Dans pistindeyim. Çok kalabalık. Adım atmaya yer yok. Daha doğrusu, şimdilik bu gerekçenin ardına sığınıp bir köşede izleyici olmayı yeğliyorum. Dediğim gibi, yalnızca kısa bir süreliğine… Danslar sürüyor. Müziği duyuyorum, elbette ayrıntılarını seçmeksizin. Çok iyi biliyorum ki herkesin algıladığı ayrı bir melodi var. Dansını ona uydurmuş, kendiyle dans ediyor. Karşısında eşi olanlar bile kendi kendine… Önce izlemeyi seçtim, çünkü bir birikimim olmalı. Bütün dansları yapmak zorunda değilim. Yine de bilmek istiyorum.
İlk aşama: Gözlem… Gözlerime güveniyorum, söylenmeyeni görüp yüreğime gösterebilirler. Daha sonra konuşmalı; tek tek insanlarla, açık açık, dinlemeyi bilerek. Kulaklarım işin bilincinde, görülmeyeni duyabilirler. En sonunda dilim devralır görevi ve “Anlatmak” başlar. Yalın ve gösterişli, herkese yakın ve bir o kadar da bana özel… Anlatırım. Şimdi olduğu gibi...
İşte ilk dansçı; birincisi…
Güzel bir kadın… Güzellik kavramının değişkenliği, göreceliği söylevine hiç gerek yok. Kadın alabildiğine güzel ve alımlı… Devinimleri hırçın. Dansı tek başına sürdürüyor. Biraz sonra bu konuda yanıldığımı anlıyorum. Kadına eşlik eden biri var. Sönük, sanki isteyerek kendini geri çekmiş. Bütün yansızlığıma, yalnızca bir gözlemci oluşuma karşın ben bile varlığını sezmekte zorlanıyorum. Orada olduğunu öğrendikten sonra da her an izleyemiyor, zaman zaman gözden yitiriyorum. Bu varla yok arası hâl, onun seçimi mi, kadının dayatması mı, ilk anda çözemiyorum.
Kadın umursamaz… Durmaksızın adamın çevresinde dans ediyor. Bir kez olsun bakmıyor yüzüne, hiç gülmüyor gözleri. Yaşadığının tek kanıtı figürleri... Bilerek izlendiğini, beğenildiğinden kuşku duymadan dansını sunuyor. Adımları rahat, kendine güvendiği her hâlinden belli… Gel diyor gibi, sonsuza dek izlemenin çağrısı sanki. Kadını sonsuza dek izleyebileceğinden kuşkusu yok adamın. Seyrettiği dansın tutsağı olmaktan yakınmıyor. Belli ki bu kendi seçimi…
Kadın körkütük pervasız… Her deviniminin peşinden hayranlıkla koşan bir çift gözün, sıcak bir yüreğin ayrımında değil. Olsalar da, olmasalar da bir ona göre. Tavırlarından bu anlaşılıyor. Oysa gözlerin yokluğunu, yüreğinse soğuduğunu hemen hissetti. O anda anladı kadın, seyircisiz ve sevgisiz yalnızca dönebilirdi, bir daha dans edemedi.
Adam için dillerde bir kaç söylenti dolaştı. Sonra da unutuldu. Başka bir dansçı buldu, diyenler oldu. Bir önceki deneyimi akıllanmasını sağlamıştı, bu kez hem izledi hem dans etti. Gözlerini bir daha hiç o denli dikmedi, yüreğini öylesi vermedi. Kimilerine göre dansa tövbe etmişti. Onu çabucak yılmış gösteren bu varsayımı dinlemedim bile. Bana kalırsa o da dansını sunuyor, dilediğince, bildiğince… Belki günün birinde pistte karşıma çıkar, onu da seyrederim.
İkinci dansçı başka bir köşede…
Sürmeyeceğini biliyordu ya, müzik susmuyordu. Notalar sarmıştı çevresini; duramıyordu. Başlangıçta dansı bırakmaya yeltenmişti, uzaklara, danssızlığa gitmeyi istemişti. Düşünüyor, karar veriyor, başlatıyor, cayıyordu. Her defasında aynı sırayla... Peki, onu pistte tutan neydi? Sevgi? Nefret? Tutku? Öç? Boş vermişlik? Bağımlılık? Hepsi güçlü duygulardı ya, acaba hangisi onun gerekçesiydi? Gözlerini kapatmış, gerçekleri görmek istemiyor. Bir ‘Kardan adam’ın kollarında… Hiç üşümüyor. Adamın kardan oluşu, soğukluğundan değil, geçiciliğinden. Adamın sonunda eriyeceğini biliyor, ama bunu düşünerek zamanı kendine zehir etmek istemiyor. Elinde olmadan başlatıverdiği düşünme, karar verme, başlatma döngüsünü bir kez daha vaz geçerek sona erdiriyor. Sonra yine dans… Her şeye karşın… Umarsızca… ‘Kardan adamla dans’ kendi seçimi, bırakamıyor. Öte yandan zihninde dönen melodi onun için çok yeni. Bu dilde bir şarkıyla ilk dansı... Keyif alıyor. Sevgisi artıyor, eşi azalıyor. Coşkuysa hiç dinmiyor.
Üçüncü daha bir başka…
Dar bir pist seçmiş kendine ya da başkalarınca oraya konmuş. Binlerce duvar var sınırlayıcı, pistin darlığı yetmiyormuş gibi... Duvarlar yer yer serpiştirilmiş, hiç ummadığı anlarda karşısına çıkıversinler diye besbelli. Dansçının algıladığı müzik çılgın… Dansçı mı? Dansına tutkun… Dans ederken duvarlara çarpıyor ve her birinde teninin bir parçasını bırakıyor terinin bir damlasıyla birlikte. Ama bırakamaz dansı, son notayı yakalamaya yeminli. Yakalar, biliyorum. Son nota, bir anda yeni bir melodiye dönüşür. Böylelerinin dansı hiç bitmez. Her keresinde yeni bir antla, doymamacasına…
Pistte sayısız dansçı var aslında. Ne seyretmekle bitiyorlar ne de anlatmaya dil yetiyor. Bir de benim dansım, devinimlerim…
Başlangıçtayken henüz, seyirci isterim dansıma. Beğeni yüklü bakışlar ararım yüzlerde. Devinimlerimi gözlerin, yüreklerin önüne sererim. Bu kısacık bir andır. Başlangıç yüreğime ulaştığında yüzler silinir, o an yüzlerce figür kalır ayaklarımda. Dolaşırım pisti bir uçtan bir uca. Özgür adımlarımın tek tanığı dansım… Dansımın sürdürücüsü adımlarım… Bundan sonrasını tutkuya bırakırım.
Bir dans pistindeyim. Çok kalabalık. İzlemeyi seviyorum ve dansı…
Her dans bir yaşam sanki…
GÖKSEL ALTINIŞIK
30 Aralık 2020, Denizli
Dinlemek isteyenler için: