Pan Pan Pan, ey yüce Pan
Pan Pan Pan, ey koca Pan
Pan yarışmayı kazandı
Yaşa sen, ey koca Pan!
Midas’ın Kulakları (1)
Güngör Dilmen
Midas “En Güzel Ezgi” Yarışmasında birinciliği vahşi ezgileriyle kendisini kendinden geçiren yarı insan-yarı keçi kır tanrısı Pan’a verince romantik ezgileriyle birinciliği kazanamayan elit Apollon ona kızıp bir çift eşekkulağı hediye etmişti. Midas, kulakları görünce “öteki”ler görünce ne der, diyerek paniğe kapılmıştı. O halde neden Pan-ik atak denilir de Apollon-ik atak veya Mida-tik atak denilmez ki?
Frigya kralı Midas krallık sahnesinde yeni kulaklarıyla kendisiyle alay edileceğinden korkmuştur. Oysa asıl ona kendi müziğini yargılatan Apollon ile alay etmek gerekir. Madem Midas’ı hakem seçti, yargısını da kabullenmeliydi, değil mi ama?
Opera Eserinde Panik
Yanlış seçimler ya da elde olmadan karşılaşılan durumlar paniğe neden olur. Ama altta yatan esas neden bir “öteki”nin ne düşüneceği endişesidir.
Kudretli opera sanatı psikolojideki panik sorununu kendine özgü bakış açısı ile ele alır. Eğer tanım, beklenmedik bir durumla karşılaşan, ne yapacağını bilemeyen paniğe kapılır ise gücünü kanıtlamak için üç zor soru sorduğu ama üçünü de bilen Calaf’a nasıl davranacağını bilemeyen Turandot kelimenin tam anlamıyla bir panik atak geçirir (Turandot. Besteci: G. Puccini, F. Alfano, Librettist: G. Adami, R. Simoni, 3 perde, 1926). Sağa sola saldırır, neredeyse başını duvarlara vurur, çarpıntıdan nefes alamaz hale gelir. Onu sadece gücünü gösteremediği Calaf, yani “öteki” sakinleştirebilir…
Ama ne yazık ki her paniğe kapılan sakinleştirilemez, aksine ya ölür, ya da isteyerek veya istemeden bir başkasının ölümüne neden olur. Otello bir mendil deliliyle karısı Desdemona’yı haksız yere öldürüp zafer nağraları attıktan hemen sonra hata yaptığını anlayınca yaptığından utanır, içindeki “öteki” panikle kendisini cezalandırmasını buyurur ve intihar eder (Otello, Besteci: G. Verdi, Librettist: A. Boito, 4 perde, 1887)... Chalais yakın arkadaşını içine düştüğü büyük dertten kaçırmaya çalışırken aceleden arkadaşının karısı Maria’ya yazdığı aşk mektuplarını evde unutur. Panik içinde onları almak için eve dönünce yakalanır. “Öteki” arkadaşının yüzüne bakamayacağı için intihar eder (Maria di Rohan, Besteci: G. Donizetti, Librettist: S. Cammarano, 2 perde, 1835)… Bir başka eserdeki Kontes utanç duyduğu büyük sırrını öğrenmeye çalışan Hermann’ın tehdidi ile panikten buz kesilir ve daha “öteki” Hermann başka bir şey yapmadan ölüverir (Maça Kızı, Besteci: P.İ. Çaykovski, Librettist: M. Çaykovski, 3 perde, 1890)… Haksız yere ihanetle suçlanan Amelia panik içinde durumun sanıldığı gibi olmadığını açıklamaya çalışınca onun telaşlı halini gören “öteki” Renato ona inanmaz ve olası sevgiliyi bıçaklar (Un Ballo in Maschera (Maskeli Balo). Besteci: G. Verdi, Librettist: Antonio Somma, 3 perde, 1859)... Luna Kontu Leonore’nin kendisinden giderek uzaklaştığını anlayınca hiç bir şansı kalmamış bir erkek olarak sevgilisini kaptırdığı Manrico’nun içine düştüğü derin endişeyi görmesini istemez ve panik içinde rakibi “öteki” Manrico’yu darağacına gönderiverir (Il Trovatore, Besteci: G. Verdi, Librettist: S. Cammarano, 3 perde, 1853)… Yaşlı kral II. Philip sevdiği kadın Elisabeth’in kendisini değil de oğlu Don Carlos’u sevdiğini anlayınca tahtın da, genç eşin de elden gidiyor olmasının verdiği utançla onları “öteki” Engizisyon başkanına şikâyet eder. İçine düştüğü panik onların ölüme mahkûm edilmelerine yol açar (Don Carlos, Besteci: G. Verdi, Librettist: C. Locle, J. Mery, 5 perde, 1867)…
Operada hep “öteki”, hep utanç! Öte yandan gerçek hayat sahnesinde kimi zaman seçimler değil, elde olmayan durumlar da paniğe neden olabilir.
