Uzun bir aradan sonra böylesi özel bir haberle yeniden yazmak beni çok mutlu ediyor. Aslında bir süredir “Ha basıldı ha basılacak, hele bir basılsın hemen köşe yazımda yer vereceğim” diyerek beklemem, aradaki sürenin açıldığını fark etmemi engelledi. Öznel edebiyat dünyamla kesişen böylesi bir edebi etkinlik kesinlikle duyurulmayı, anlatılmayı, sahip çıkılmasını beklemeyi, bununla ilgili türlü düşler kurmayı hak ediyordu. Söz konusu ettiğim, bir şiir kitabı. Başka örneği olup olmadığından kesinlikle emin olamasam da bana yoktur gibi geliyor. Bu, çok özel rastlantıların birleşip ortaya çıkardığı bir proje ki evrende benzer bir silsilenin önceden yaşanmış olabileceği konusunda kuşkularım var doğrusu. Anlatayım da siz karar verin.
Darüşşafaka Lisesi’nin yüreğimde her zaman özel bir yeri vardı. Babasını yitirmiş başarılı çocukların eğitimine katkı sunduğunu, yine uzun zamandır bir eksiği ortadan kaldırarak annesi olmayan çocuklara da kapısını açtığını bildiğim bu eğitim kurumu ile yollarımın kesişmesini epeydir istiyordum. Kariyer günleri için öğrencileriyle söyleşiye gittiğim okullardan biri de orası olsa derdim. İstanbul’a gidiş gelişlerim arttığından bunu gerçekleştirmek daha kolaydı, ancak ne orada çalışan birini ne de bir mezununu tanıyordum. Bir gün yayıncım Barış Kapukıran, Darüşşafaka Lisesi edebiyat öğretmeni Engin Karakoç öğretmenimin özellikle de hem hekim hem sosyolog hem yazar olmam nedeniyle böyle bir edebiyat söyleşine çağırmak için benimle iletişim kurmak istediğini söyledi. Elbette seve seve kabul ettim.
Küresel salgın koşullarında bu buluşmayı ayarlamak çok kolaydı. Çevrimiçi olarak bir araya gelecektik. Onların sınavlarının bittiği zamanda, benim de uygun olduğum bir akşama sözleştik. Edebiyat sınıfından üç öğrenci söyleşim sırasında soracakları soruları hazırlamaya gönüllü olmuşlar. Bunun için benim ile ilgili bilgiler toplayıp şiir kitabım başta olmak üzere yazdıklarımın çoğunu okumuşlar. Öğretmenlerden bazıları da katıldı ve büyük bir grup sanal olarak buluştuk. Sorularına içtenlikle yanıt vermem benim için de önemliydi; söyleşi sırasında yazma serüvenimi her yönüyle aktararak dinleyenler arasında bu alanda heves duyan, uğraş veren, yolun başında olmanın türlü çelişik duygularını yaşayan gençler varsa onlara katkı sunabilirdim. Toplantımızı 19 Ocak 2021 tarihinde yaptık. Sonuçlarının beklentimin çok ötesine geçtiğini söylemeliyim.
Lise yıllarımın sonunda şiir yazmaya başladığımı ve çok uzun yıllar kimseye göstermeden bunu sürdürdüğümü, benim gibi yüzlercesi olup onların da paylaşma cesareti gösteremediğine inandığımı anlattım. Şiirlerimin aslında kendimi tanımak için birer ayna işlevi gördüğünü fark etmemin zaman aldığını ekledim. Sonra bir gün yazdıklarımı paylaşmaktan neden o denli çekindiğimi anlamak için yazdığım bir şiirime “Çıplaklık” başlığını uygun gördüğümü söyledikten sonra söz konusu şiiri onlara da okudum. “Çıplaklık ne tuhaf, utanırım/Perdeler çekerim gözlere/Bir tarafta onlar/Bir tarafta çıplak tenim//Çıplaklık ne tuhaf, olmak isterim/Çekerim perdeleri gözlerden/Neyse görünsün/Ama bir tek yüreğim” dedim. Durdum, o günlere gittim. Durdular, kim bilir hangi düşüncelere gittiler?
Ertesi gün Engin Öğretmenim aradı. Coşkuyla teşekkür etti ve öğrencilerin benim anlattıklarımdan çok etkilendiğini söyledi. Elbette mutlu oldum. Ardından tam bir ay sonra, bu kez öğrencilerin birkaçının yazıp da kimseye göstermediği şiirlerini öğretmenlerine verdiklerini, benim de görüşümü almak istediklerini öğrendim. Şiirleri beğendiğimi ve bir şiir kitabı basılmasına destek vermeye hazır olduğumu belirtmemden tam bir ay sonra (29 Mart 2021) bütün öğrencilerin göndermeyi seçtikleri şiirleri elimdeydi. Birkaç kez çevrimiçi buluştuk; önerilerimi ilettim, birlikte çalıştık. Bu proje artık bizim için netleşmişti. Lise son sınıf öğrencileri mezun olacak ve onlara yuva olmuş okullarına bir armağan bırakacaklardı. Geliri Darüşşafaka Lisesi’ne onlardan sonra gelecek öğrencilerin eğitimine katkı olacaktı. Alma-verme dengesinin bu denli özel bir örneğine eşlik etmek ilk andan beri beni çok heyecanlandırıyordu.
