Erguvangillerden Keçiboynuzu (Harnup, Ceratonia Siliqua)’nın çekirdeği doğada “ağırlığı değişmeyen tek tohum” olarak bilinir. Standart ağırlığı 200 miligram olan keçi boynuzu çekirdeği eskiden beri kuyumculukta ağırlık birimi olarak kullanılagelmiştir. Arapça kökenli mücevher ağırlık ölçüsü olan “kırat” sözcüğü, Yunanca kerationdan yani keçiboynuzundan türemedir. 3,2 gram değerinde olan eski birimlerden “dirhem”, 16 çekirdeğe eşit ağırlıktadır (200x16=3,2 gram). 1 dirhem, bir yandan da 70 arpaya ve 1/400 okkaya denk düşer. Bu bağlamda 1 Osmanlı Altını ise 2 dirhem + 1 çekirdek = 33 çekirdek (2x16+1=33) ağırlığındadır. Biz “ileri-orta yaşlılar”ın kullandığı “iki dirhem bir çekirdek” yakıştırması ise, işte bu Osmanlı Altınının ağırlığından alınmadır ve de “çok süslü, şık giyinen” anlamlarına gelmektedir.
Yaklaşık 45 yıldır ağzımın coğrafyasını ve dişlerimin tükenişlerini benden daha yakından izleyip, her yeni aşamada “hızlı-süre uzatıcı-pratik” bir tedaviyi başarıyla uygulayan sevgili dostum Prof. Dr. Nejat Arpak bir periodontologtur. 38 yılını verdiği Ankara Üniversitesi’nden, kendi isteğiyle 2012’de emekliye ayrılmış bir Hacettepe Üniversitelidir. Halen ortodontist olan sevgili eşi Füsun ve ağız-çene cerrahisi uzmanı oğlu sevgili Bertan ile birlikte, özel bir sağlık hizmetleri kliniğini yönetmektedir. Nejat hocanın bu 45 yıl boyunca dişlerime uyguladığı, “flap – extraction – kret – splint – implant – graft – protez..” gibi iyileştirme seanslarında, ellerini ne denli ustaca kullandığına yine yakından tanık olmuşumdur. İşte sevgili Nejat’ın elleri iki yılı aşkın süredir, öğrencilik yıllarında şeftali çekirdeklerinden anahtarlık yaparak başladıkları (şeftali çekirdeğinden anahtarlık ve bibloları halen yapıyor, ama bu kez aralarına bakır ve gümüş teller ekleyerek yenilikler yaratıyor) serüvenden, “çekirdekli tasarımlar”ın peşine takılarak rota değiştirmişlerdir.
Nejat hocam, dikildiklerinde yeni bir hayata dönüşebilecek olan çekirdeklerin gelişigüzel yok edilmesini kabullenemiyor. Onları hiç değilse başka ortamlarda yaşatmak istiyor. Atılanların yenilenmesinden yana. Doğadaki atıkların (bir anlamda çekirdeklerin) önce biriktirilmesini, sonra yeni yaşamlara dönüştürülmesini arzuluyor. İki yıl kadar önce keçi boynuzu çekirdekleri ile başlayan farklılık arayışları onu, iğde, akasya, zeytin, şeftali, kayısı, vişne, çam fıstığı, muşmula, hurma, tespih ağacı (Çin Leylağı da denilen ve meyvesinin çekirdeklerinden tespih yapılan, kendinden cilalı bu taneler onu en çok hayrete düşürenlerden), kızılcık (çekirdeğinin içi boylu boyunca çift kanallı olan kızılcık bir başka gözdesi) ve son olarak hünnap çekirdekleriyle tanıştırmış. Ankara’daki eskici pazarı ile bilimsel toplantılara katılmak için sıkça çıktığı yurt dışı gezilerinde mutlaka uğradığı bit pazarları, onun başlıca kaynakları. Oralarda, hayalgücünü zenginleştiren neler-neler buluyor. Ana malzeme olarak çekirdekleri kullanıp aralarına “yarı kıymetli taşlar( kuvars, turkuaz, ametist, kaplan gözü vb.) – boncuklar – kristaller – tokalar – kemikler – metaller…” karıştırarak, biri diğerine benzemeyen kolyeler, yüzükler, küpeler, broşlar, bilezikler, biblolar yaratıyor.
Sevgili Nejat, “temizlemek-kesmek-biçmek-delmek-cilalamak-kurutmak-dizmek” gibi çeşitli aşamaları olan uğraşını, “emek yoğun bir hobi” olarak tanımlıyor. Yaptıklarını, bir belediye ya da STK önderliğinde kurulacak bir Takı Tasarım Atölyesi’nde öğretmeyi hayal ediyor. Belediyeler ya da kimi STK’lar, çekirdek toplama noktaları kursalar, çekirdek toplama alışkanlığı yaratabilseler, çekirdekler dikilip fidanlara ya da işlenip takılara dönüşse, atılmasalar, ne kadar mutlu olur kimbilir ?
Nejat hocanın hepsi birbirinden farklı olan 400’ü aşkın tasarımı, şimdilik atölyesinin vitrin ve duvarlarında “erbabını” bekliyor. Sora sora Bağdat bulunurmuş. Bizzat görmek – dokunmak – resmetmek – edinmek isteyenlere duyurulur.
SAVAŞ SÖNMEZ
6 Nisan 2018