Laca ile evlenebilecektir. Her şey yoluna girmeye başladığı için hep birlikte Steva’nın düğününe bile giderler. Ancak düğünde misafirlerden biri karda bebek cesedini bulunca ortalık karışır ve gömülmeye çalışan tüm gerçekler aniden ortaya çıkar. Anne hapse girer, Steva’nın nişanlısı onu terk eder. Neyse ki masum Jenufa yüzünü yaraladığı için ondan özür dileyen ve onu tüm kalbiyle seven Laca ile evlenmeye karar verir.
6 Ekim 2018 Amsterdam Ulusal Hollanda Operasındaki sezon prömiyerinde Orkestra şefi:Tomas Netopil, Sahneye koyan: Katie Mitchell idi (1). Dekor ve kostüm tasarımı: Lizzie Clachan, Işık tasarımı: James Farncombe, Hareket tasarımı: Joseph Alford, Dramaturji: Klaus Bertisch tarafından uygulanmıştı. Sabit orkestrası olmayan ve âdet olduğu üzere Amsterdam’daki üç orkestranın dönüşümlü çaldığı Ulusal Hollanda Operasında, bu eserde Hollanda Filarmoni Orkestrası yer alıyordu.
Eserin orijinal dili olan Çekçe seslendirilen temsilde, başlıca rollerde Jenufa rolünde Annette Dasch, üvey anne Kostelnicka rolünde Evelyn Herlitzius hem sesleri hem de oyun güçleriyle kelimenin tam anlamıyla olağanüstüydüler. Kendilerini mutlaka tekrar dinlemek isteği uyandırdılar. Zaten bir müzik dehâsı olan yenilikçi Janacek’in kendisine has “konuşma melodileri metodu” içeren büyülü müziği dinleyeni bambaşka ama bir o kadar da tanıdık duygularla dolu bir âleme götürüyor. Öte yandan Steva rolünde Norman Reinhardt ile Laca rolünde Pavel Cernoch de başarılıydılar ama Annette Dasch, Evelyn Herlitzius, orkestra ve koro temsilin böylesine parlak geçmesinin esas kahramanlarıydı.
Gelelim sahnelemeye… İngiliz rejisör Katie Mitchell (d. 1964), sonu peri masalı gibi bitse de özü gerçekçi olan bu operayı gerçekleri daha da göze sokarak sahnelemiş. Örneğin yan yana üç odacıktan oluşan birinci perdenin dekorunda orta odacık içinde klozet olan bir tuvaletten oluşuyordu. Hamile Jenufa bu tuvalete giriyor, defalarca kusuyor, klozeti temizliyor, sifonu çekiyor; sonra çişini yapmak için külotunu indiriyor, yapıyor, tuvalet kağıdı ile temizleniyor, sonra yine sifonu çekiyor!!! Daha fazlasını anlatmayayım ve size 2016’da Londra Covent Garden Royal Opera House’daki romantik Lucia di Lammermoor operasının temsili için yazmış olduğum notları sunayım:
“… 19 Mayıs 2016’da Londra Covent Garden Royal Opera House’daki yorum da son derece modern, fazlasıyla gerçekçi, deyim yerindeyse Reality Show’da cinayet haberleri misali bir sahneleme idi. Konu klasik, romantik iken böyleyken sahneleme asla döneme uygun değildi. Aksine ortalık kan revan içindeydi. Kadın rejisör Katie Mitchell olayları kadın gözüyle el almış, dolayısıyla Lucia’yı Edgardo’dan hamile bırakmış, sonra da düşük yaptırmıştı. Bunu önce sık tuvalete gitmesinden, sonra midesinin bulanıp sahnedeki tuvalete kusmasından, ardından da lekesi giderek büyüyen kanlı etekle dolaşmasından anladık. Tuvalete gittiğini nereden biliyoruz diye sorarsanız, tabii ki sahnenin orta yerindeki klozet ve sifon dekorundan. Bunun üzerine “Nasıl yani sahnede klozet mi vardı, peki o zaman nereye kustu, klozete mi yoksa?” diye soracak olursanız, doğru yoldasınız demektir, evet klozete kusuyor. Hatta sonra hizmetçisi klozeti bezle temizliyor ve hatta yine sifonu çekiyor.
Gerçekçiliğin bu kadarına pes denilebilir.…”
Foto: Dünya Kırkalı
Ne ilginç değil mi? Demek Katie Mitchell eserin konusu hangi döneme ait olursa olsun, ya da dramaturjik nitelikleri ne olursa olsun sahneye bir klozet yerleştiriyor ve böylece tuvalet takıntısı olduğu izlenimi veriyor. Belli ki tuvalette olanlar, özellikle kusma hali kadın bedeninin her daim yaşadığı güçlükleri anlatmak için bir tür “Mitchell simgesi”. Kadınlığın tuvalet hallerine indirgenmiş oluşu âdet-süt-vb. sıvıları akıtan kadın bedeninin tarihte bazı dönemlerde çirkin bulunuşunu haklı çıkaracak neredeyse (2). Hani kadının duyguları, aklı, sağduyusu nerede?
Bir başka bakış açısı da belki Mitchell’in kadınların tuvalette rahatlayıp tek başlarına kalabildikleri, ayna önünde hem ağlayıp hem kendilerine çekidüzen verdikleri ve dış dünyaya daha “güçlü” olarak geri döndükleri bir alan, bir tür koza olarak görüyor olması olabilir. Yalnızlık, temizlik ve yenilenme; kabuk değiştirme… Eğer öyle ise buna saygı duyulur..
Yine de Mitchell’in adeta kendini tekrarlarcasına birçok eserde kadınlığı tuvaletle ifade etmek ve benzeri diğer aşırı doğallık unsurları hem seyircileri, hem de eleştirmenleri de dehşete düşürmüş olmalı ki dünyaca ünlü feminist rejisör kendisini savunmak için “Her rejisörün bir imzası vardır, bunlar da benimkiler” demek zorunda kalmış.
Ne diyelim, Katie Mitchell yapımına gidiyorsanız yanınıza güzel kokulusundan sabun alın, bakarsınız sahnede birine lazım oluverir…
Pınar Aydın O’Dwyer
16 Ekim 2018
Kaynaklar
https://www.operaballet.nl/en/opera/2018-2019/show/jenufa Erişim: 1.10.2018
Sagaert C: Kadın Çirkinliğinin Tarihi, Çeviren: Kenç S, Maya Kitap, İstanbul, 2017
Temsile farklı bir bakış açısından da bakmamı sağlayan Başak Tefe’ye teşekkür ederim.