Bodrum Yalıkavak sanat etkinliklerinde yine beraberiz.
YALIKAVAK MARİNA TEV KARMA SERGİSİ
Yalıkavak Marina'da GİVİNARTS tarafından organize edilerek, Türk Eğitim Vakfı (TEV) yararına düzenlenen ve bağış yoluyla derlenen eserlerden bir karma sergi 20 Temmuz akşamı açıldı. Sergideki resimlerin satışından elde edilecek gelir TEV tarafından öğrencilerin eğitimi için kullanılacak. Sergi ağustos ayı boyunca izleyicilerin beğenilerine açık oluyor.
Açılış şık bir prezentasyona sahne oldu. Her şey kaliteydi. Eserler yağlıboya, fotoğraf, ebru … Özenle seçilen ve tümü başarılı eserler arasında Devrim Erbil, Ender Güzey, Nükhet Balkan gibi sanatçıların da yorumlarına rastladık.
TEV bana ister istemez Ankara’da sadece burslu öğrenciler yararına KEV Sanat Galerisinde uzun yıllar boyunca sergiler açan KEV (Köksal Eğitim Vakfı) ve bu vakfın kurucusu Prof. Dr. Güntekin Köksal ile bestekar, fotoğraf sanatçısı, iş kadını sevgili Pınar Köksal’ı da çağrıştırdı şimdi.
Eğitim milletleri millet yapan en büyük etmen. Eğitim ve sanat el ele her şeye kadir.
Bu serginin düzenlenmesinde emeği geçen kahramanlardan bildiğim kadarıyla Macide Tüzün, Ece Yıllıkçı Yeşilpınar gibi isimler aklıma geliyor.
Millart
Bodrum yel değirmenleryle de meşhur. Bunlardan biri Bodrum-Yalıkavak yolu üzerinde panoramik görünüme sahip olanı; halen un üretiyor; günde 300 kilo kadar bir kapasiteye sahip.
Benim anlatacağım değirmen ise Yalıkavak içerisinde, hemen deniz kenarında. 1859 yılnda yapılan bu değirmen 2005 yılında yenilenmiş ve Yalıkavak'ın sembolü olmuş. Bu değirmen çeşitli kişiler, işletmeler elinde restoran, kafe vs gibi işlevler gördü. Halen bir sanat galerisi.
Biraz Yalıkavak’dan söz etmekte fayda var. Burası eski bir yerleşim yeri ve Leleg adı verilen çok eski bir halkın yaşam merkezlerinden.
Bir keresinde sanatçı Ender Güzey’in ‘ ARThill ‘ adında atölye/müze olarak hizmete açtığı yeri ziyarete gitmiştik. Dere tepe düz gittik, yollarda soğuk sular içtik ; o tepeden bu tepeye indik çıktık. Kaybolduk. Hiç yön bulma yeteneğim yoktur. Neyse sonunda gerçekten bir ‘hill’in tam zirvesinde Güzey’in yerini bulduk. Verimli bir görüşme oldu. Müzeye girerken üzerine bastığımız toprağın Leleglerin Antalya’ya inmek için kullandıkları bir yol olduğunu da öğrendik. İnsan ne de olsa heyecanlanıyor; sanki Leleglerle birlikte yürüyor gibiyiz. Bodrum’dan Antalya’ya arabayla saatler süren bir yolculuk yerine şu Leleglerin yolunu kullanarak hemencecik Antalya’ya tepeden iner inmez varacakmış gibi bir duyguya kapılmadık değil. Tavsiye ederim; kestirme.
Millart Sanat Galerisi
(MI[email protected]; INSTAGRAM/MILLART1859; 0533 698 96 81)
Sorumlusu genç, sempatik, enerjik Ümit Çelik hanımın çabaları meyveler vermiş; sergiler açılmaya başlamış. Ümit Çelik ile Yaprak Kocabaş tarafından projelendirilerek 1 Haziran 2019’da ilk sergileri açılmış..
Bahsedeceğim bu ikinci sergileri; serginin ismi ‘altınla dans eden AYNALAR’. 20-29 Temmuz 2019 günleri arasında süren serginin sanatçıları, Serpil Kutluğ ile Seza Yumurtacı. Bu iki ilginç sanatçının gerçek altın kullanarak aynalar ile tezhip sanatını birleştirmek suretiyle göz alıcı bir senteze ulaştıklarına tanık oluyoruz.
