37 yıldır gidip-geldiğim Ankara-Ayvalık karayolunun “Karacabey kavşağı-Mustafakemalpaşa” aralığının 15.kilometresinde, Mustafakemalpaşa şehir merkezi girişine ayrılan yan yolun hemen berisindeki TECO (eskiden SHELL idi) benzin istasyonunun hemen bitişiğinde Ciğerci Osman. Nedense ilk yıllarımda gözüme ilişmemiş ama yine de 1990’larda yakalayıp milenyum atlatmamışım.
Yaklaşık 20 yıldır bu yoldaki öğle yemeği molalarımızı çıkış saatimize göre, ya İnegöl’de 1893’den beri varolan “Besler” köftecisinde (Cuma mahallesi, Belediye Caddesi, No:3’deki bu “olay”, bir başka yazı konusu olabilir), ya da 1975 kuruluşlu Ciğerci Osman’da (Telkavaklı-Üçkurnalı, TECO bitişiği) veriyoruz.
Gümülcine doğumlu Osman Çapın, boynuna taktığı ayyıldızlı kolyesinin hoş karşılanmaması üzerine okulu terk etmiş. 1974’de Türkiye’ye göçedip 1975’de şehir içindeki ilk dükkanını açmış. Kenan Evren’in bir uygulaması ile vatandaşlığa kabul edilenler arasında yer almış (Bence Evren’in tek olumlu davranışı bu olmalı). 1990’larda, gölgelikler altındaki yazlık bahçesinden esintinin eksik olmadığı, ayrıca kışlık salonu da bulunan şimdiki yerine taşınmış. Giderek şehirdeki ünü, şehirlerarasına yayılmış.
Kaşarpeynirli ve sade köfte, kıvırcık kuzu pirzolası ve kavurması, peynir tatlısı ve höşmerim gibi hepsi “çıtayı aşmış” lezzetleri olsa da benim klasik menüm “işkembe çorbası + Arnavut ciğeri + Mustafakemalpaşa tatlısı”nın yanı sıra kendi yapımı yoğurt, bahçe ürünlerinden salata ve sade kahveden oluşuyor. Türkiye’nin bir çok yerinde çok güzel işkembe çorbaları içmişimdir. Ama Osman’ın “kıvamında meyaneli” tuzlamasını ilk tadışımdan bu yana hep ayrı bir köşeye koyuyorum. Kaynatıldığı derin tavası ile masaya getirilip sıcak-sıcak servis edilen bu “açılış”, olağandışı lezzette. Dövülmüş sarımsağı ile sirkesinin ayrı kaplara konulup “dozaşımı”nın size bırakıldığını eklemem gerek.
Ciğer önceden hazırlanmayıp siparişiniz üzerine kızartılıyor. Lokum kıvamında ve hiç “asabi” olmayan bu sıra dışı ciğerin olmazsa olmazı maydanozlu soğan ve de pul kırmızı biber, zaten onun öncesinde masadaki yerlerini almış durumdalar.
Osman’ın tatlısı, aynı tatlının alışılmış büyüklüklerinin birkaç misli iriliğinde. Mevsime göre kaymaklı ve dondurmalı da olabiliyor. Tatlı, geniz yakmayan şerbeti ve yeterli cesameti ile perdeyi kapatıyor.
Tanıtım kartlarında yeri, Karacabey çatırığına 15 km., Susurluk’a ise 25 km. olarak tariflenen Ciğerci Osman, sabah açılışından öğle saatlerine kadar artık kendisini “part-time”a endeksleyen Osman bey tarafından çekilip çevriliyor. Öğleden gecenin geç saatlerinde kapanana değin idare, “ekonomi” eğitimli oğul Mustafa Çapın’ın elinde. Bitişik arazisinde atların-tayların-tavukların-horozların-civcivlerin-köpeklerin ve yavrularının dolaştığı Osman’lı molaya, iki satır hal-hatır yoklamasını da dikkate aldığınızda bir saatinizi ayırmanız gerekiyor. Bir öğle yemeğinizi bu yola denk düşürüp önerdiğim klasik menüyü tattığınızda kendinizi “Benim bugüne değin yediklerim ciğer miydi ?”, ya da “Başkalarıyla kıyaslanamayacak kıvamda bir tuzlama ! “ gibilerinden sorgulayacağınızdan kuşkum yok. Afiyet olsun !!!