Yahong Chang'ın CerModern'de açılış kokteyline gittiğimde küratör Attila Güllü dostumuzun güleryüzüyle karşılaştım. Sanatçı Yahong Chang'la bir rastlantıyla tanışmalarından sonra ilişki ve iletişim gelişmiş; sonunda Ankara'da sergiyle mutlu sona gelinmiş.
Ünlü Çin mutfağının örnek sunularını tatmakla meşgul erkenci ziyaretçilerin arasından bir geminin yaman dalgaları yara yara ilerleyişi gibi (kendimi Kaptan Cook gibi hissettim galiba) geçerek trafik yoğunluğu, yolda atlatılan bâdireler de cabası hâlâ aynı acil ve tedirgin hâlim devam ettiği için nefes nefese kalmış bir hâlde büyük, çok büyük ebatlı resimlerin yanına ulaştım. Ve salon çoktan yükünü almıştı. Sergiye teveccühün (hoşlanarak gösterilen alâka) yüksek olduğunu gördüm.
Hele dikey olarak asılmış iki resim vardı ki altı metreyi buluyordu. Bana soranlara sanatçının tuval bezini kocaman atölyesinde yere koyarak üstünde gezinmek suretiyle fırçasını konuşturmuş olabileceğini söyledim. CerModern'in tavanları bayağı yüksek. Bu boyutta resimler ancak pek nâdir bulunabilen böyle yüksek tavanlı galerilerde sergilenebilir. Artık global olarak büyük boyutlu resimlere yönelinmekte.
Yahong Chang, Tayvanlı bir Çinli. Ankara'dakinden hemen önce Belçika'da sergilemiş eserlerini. Zaten basılan katalog soldan CerModernli, çevirip de kitabın arka kapağına geçince Belçikalı olarak Ankara'ya doğru ilerliyor ve sergi avuçlarınız arasında dolaşmaya başlıyor; sonunda iki sergi katalogda birbirine başaşağı da olsa vuslata eriyor, kavuşuyor.
'En eski resim sanatı Çin'dedir' diyor küratör Güllü. '2500 senelik bir geçmişi var', diyor; Batı resmi ise ciddî anlamda ikonlar ve kilise resimleriyle başlamış. Arada bin sene kadar bir süre var. Katalogda Sanatçıyı ve onun sanatını anlatan Güllü'nün bir önyazısına da bu ara göz gezdirip sergide birlikte dolanıyoruz.
Çin resmi fırça resmidir, diyor Attila Güllü. Kalemle çizilmez. Demek ki bildiğimiz anlamda desen çalışmaları yok. Çinliler önce ipek üzerine resim yaparlarken birinci yüzyılda kağıdın icadıyla çalışmalarında daha ucuz olan kağıdı seçmişler. Resimler rulolanabilir kağıtlar üzerine yapılıyor. Nitekim bu sergide de böyleydi. Bu kağıtların özel pirinç kağıtları olduğunu öğrendim. Bu kağıt üzerine yaptığı resimleri sanırım tuval bezi üzerine yapıştırıyor veya iliştiriyor. Böylece altta kalan tuval bezi kenarlardan kendini göstererek çerçeve görevi de yapmış oluyor. Beyaz.
Çin resmine âşinalığım var. Eşim ebru sanatçısı Nükhet Balkan Avustralya'da Çin resmi (chinese painting) üzerine ciddi çalışmalarda bulunmuştu. Sanırım şimdiki ebru çalışmalarında gördüğümüz kıvrak çiziminin temellerinden biri de Çin resmiyle olan geçmişteki bu ilişkisi. Çin resmini ilk böyle tanımıştım.
Geleneksel Çin resminin ana öğeleri figür ve kaligrafi. Attila Güllü buna şiiri de ekliyor. Eski eserlerde resimlerle birlikte şiirli kaligrafik yazılar birlikte sunuluyorlar çoğunlukla. Çinliler kalem yerine hayvan kılından yaptıkları fırça kalem (brush pen) kullanıyorlar. Bu fırçayla kullandıkları teknik mürekkep oluyor. Keza bu sergide de resimler kâhir ekseriyetle (ezici çoğunlukla) mürekkep ve guaş. Yâni bizim bildiğimiz adıyla çini mürekkebi. Adı üstünde Çin mürekkebi. Gayet kıvrak bir stilleri var. Kaligrafi ve resmin birlikteliğini sanatın en saf hali kabul ediyorlar.
19 ve 20. yüzyıllarda Çin sanatçıları geleneksel resme baş kaldırarak Batı resminden örnekler vermeye başladılar. Bunların bir kısmı geleneksel ile Batı resmini birleştirmeye çalıştılar. Bu serginin sanatçısı Yahong Chang da keza pirinçten kağıt kullanarak gelenekselliği sürdürmekle birlikte tarz olarak Batı resminin hem de modern tarzını benimsiyor.
Resimleri genelde siyah beyaz. Beyaz fon üzerine insan veya hayvan yahut tanıyamadığımız yaratıkların yüzlerini çiziyor koyu çizgilerle. Bunların üzerine yer yer daha koyu lekeler atıyor. Fondaki beyazlıklara hepsinden daha açık tonda ufak puanlar yerleştiriyor. Bütün bu katmanlar sayesinde bir derinlik elde ediyor.
Çizdiği yüzler gelişigüzel değil de içinden o anda geldiği gibi doğaçlama, hesapsız kitapsız yüreksel yorumlar.
Katalogda Sanatçı hakkında yeralan yazılardan biri de sanat eleştirmeni, küratör Victoria Lu'ya ait. Seçme alıntılar yapalım: Alman şair Walter Rheiner'ın ağzından diyor ki, '... yorgun düşmüş gözlerinle bakmayı bırak, senin o bildiğin dünya düşüp dağılmakta, görmüyor musun? Körlüğünü bir yana koy. Gözünü eğit, ruhunu eğit,sen insansın ve bu sensin, hepsi sana dair...'
Bu kısaltarak verdiğim aforizmik ifadelerle Rheiner, Alman ikinci nesil ekspresyonistlerinin ortaya çıkışını anlatıyor; kişi sadece objelerin görünümlerini algılamak yerine onları kendi yaşamıyla deneyimlemeli, yaşamalı. Victoria Lu diyor ki, Yahong Chang yetiştiği ortama karşın Alman ekspresyonistlerinin yeniden canlanan ruhlarından izler ortaya koyuyor... Kişi yaratım işleminde ne kadar aşkla hareket ederse dış bir obje o kadar içselleşmiş bir iç güç olarak ortaya çıkar... Lu, herhalde, çizdiğin objeye ne kadar aşkla sarılırsan o kadar kendinleştirir ve öyle ifade edersin demek istiyor.
İmparatorluk zamanında bizdeki saray nakkaşları gibi Çin'de de saray akademilerinde maaşlı ressamlar çalıştırılmış.
Yahon Chang, Taiwan'da kazandığı popülariteden sonra Çin Halk Cumhuriyeti, Fransa, İspanya, Almanya, Kore ve Japonya'da sergiler açmış. Şimdi de Ankara'da karşımızda. Sergisinin ismi FLOW (akış); sanırım ruhunun kendiliğinden akıp gidişini peşinden koşarak; yakaladığında içine girerek ama hep akışı deneyimlediği için böyle bir adlandırmaya gitmiş.
FLOW (akış)
Yahong Chang
resim sergisi; 12 şubat-20 mart 2016
CerModern
(altınsoy cad. no.;3 sıhhıye 06101 ankara; www.cermodern.org )
monad balkan 15 şubat 2016 ankara