Öğrenciler, proje olarak doğan bu birlikte üretme etkinliğinin gerçekleşmeye adım adım ilerlemesine tanık oldukça hem ürünü merakla bekliyor hem kararlılıkla emek vermenin sonuca ulaşacağına ilişkin inançlarını pekiştiriyordu. Bu süreçte kendimi onların yerine koydukça benim de içim içime sığmıyordu. Yüreklerini açma cesaretini artırmak için bir küçük dokunuşumun gerektiğini hissedince onların yaşında yazdığım, şiir kitabımda yer almayan şiirlerimin olduğu defterleri karıştırdım. İçlerinden birkaçını seçerek onları kitabın sonuna eklenme isteğimi öğrencilerimize açtım. Bu önerimi şaşkınlık ve sevinçle karşıladılar. Böylece ben de başından beri birlikte geliştirdiğimiz projenin gerçek anlamda bir parçası olacaktım. Şaşkınlık ve sevinç içinde bu durumun bendeki yansımasını kendi şiirlerimin sunuş yazısı olarak not ettim. Kitabı dizgiye hazırlarken her bir genç şairimizden de kendisiyle ilgili birkaç tümce yazmasını istedim; şiirlerin başına şairine ait bilgi koymanın güzel olacağını düşünmüştüm. O yazıları toplamayı yeni bitirmiştim ki harika bir haber aldım. Darüşşafaka Eğitim Kurumlarında, ortaokul bölümünde okurken İtalya’da resim öğrenimi görmek üzere burs kazanan öğrencimiz Defne Hadiş’in kitap kapağı için çizimi ve tasarımının öyküsü bana ulaşmıştı. Çok etkilendim ve bu bağlam şiir kitabımınız adını beraberinde getirdi: Boyun Cüzdanı. Bu görseli büyütünce elle çizildiğini ve ayrıntılarının ne denli etkileyici bir beceriyi gözler önüne serdiğini görmek benim için çok heyecan vericiydi. Hayranlık duydum. Bu tasarımdaki bir boyun cüzdanını gerçekten yaptırmak ve onu da bağış amacıyla satışa sunmak ne güzel olurdu. Düşünmeden alır, boynumdan çıkarmaz, içine kimlik, para gibi gereksinimlerimi, hatta belki yıllar sonra yeniden yazacağım şiirlerimi koyardım.
Engin Öğretmenim Darüşşafaka Lisesi Yönetim Kurulunun onayını almak, yayınevini bulmak, yayımlama sözleşmesini imzalamak gibi bürokratik işleri üzerine aldı ve çok güzel halletti. Kitap yayımlatmak için çaba sarf edenler bu aşamanın ne denli sancılı olduğunu bilirler. Özellikle bir projenin içinde yer alanlar onu çok özel bulsalar bile aynı inancı paylaşan destekçi ya da yayıncı ile karşılaşmazlarsa sonuca varmak olanaksızdır. Hatta Nobel ödüllü yazar Jose Saramago’nun 1953 yılında bir yayınevine gönderdiği ilk romanı Çatıdaki Pencere için hiçbir yanıt alamadığı uzun yıllar boyunca kırgınlık hissettiğini, 1989’da yayınevi taşınırken bulunan roman dosyasını yayımlamak için yazara ulaşıldığında ise hayattayken bunun yapılmasına asla izin vermediğini söz konusu kitabın önsözünden biliyoruz. Ateş Yayınları’nın Darüşşafaka Lisesi öğrencilerinin şiirlerinin yer aldığı Boyun Cüzdanı şiir kitabını basmayı hemen kabul etmesi yanında bu etkinliğin eğitim kurumuna önemli oranda bir bağış geliri sağlayacağı kapsamda bir sözleşme yapması bizim sürecimizin önemli bir şansı oldu.
Şiir kitaplarının ülkemizde gördüğü ilginin çok yüksek düzeyde olmadığını düşünürsek Boyun Cüzdanı’nın bu olumsuz kaderi yaşamasını önleyecek birkaç yönü var. Kitabın ortaya çıkma nedeni olan amaç, şair öğrencilerin yüce gönüllü kararı bunlardan ilkidir. Benim görüşüme göre kitabı edebi anlamda bir üst kulvara taşıyan, tarihi bir nitelik kazandıran özelliği ise sunuş yazısını çok değerli şairimiz Ataol Behramoğlu’nun yazmasıdır. Sayın Ataol Behramoğlu, şiirleri inceledi ve değerlendirmesini büyük bir içtenlikle yaparken “Şiir Hep Genç Kalacak” dedi.
Şimdi başarılı birer üniversiteli olan Daçka’lı şair öğrencilerin şiirlerini paylaştıkları Boyun Cüzdanı bir yandan da edebiyatı veya diğer sanat dallarıyla ilgilenmeyi sınav başarısının önünde engel görmenin ne derece yanlış bir bakış açısı olduğunu gösteren bir örnek niteliğindedir. Entellektüellerin çok yönlülüğü kültür dünyamızın zenginleşmesini sağlayacaksa bu ancak gençlerin çok yönlülüğü ile mümkün olacaktır. Bütün ümidimiz kendini seçen, yarınları bilimle sanatın üzerinde yükselten gençlerdedir. O gençleri yetiştiren eğitim kurumu Darüşşafaka’ya bağışlarımızla desteğimiz, şimdi genç yüreklerin dizeleriyle taçlanıyor.
Dünyalarının güzelliğini, on sekiz yıllık yaşamlarından damıttıklarını, kaygılarını, umutlarını, hüzünlerini ve sevdalarını ruhlarımızın önüne seren şairlerin bizleri gençlik yıllarımıza götüreceği kesin. O yılları düşünürken belki sizler de tıpkı benim gibi kendinizle barışacaksınız. Denemeye değer; özellikle de genç kalmak için…
GÖKSEL ALTINIŞIK
1 Haziran 2022, Denizli