Önce epey eskilere gidelim, Antik çağın Yunan mitolojisine göz atalım. Efsaneye göre, Aphrodite’nin her güzel kadına kıskançlığından korkan babası güzeller güzeli kızı Psyche’ye kimin koca olabileceğini düşünüp dururmuş. Sonuçta sanat tanrısı Apollon’a başvurmuş. O da, olsa olsa öz yeğeni aşk tanrısı Eros uygun düşer demiş ve gençlerin tanışmalarına önayak olmuş. Eros beklendiği üzere, gördüğü anda Psyche’nin yüzüne vuran ruh güzelliğine vurulmuş, hem de kendi okuyla. O gün bugündür “sanat ışığında ruhla aşkın birlikteliği” efsanesi sürüp gitmekte…
Prof. Dr. Emin Önder ve ekibi 2009 yılında yayınını başlattığı bir süreli yayın olan Psikeart dergisinde işte bu efsaneyi gerçek kıldılar. İki ayda bir yayınlanan Psikeart’ta sanat ve psikoloji üzerine yazılar yayınlanmakta. Psikiyatrist, psikolog, felsefeci, çeşitli alanlarda sanatçılardan oluşan ve konusunda uzman kişilerin yazdığı yazılar, ağırlıklı olarak o sayının özel konusu çerçevesinde kaleme alından kendine özgü ve özenli denemelerden oluşuyor. Uzlaşma, Nefret, Ayrılık, Bağımlılık, Zaman, Serüven, Rekabet ve benzeri konuların işlendiği dergi 67. sayısına ve neredeyse 7500 okura ulaşmış durumda.
Psikeart’ın hemen ardından 2015’ta bir kardeş dergi doğdu, doğrudan sinema ve psikolojik konulara eğilen Psikesinema dergisi. Meselesi anlatmak olan sinema ile meselesi anlamak ve çözmek olan psikiyatri ve psikolojiyi bir platformda ele alan Psikesinema da iki ayda bir yayınlanıyor ve her sayıda özellikle üstünde durulan bir dosya konusu oluyor. Bu konular Şiddet ve Sinema, Depresyon ve Sinema, Antipsikiyatri ve Sinema, Fellini Sineması ve Güney Kore Sineması ve benzerleri gibi dosyalardan oluşuyor. Dergi psikolojik açıdan çeşitli film eleştirilerinin yanı sıra ilginç inceleme yazıları içeriyor. Giderek artan sinema meraklıları için bu bilgi ve görüşler bir sinema okulu niteliğinde. Psikesinema dergisi de 27. sayısına ve şimdiden yaklaşık 3500 okurun gözüne girmiş durumda.
Deyim yerindeyse sanat yayını dünyasına bir şimşek gibi düşen ve sanat-sinema-psikoloji üçgeninden yepyeni bir bakış sağlayan Psikeart ve Psikesinema dergileri geniş bir yelpazede okur kitlesine ulaşabildiği için satışa çıkar çıkmaz hızla tükeniyor; hatta bazen kitapçıya ısrarla ısmarlayıp beklemek gerekiyor. İşin sırrı herkesin günlük yaşamda karşılaştığı sorunların, aklına gelen ve sık sık düşündüğü soruların herkesin anlayabileceği bir dille, kaleydoskop misali farklı bakış açılarından irdeleniyor olması. “Bir Psikeart yazısı okudum, hayatım değişti, sorunumun kökenini anladım” veya “Bir Psikesinema dergisini elime aldım, izlemediğim filmleri görmüş gibi oldum, gördüklerimi şimdi daha iyi anladım” diyenleri giderek daha sık duyar olduk.