Sahnede Panik
Esas olan sahnedir; ister kral olunsun, ister parya, sahne yaşamda her yerde her an kuruludur. Okul, iş, özel yaşamda ara da vermeden ardı ardına birbirinden farklı rollere bürünür, farklı görevleri yerine getiririz, ne yazık ki hem de alkışsız... Sahneye çıkılacağı anda panik yüreğimizi kaplar. Kulaklarımızın dibinden ayak parmaklarımızın ucuna kadar başaramama korkusu yayılır. “Öteki” ne diyecektir… Bu yüzden de kimse yalnız başınayken paniğe kapılmaz. Sahne olmadan, bir de öteki olmadan panik de olmaz denilebilir.
Sahne yapay olduğunda, panik daha büyük boyutta olur. Yapay sahneden kastım gerçek yaşamın dışında oyun oynamak için kurulmuş sahne, sanat sahnesi. Sahneye adımını atmadan önce heyecandan bayılacak gibi olan ve bununla baş etmek için türlü çeşitli şaman yöntemleri uygulayan sanatçılar olduğu hepimizin bildiği bir gerçektir. Kulisler tılsımı çoktan kaçmış batıl nazarlıklardan geçilmez. Ama aslında biraz olsun heyecan duymayanın sanatının tadı da olmaz, sanatçının heyecan kimyası seyircinin yüreğini attıramaz. Gerçeği oynayan hariç… Sahnede rol kesmeyen, gerçekten o karaktere bürünenler için sahne paniği söz konusu değildir. Nitekim hayat sahnesinde kendisini dışarıdan ötekinin gözüyle seyretmeyenin koca Pan ile bir sorunu olmaz.
Diğer yandan “öteki” kimi zaman bir batıl inanç olabilir. Talihin Gücü adlı canım opera talihsiz bir şekilde uğursuz kabul edilir (La Forza del Destino. Besteci: G. Verdi, Librettist: F. M. Piave, 4 perde, 1862). Temsiller sırasında hep bir aksilik olur. New York'ta temsillerde ya operada ya da Manhattan bölgesinde sık sık elektriklerin kesildiği söylenir. Talihin gücüne inanan kimi opera meraklıları bu harika operayı hiç dinlemezler, hatta korkarlar. Haksız da sayılmazlar, çünkü uğursuzluk inancı paniği davet eder. Ünlü Amerikalı bariton Leonard Warren, bir temsilde, tam harika tenor-bariton düeti “Invano, Alvaro” yu söyledikten sonra sahnede yere yığılıp ölmüştür! Batıl inancı güçlü İtalyan soprano Claudia Muzio’nun ondan kalır yeri olmayan annesi bir gün Talihin Gücü'nün ilk temsilinden önce, daha seyirciler gelmeden karanlık sahneye çıkıp okunmuş üflenmiş bir toz serperek kızını kötü ruhlardan korumak istemiş. Kadıncağız karanlıkta orkestra çukuruna düşüp bacağını kırmıştır… Türkiye’deki bir temsilde de başrol sanatçısı sahnede aşırı heyecan sonucu uykuya dalıvermiş, seyirciye fark ettirmeden sahneden çıkarılmış, temsilin devamında rejisör onun yerine oynamak zorunda kalmıştır.
Sonuçta panik tedavisi için siz siz olun, “öteki”ne aldırmayın ve “Talihin Gücü”ne de dikkat edin, tavsiyesi yapılabilir.
Yaşa sen, ey koca Pan!
PINAR AYDIN O’DWYER
(1). Midas’ın Kulakları. Yazar: Güngör Dilmen Kalyoncu, tek perdelik tiyatro, yazılışı 1959, ilk sahnelenişi 1960. Midas Üçlemesinin ilk oyunudur. Üçlemenin diğer oyunları Midas'ın Altınları ve Midas'ın Kördüğümü’dür. Midas’ın Kulakları daha sonra Ferit Tüzün tarafından bestelenerek iki perdelik gülünçlü opera haline getirilmiş ve ilk kez 1968’de sahnelenmiştir.
Notlar:
Psikeart Dergisi Sayı 55, Ocak-Şubat 2018’de yayınlanmış ve izinle kullanılmıştır.
Ünüşan Kuloğlu ve Metin Golar’a verdikleri bilgiler için teşekkür borçluyum.