Kırkını çıkarmadan gitti. Bundan otuzdokuz küsur yıl önce kurulmuştu. Adı Meridyen.
Ben geç tanıdım. Uzun yurtdışı görevlerim hep beni koparmıştır ayrı düştüğüm mekan ve zamanımdan. Gittiğim yerlere de çabuk adapte oluşumdan mıdır nedir arkada bıraktığım memleketim uzaklarda kalmış bir hayaldir artık. Meridyen bu yüzden gecikti yaşamımda.
Bir akşama doğru mutad (alışılmış) yürüyüşlerimden, şapkamın altında, yaparken ünlü Tunalı Hilmi caddesine (Ankara’nın İstiklal caddesi) paralel Tunus caddesinde etrafı yeşilliklerle korumalı bir küçük bahçenin yanından geçerken kapıdan biraz hava almak ve etrafa şöyle bir kolaçan atmak; dışarıya bir nazar atfetmeğe çıktığını sandığım bir beyefendi çıktı karşıma. Haza beyefendi. E o da benim gibi bir beyefendiyi (!) görünce tabii içeri davet etti. Orhon Kabalak.
Meridyen’e ilk adım atışım böyle oldu.
Bilenler bilir Ankara Kavaklıdere’nin ünlü dörtlü ‘B’ harfiyle başlayan sokakları vardır; Billur, Büklüm, Bestekar, Bülten; bunlar Tunalı Hilmi’nin sağında solunda gezinip dururlar. Ve Meridyen de işte bu ünlü sokakların tam ortasında bir yerdedir.
Kaliteli bir atmosfer ve hele de fonda kaliteli bir müzik. Tamam dedim, burası benim bir mekanım olsun. Barlar, kafeler, restoranlar, publar vs gibi yerlerde içeri girer girmez bir uğultuyla karşılaşırsınız. İnsanların konuşmaları, sohbetleri sanki arş-ı alaya çıkar. Meridyen’de ise sessiz bir medeniyet. İsmi neden Meridyen?. Okullarda ‘enlem ve boylam’ diye öğretiyorlar. Bizim zamanımızda ‘meridyen ve paralel’ diye belletmişlerdi. Meridyen, enlemin zıt arkadaşı: Boylam.
Kaç yıl sonra Meridyen kapanırken Orhon dostumuza sormak aklıma geldi, adı niye Meridyen? Efendim mekan kurulma aşamasındayken isim aranıyormuş. O sırada Orhon Kabalak’ın bir ahbap grubu Meridyen otelde kalıyormuş. Onlar da düşünmüş taşınmışlar, ‘ya niye Meridyen olmasın Orhon? ’demişler. O gün bugündür Meridyen Meridyen işte.
Ünlü pandemi öncesi mekanda barmen Erol vardı. Ankara’nın belki en iyi barmeni. Sohbeti kaliteli. Garson ve komi de vardı. Kayboldular tüm pandemi kurbanları gibi. Bunlardan mahrum kalan bizler de mağdur olduk. Allahtan müthiş aşçı Kadir Usta var. Elinden lezzet akıyor. Orhon artık hem servis yapıyor, hem hesap alıyor, hem bizlere laf yetiştiriyor. Pandeminin onarılamayan yaraları.
Meridyen aşığı eşhas (kişiler) eski ve muvazzaf (halen görevde olan) üst düzey bürokratlar, eski siyasetçiler, bakanlar, eski Kolejliler; Atatürk Liseliler, Bahçelievler Liseliler, iş sahipleri, civardaki işyerlerinden seçkinler, sanatçılar… Müdavimler aşağı yukarı aynı frekansta oldukları için kolay kaynaşıyorlar, dostluklar kuruluyor.
Gençlik yıllarımdan Piknik’de bir zaman yolculuğundayım gibi. Ortam neredeyse aynı; Pikniğin reenkarnasyonu ( ba'sü ba'de'l-mevt). Mekanlar sahipleriyle özdeşleşirler. Bazen de çalışanlarından mesela biriyle. O kişi belli bir kültürü temsil eder. O kültür de sizinle özdeşleşir. İşte pazıl parçaları gibi birbirinizi bulursunuz. Tüm benzer frekanslılar kelebeklerin bir ışığa üşüşmesi gibi o yöne koşuşurlar. İşin sosyal psikolojisi bu.