Gerçekten de hem sinemada hem de edebiyat, opera ve bale mecralarında sık konuşulmayan devasa konuları masaya (dergi sayfalarına) yatırması, psikanalitik sanat ve sinema analizleri sunması, az bilinen ya da unutulmuş kendine özgü sinema yönetmenleriyle diğer sanat dallarında az bilinen eserlerden söz etmesiyle ve sayfalarında çoğu bizden çeşitli ressamların inanılmaz güzellikte resimleriyle Psikeart ve Psikesinema dergileri günlük yaşama dokunan, bir tür uygulamalı psikoloji dergiler oldular. Ne de olsa yaşamın ta kendisini anlatan sanat, psikoloji olmadan tam anlaşılamaz. İtiraf etmeliyim ki ben de Psikeart ve Psikesinema dergilerine yazmaya başlayalı hem kendimi hem de yaşamı daha iyi anlar ve tanır oldum.
Kültür, sanat ve popüler psikoloji içerikli bu iki derginin fikir babası, yaratıcısı, küratörü ve editörü, kısacası orkestra şefi bir psikiyatri profesörü Dr. Emin Önder, amaçlarını şöyle açıklıyor: “Psikeart ve Psikesinema dergileri ile farkındalık üzerine yoğunlaşan, değer yaratan; müşteri memnuniyeti ve topluma katkıları ile örnek bir kuruluş olarak yazılı, görsel, işitsel ve dijital yayın alanlarında Türk medya sektöründe öncü kuruluş olmak ve bu konumunu korumak amacındayız. Kaliteyi bir yaşam biçimi olarak benimseyen, doğru, tarafsız ve güncel haberler ile toplumu bilgilendiren, eğitici ve öğretici içerikli yayınlar geliştiren ve bunları yaygınlaştıran öncü medya grubu olmayı hedefliyoruz.”
2018’den itibaren deyim yerindeyse Psike’ler çiçek de açtı, Psike Yayın Grubu sanat ve psikolojiyi toplumla buluşturan Psikeart-Psikesinema Günleri etkinlikleri düzenlemeye başladı. İstanbul ve İzmir’de yapılan bu etkinlikler ileriki günlerde Bursa’da düzenlenecek. Bunun yanı sıra İzmir’de “Ülke Sinema Günleri” şeklinde sürdürülecek. Geçtiğimiz yıl ana konu “Sinemada İnsanlık Halleri” serisi çerçevesinde “Göç ve Sinema”, “Nörobilim: Aşk ve Yapay Zekâ”, “Yabancılaşma: Öldürmeyen Yabancılaşma Çürütür” idi, bu yıl ise “Sinemada Roman Kahramanları, Ben Kimim?” ana tema olarak belirlenmiş.
18 Aralık 2019 tarihinde Akbank Sanat Kültür Merkezi'nde yapılan “Sinemada Roman Kahramanları” teması çerçevesinde “Carmen, Aşk ve Tutku” konulu etkinlikte ben de yer aldım. Etkinliğin başında Carlos Saura’nın 1983 yapımı Carmen adlı Flamenko dansları içeren filmi seyredildi. Ardından oturumu yöneten Psikiyatrist Prof. Dr. Bedirhan Üstün, şair Haydar Ergülen ve ben Prosper Merimée’nin Carmen adlı romanı, Georges Bizet’nin aynı adlı operası, Saura’nın filmi ve hem psikolojik açıdan hem de şiirde aşk ve tutku üzerine bir söyleşi yaptık. Daha sonra da izleyicilerin sorularını yanıtladık, katkılarını dinledik. İzleyicilerden gelen olumlu geri dönüşümler kadar bizim için de düşündürücü, yeni fikirler edindirici olması nedeniyle ufuk açıcı güzel bir toplantıydı diye düşünüyorum.
Pınar Aydın O’Dwyer
5 Ocak 2020, Ankara
Sinemada İnsanlık Halleri:
Nörobilim: Aşk ve Yapay Zeka: www.youtube.com/watch?v=-x86KJ-gXDY
Yabancılaşma: Öldürmeyen Yabancılaşma Çürütür: www.youtube.com/watch?v=pNI6CXNLFVQ