Yüzyıllardır dünyanın birçok yerinde, ülkesine kahramanca hizmet eden insanlara takdir göstergesi olarak madalya verilir. Günümüzde İtalya Cumhurbaşkanlığı da, 1793’te başlayan geleneklerini hâlâ sürdürüyor ve dünyanın neresinden olursa olsun İtalya’ya hizmeti dokunmuş kişileri çeşitli kategorilerde madalyalar ile onurlandırıyor. Önceleri daha ziyade askeri alanda verilen bu madalyaların sunulduğu hizmet alanları zaman içinde çeşitlenmiş ve 1978’den itibaren ekonomi, bilim ve sanat alanlarındaki hizmet ve başarıları kutlamaya da yöneltilmiş. "Cavaliere dell'Ordine della Stella d'Italia (İtalyan devleti şövalyelik yıldız nişanı) adı verilen bu özel şövalye nişan ve madalyasının sunulacağı kişiler, alanında uzman, titiz bir kurul tarafından ayrıntılı özgeçmiş incelenerek yapılan değerlendirmeler sonucu seçiliyor, sonra da cumhurbaşkanının imzasıyla kararlaştırılıyor. Ülkemizden hepsi de İtalyan sanatı ve kültürüne vakıf, bu eserleri tanıtan ve sevdiren birçok orkestra şefi, opera kurumları müdürleri, müze yöneticileri, arkeoloji yazarları ve opera sanatçıları lâyık bulunmuş.
ŞÖVALYE AYDIN UŞTUK
Geçtiğimiz günlerde İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella’nın 17.5.2023 tarihindeki onayı ile Türkiye ve İtalya arasındaki kültürel ilişkilerin gelişimine katkıları nedeniyle Aydın Uştuk "İtalya Yıldızı" nişanına ve "şövalye" unvanına lâyık bulundu. Bir önceki dönemin İzmir Devlet Opera ve Balesi (İZDOB) Sanat Yönetmeni ve Müdürü, solist tenor Uştuk’a nişan belgesi ve şövalyelik madalyası 21.10.2023 tarihinde Bornova Kültür Sanat Merkezi Necdet Aydın Sahnesi’nde törenle takdim edildi.,
AYDIN UŞTUK’un SANAT YAŞAMI
Aydın Uştuk sanat yaşamı açısından sadece sanatsal başarıları nedeniyle değil, gençlere rol-model olarak özellikle tanınması gereken bir sanatçı. Yaşamı şöyle özetlenebilir: Sanata meraklı bir asker babanın oğlu olan Uştuk, 9 Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi piyano bölümünden mezun olmuş. 1983 yılında İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin (İZDOB) sınavla sanatçı alınacağı haberini duyduğu zamana dek opera tarzı şan ile hiç ilgisi yokmuş. O yıllarda daha çok Pink Floyd, Deep Purple, Led Zeppelin hayranı rock-sever bir gençmiş. Yine de şarkı söylemekten hoşlandığı için kendisini denemek amacıyla heyecanla sınava girmiş. Sınav öncesi egzersizlerde üst oktav re notasına çıkabildiğini fark etmiş, nadir rastlanan renkte sesi olan bir tenor olduğunu anlamış. Diğer bir deyişle sınava şancı olma bilinciyle değil, sesinin içsel yönlendirmesiyle girmiş. Bu üzerinde durulması gereken bir nokta. Sanatçılık yeteneği bazen insana gitmesi gereken yola doğru çeker, sürükler; “gerçek sanatçı” bu içgüdünün sesini duyandır.
Ne ki, Uştuk sınav sonucunda ancak yedek listede yer alabilmiş. Sınavın ardından iki yıl boyunca sadece figüran olarak İZDOB sahnesinde boy gösterebilmiş. Oysa “iyi müzisyen ve güzel ses” nedir bilen eski opera sanatçıları, yabancı şef ve şan pedagogları onun sesinin çok değerli olduğunu söylemekteymişler. Kendisinin de iyice fark ettiği bu durum onu kamçılamış. Kadro açısından mevcut durumu kabullenmek yerine azimle çalışmayı tercih etmiş. Acı ve zorluklarla dolu günlere, hatta küçümsenmeye ve horlanmaya göğüs germiş.