Piknik tarihe geçti; efsaneydi. Her fırsatta anıyoruz. Meridyen de biz ziyaretçilerinin kalbinde ölümsüzleşti. Bu yazım gibi yazılar, hatırlatmalar vs yazılır, yapılırsa Piknik gibi literatüre geçer. O zaman biz de o literatürün içinde var olur yaşarız.
Yazın serin bahçesinde oturulur. Tanışık simalar birbirilerini görünce masalaşırlar. Sohbetler koyulaşır. Memleket meseleleri halledilir. Bazen de anlaşma olmaz; ertesi bir güne kalır. Rakı, şarap vs ‘anything goes’. Adabıyla her görüş mübah.
Kışın ise Amerikan bar muhabbetleri, yeni takılmalar, birbirine ikramlar, ‘yok bu da benden’ vs.
Eskiden Kızılay’ın tam ortasında bir Kantin Cevat vardı. Ulus sinemasının yerinde. Hatta daha da eskiden o mevkide, benim çocukluğumda çok ünlü bir bisiklet tamircisi dükkanı vardı, ismi bir türlü aklıma gelmiyor; sık sık arızalanan bisikletlerimizi oraya götürürdük. Evet Kantin Cevat’ı pek hatırlayan olmaz çünkü efsane değildi. Ömrü de öyle pek uzun olmadı. Biz üniversite talebeleri olarak, merhum Atakule mimarı sevgili Ragıp Buluç, Orhan Tuncel falan, etrafı camla kapalı dış mekanına giderdik arada bir. Amerikan barı içerideydi. Memleket meseleleri o barda çözüme kavuşturulurdu. Ciddi entel takılmalar gırla giderdi. Amerikan bar deyince birden çağrışım yaptı eskilere gittim.
Neyse.
Piknik gibi herkesin bilip tanıdığı bir yer değildi Meridyen. Çünkü Piknik, Ankara’nın orta yerinde, herkese her yere yakındı. Nasıl ki ‘her fani bir gün mutlaka ölümü tadacak’ ise oralardan da her Ankaralının bir gün geçmesi bir kader olduğu için, gidip bir Arjantin devirmeyen birisinin bile, Pikniği muhakkak görmüşlüğü vardır. Meridyen ise Kavaklıdere’nin gülü. Sadece bilenleri bilir. Bilenler de iyi bilir.
‘’Sevgili Meridyen Cafe&Bar Dostlarımıza,
23.Nisan.1983 tarihinde hizmete başladığım ve 39 yıl boyunca gelen, beğenen ve takdir eden sizlere sonsuz teşekkürlerimle Meridyen Cafe&Bar’ı 06.Mart.2022 tarihinde sonlandırma kararımı bildirmek istedim.’’ diye başlayan ve ‘’Sizlerden ayrılmak zor.’’ diye biten bir paragrafı sosyal medyada okurken ne gözlerime ne de sosyal medyaya inandım. ‘Şaka yapma Orhon’ diye çok klasik bir duygu seslendirmesi yapmak da hiç içimden gelmedi. Ertesi gün akşama doğru yine ‘şapkamın altında’ vedaya yollandım.
Pandemi yasakları ve kapanmalarının tam arifesindeki bir doğumgünümü tek başıma birkaç kadehle kutlayayım diye 2020 yılında bir akşam Meridyen’e gitmiştim. Benden başka da kimse yoktu. Laf arasında Orhon o günün benim için mana ve ehemmiyetini amiyane tabiriyle çaktı. Bir süre sonra baktım elinde bir pasta üzerinde bir mum çıkageldi. O fotoğrafı yazıma ekliyorum.
Pandemi hipnozundan yavaş yavaş ayılmaya başlayan Meridyen müdavimlerimiz birer ikişer zaman zaman Meridyen’e uğramaya başladılar. Eski sessiz medeni cümbüşlüğünü bir türlü tutturamadı artık mekan.
Veda akşamı kalabalıktı. Benim gibi sosyal medyacılar haberi okumuşlar ve sökün etmişlerdi. Hayli kalabalık olduk. Konuşmalar yapıldı; kadehler kalktı indi. Kadir Usta da konuşmaların ve kalkan kadehlerin muhatabıydı. Biri arkadaşına söylerken duydum; ‘hep böyle eskidenki gibi kalabalık olunsaydı keşke Meridyen kapanmazdı’. Ben şahsen üstüme alınmadım; pandemi mandemi ben gidiyordum.
İşte her fani doğar, büyür, gelişir ve ölür. Meridyen de öyle oldu.
MONAD BALKAN
10 Mart 2022, Ankara