‘Tezhip’; bilmeyenler için söyleyeyim, Arapça bir kelime; altınlamak, yaldızlamak,süslemek’ kavramlarını kapsıyor. Aslında bir Türk süsleme sanatı. Daha çok altın tozu ve boya ile yapılan her türlü bezeme (süsleme) tekniği. Toprak boyayla da yapılabiliyor; sadece altınla yapılanına ‘halkâri’ deniyor.
Boyanın hazırlanışında altın varağın su içinde ezilip jelatinle karıştırılması yoluna gidiliyor. Eski yazma kitapların ve her türlü yazmaların üst ve alt ve sayfa yanlarına yapılabiliyor.
Bu sergide sanatçılarımız yeni bir konseptle aynaları kullanmak suretiyle kadim tarih ve kavimlerden günümüze dek aynalara verilen anlamları anımsatmak üzere tezhiple bezeyerek göz zevkimize katkıda bulunmak istemişler.
Bu vesileyle Hz. Mevlana’nın sözlerine de yer vermişler. Mevlana özetle, sevgiliye hediye verme üzerine şöyle diyor; ‘sen zaten altınsın; sana altın değil ayna veriyorum. Kendine bak ve beni gör’.
İşte serginin de fikir kaynağı ve ilhamı bu sözler. Altın ile ayna. Tüm insanlık ve hatta evren ‘tek’ olduğuna göre aynaya bakınca kendimizi ve ‘tüm’ lüğü görürüz. Kendi bedenimiz gibi evren bizi de kapsayacak şekilde tek bir organik bedendir. Bu nedenle örneğin evrenin bir köşesinde olan bir şey ayni anda tüm evrende hissedilir; tıpkı elimize iğne battığında anında tüm vücudumuzun duyması ve reaksiyon vermesi gibi. Işıktan hızlı bir iletişim.
Aynalar sonsuzluğu da ifade eder. Şöyle ki; iki aynayı karşılıklı tam ayarlayıp yerleştirirsek birbirlerini yansıta yansıta sonsuzluğa karışıp giderler. Aklıma Kulüp rakısının üzerindeki etiketteki resim de geldi şu an. İki klas beyefendi efendice sohbet halinde rakı içiyorlar; önlerindeki şişenin etiketinde de aynen kendileri ve kadehleri var. Bu etiket de sonsuzluğa giden bir rakısal yol oluyor!... O iki beyefendi sonsuzluktalar.
Aynaya bakıp insanın kendisini, daha doğrusu batıni (içsel) olarak kendisini görmesi de var bir yandan. Herkes yapabilir mi bilmem. Narsistik kişilikler aynalara bakarak esas kendi içlerinin boşluklarını görebilseler ne ala… Oscar Wilde’ın ‘Dorian Gray’in Portresi’ romanını anımsayalım.
Bir de tabii birisi birisine bir ikazda falan bulunduğunda diğerinin ‘sen önce git de aynaya bir bak’ demesi de aynaların diğer bir işlevi oluyor. Aynanın işleri saymakla bitmez; ayna kıran kişi yedi yıl uğursuzluktan kurtulamazmış mesela.
Son olarak NetFlix dizilerinden ‘black mirror’ dan söz etmek isterim. Ben Türkçeye ‘kara ayna’ değil de ‘karanlık ayna’ diye tercüme etmeyi yeğliyorum. Çünkü bu dizi, genelde, insanlığın geleceğinin karanlık olabileceği öngörüsünde bulunarak farkındalık yaratmak istiyor anladığım kadarıyla; yapay zekanın insan zekasının ötesine geçeceğini ve insanın bu zekaya kulluk edeceği…
Belki de Nietsche ’nin öngördüğü ‘üstinsan’ (übermensh) türü, kendi ellerimizle yaratacağımız ‘yapay zeka’.
Yel değirmeni işlevi gereği alttan yukarıya doğru daralarak koni gibi yükseliyor. Ttripleks olan bir bina. Yukarı iki kata çıkmak zor. Hele üçüncü kat imkansız gibi. İdmanlılar için problem değil. Ben ikinci kata çıktım; inişte biraz zorlandım. Ama denemeye değer. Yaşamı anlamlandıran şeylerden biri de zorluklara meydan okumak değil mi?
Tezhipli aynalar, bizi eskiden yeniye, yeniden ‘öte’ye götüren aynalar…
MONAD BALKAN
4 Ağustos 2019, Bodrum