Bir süre sonra sesinin takdirle fark edilip önce küçük roller verilmesi hiç kaybetmediği özgüveninin artmasına, heyecanın ve tutkusunun katlanmasına yol açmış. Ama küçük rollerde kalmamaya da kararlıymış. Takiben başrol kastlarına yazılmaya başlandığında ne kıskanılması ne de iftiraya uğraması kalmış. Ve yine o bu davranışlara prim vermeden azim ve tutku ile çalışmaya devam etmiş, çünkü böyle mutlu oluyormuş.
1992’de kazandığı “Bilgi ve Görgü” bursuyla İtalya’ya gitmiş. Bir yandan opera alanında çok değerli hocalarla çalışma fırsatı bulduğu Accademia d’Arte e Lirica’yı “başarı” diplomasıyla bitirmiş, bir yandan da İtalyanca’ya hâkim olmuş. Bu süre zarfında dünyaca ünlü opera sanatçılarıyla çalışmış, onlarla temsiller, konserler vermiş.
Çalışkan, azimli ve özverili sanatçı, ardı arkası kesilmeyen davetlerle hem ülkemizde hem de Monte Carlo, İspanya, Avustralya, Güney Afrika vb. ülkelerde defalarca sahneye çıkmış. Bu başarılar onunla röportajlar yapılmasına, radyo ve televizyon programlarına davet edilmesine, o ülkeler nezdindeki konsolos ve ataşelerimizin tavsiyesiyle Kültür Bakanlığımızdan takdir ve teşekkür belgeleri almasına yol açmış.
Tenor Aydın Uştuk’un geniş repertuvarında sayılamayacak kadar çok eser var (Bkz. Aydın Uştuk’un repertuvarı). Sanatçının rahatça çalışan bir sesi ve doğal bir tekniği olduğu için çekingen davranmasına hiç gerek olmamış, hatta çoğu kez temsil bitiminde, yorgunluk ne kelime, aksine kendisini tüm eseri hemen bir daha söyleyebilecek kadar zinde hissedermiş. Şövalyelik nişanının yanı sıra şimdiye dek birçok resmi ve özel kuruluşlardan da birçok ödüle lâyık bulunmuş ama Uştuk için en değerli ödül bizzat izleyicilerin alkışları.
Birçok eleştirmen onun nitelikli bir sesi ve rolle bütünleşen, onu yaşayan ve onu hissettiren etkileyici sahne yorumu, hakimiyeti ve özgüveni konusunda hemfikir.
OPERA EĞİTİMCİSİ ve YÖNETİCİSİ AYDIN UŞTUK
Kariyerinin devamında sahnenin yanı sıra bilgi ve deneyimini gençlerle de paylaşmayı sorumluluk edinmiş. Uzun yıllar Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Bölümü’nde şan hocalığı yapmış. Öğrencilerinin birçoğu yurtdışında ve yurtiçinde önemli kariyerlere sahip olmuş durumdalar. Çünkü şan eğitimi vermenin yanında, onlarla yurtdışı opera kurumlarındayken tuttuğu bilgi, görgü, ünlülerin huy ve alışkanlıkları vb. notlarını da paylaşmış. Emek vermeden zirveye ulaşma zihniyeti ve çabalarının başarıya giden yolla ters düştüğünü anlatmış.
Opera söylerken ayrıntılı artikülasyona özen göstererek, besteciye saygılı olmanın şart olduğunu, salt ses çıkartmanın şarkıcılık olmadığını vurgulamış. Eserlerin yeterince çalışılarak temsil edilmesinin çok temsil yapmaktan daha önemli olduğunu belirtmiş. Uştuk’un örneğinden görüleceği üzere, belli ki iyi şan hocasıyla çalışmak, sesinin doğru rejisterini bulmak ve sesine uygun partileri tercih etmek de işin püf noktaları.
Öğrencileri gerçek başarı için sadece teknik ve yorum değil, iyi bir birey, iyi bir sanatçı olmanın, sahne adabı ile ahlâkının gerekli olduğunu anlamışlar. Tüm bunların yanı sıra, meslektaşlarla ve kurumda çalışan tüm görevlilerle güzel geçinmenin ve büyüklere saygının asla ihmal edilmemesi gereken davranış biçimi olduğunun altını çizmiş. İZDOB müdürlüğü görevi boyunca da müdürün en önemli görevlerinden birinin kurumunda barış ve huzuru sağlamak olduğunu aklından hiç çıkarmamış; ne de olsa sanatçıların çalıştığı bir kurumda en zor ve en önemli misyon budur.
GENÇ OPERA SANATÇILARINA ÖRNEK OLARAK AYDIN UŞTUK
Bugün yaşı 60’ı geçen, çok güzel bir aileye ve kariyere sahip olan, bir zamanların “figüran Uştuk”undan “dünyanın bir çok önemli opera sahnesinde başrol sanatçısı”, “İtalyan Sanat Şövalyesi Aydın Uştuk”un yaklaşık 50 yıllık sanat öyküsü özetle böyle.
Genç sanatçıların kulağına küpe olarak "Güzellik ayrıntıda gizlidir" diyor, Uştuk. Bu sözlerinin yanı sıra sanat yaşamındaki tutumuyla “özgüven, azim, kararlılık, çalışkanlık, tutku ve titizlik” ilkelerinin de başarıdaki öneminin altını çizmiş oluyor.
Marcus Antonius’un sözlerinden ilhamla “Bu yazı salt Aydın Uştuk’u övmek için yazılmamıştır. Bu yazı özellikle onun şövalye ruhuyla sanat yaşamının genç sanatçılara örnek olması, cesaret ve yön vermesi için yazılmıştır”!
Pınar Aydın O’Dwyer
1 Mart 2024, İzmir-Ankara
AYDIN UŞTUK’UN REPERTUVARI:
Operalar
G. Bizet: Carmen (Don Jose)
G. Donizetti: Aşk İksiri (Nemorino)
G. Donizetti: Lucia di Lammermoor (Edgardo)
C. Gounod. Faust (Faust)
P. Mascagni: Cavalleria Rusticana (Turiddu)
J. Massenet: Werther (Werther)
W. A. Mozart: Don Giovanni (Don Ottavio)
W. A. Mozart: Idomeneo (Idomeneo)
W. A. Mozart: Saraydan Kız Kaçırma (Belmonte)
W. A. Mozart: Sihirli Flüt (Tamino)
J. Offenbach: Hoffman’ın Masalları (Hoffman)
G. Puccini: La Boheme (Rodolfo)
G. Puccini: Madama Butterfly (Pinkerton)
G. Puccini: Tosca (Cavaradossi)
G. Rossini: İtalya’da bir Türk (Albazar)
B. Smetana: Satılmış Nişanlı (Vasek)
J. Strauss: Çingene Baron (Ottokar)
P. I. Tchaikovsky: Yevgeni Onyegin (Lensky)
G. Verdi: Don Carlos (Don Carlos)
G. Verdi: La Traviata (Alfredo)
G. Verdi: Macbeth (Macduff)
G. Verdi: Rigoletto (Duca di Mantova)
G. Verdi: Maskeli Balo (Riccardo)
Orkestra Eserleri
F. Mendelssohn: Paulus Oratoryosu
A. Saygun: Yunus Emre Oratoryosu
V. Adıgüzel: Çanakkale Oratoryosu
A. Hoca: Çanakkale Çanakkale (Oratoryo)
C. R. Rey: Poem ‘Mistik’
W. A. Mozart: Requiem
G. Verdi: Requiem