TAKI ANTİKA Sanat Galerisi , sahibi Nevin Ünalın'ın 16 haziran 2014 tarihinde beklenmedik bir şekilde aramızdan ayrılışından sonra ilk ve son sergisini 23 nisan 2016 günü yaptı. Böylece merhumu bir kez daha anmış ve hatta bir kez daha sonsuzluğa uğurlamış olduk.
Nevin Ünalın'ı esmerliği, bakışı, duruşu, hareketliliği, tavrı vs gibi özellikleri nedeniyle İspanyollara benzetirdim; eşi Çetin Ünalın'la bir İspanya gezisindeyken (Toledo'da) hiç bir rahatsızlığı yokken aniden bir beyin kanaması sonucu yitirmiştik.
Kendisi 1989'dan bu yana (2014'e kadar) çeşitli yayın organlarında sanat üzerine yazılar yazmış, sanatı hakikaten iyi bilen, iyi resmi hangi ekolden olursa olsun ta yüz metreden seçebilen başarılı ve iddialı bir sanat galericisiydi. Yüz kadar sanatçıyla yaptığı röportajlar da ayrıca değerli bir bilgi hazinesi..
En sevdiği Bedri Rahmi ekolüydü. 'Contemporary Art' daki pek çok yapay zorlama eserlere de fazla yakın durmazdı.
Bendeniz de onun galerisinde üç sergi açmış biri olarak onur duymuştum. 1995 yılında başladığı galericiliği TAKI ANTİKA adıyla kendisiyle özdeşleşmişti. Ankara'nın en başarılı galericileri arasında sayıldı hep.
Çetin Ünalın kendi koleksiyolarından bir seçkiyle bu veda sergisini hazırlamış. Sergi 1 mayıs günü sona erdi. Serginin adı 'Tutkunun Darağacında'. Ayni isim altında bir de kalın kitap basılmış. Ayrıca Nevin Hanım'ın sergilerde bulundurduğu kendi anı defterini de çoğaltarak bastırmak suretiyle ziyaretçilere sundu Çetin Ünalın.
Defterin sayfaları arasında tur atarken 2009 yılında benim de çiziktirdiğim bir figür ve yazdığım satırlarla hoş bir karşılaşmam oldu. İnsanın kendi kendisiyle karşılaşması da bir tuhaf oluyor. Zaman tünelinde kendime bir 'merhaba'. Bunu şuna benzettim; evrende kara deliklerin girdabına kapıldığınızda ışıktan hızlı yol alıyorsunuz. Dolayısıyla zamandan geriye de gidiyorsunuz. Girdapta döndükçe her an kendinizin bir an öncesiyle karşılaşıyorsunuz. Anı defterleri de kara delikler mi oluyor ne?
Sergide, çeşitli ressamların merhumun çizdikleri portrelerden örnekler de yer aldı. Herkes kendi algılamasına göre yorumlamış. İlginç oluyor tabii.
Galeri bu sergiyle artık resmen kapanışını yapmış oldu. Çetin Ünalın galeriyi tasfiye ederek mekânı konut olarak değerlendirecek.
Evet sonuçta, TAKI ANTİKA'yla birlikte Ankara'da bir devir de bitmiş oldu. Tıpkı bir yakınımızı yitirmekle bir dünyayı kaybedişimiz, hayatımızdan bir devrin sona erişi gibi.
NİZAM GÜNER'in heykel sergisi STILL LIFE galerisinde düzenlendi (25 nisan-15 mayıs 2016). Usta eserler. Sanatçı özellikle hareketleri iyi yakalamış. Fransa'da yaşayan bu değerli sanatçı heykellerini ta oralardan yüklemiş getirmiş. Bu fedakarlıklar sanata yakışan ve sanatçının heyecanını dile getiren zarif davranışlar. Teşekkür ediyoruz.
Elimizdeki broşürdeki tanıtım yazılarından yabancısı olduğumuz bu sanatçıyı daha yakından tanımaya çalışıyoruz: 1941 doğumlu. Babasını çocuk yaşta kaybetmenin etkisiyle de yoksulluk içerisinde büyümüş. Elinden tutan özellikle biz Ankaralılar olarak yakından tanıdığımız sanatsever devlet adamı İsmet Sezgin olmuş, sahip çıkmış. Burs kazanıp Fransa'ya gitmiş. Heykeli kendisine sanat edinmesinde Jacques Brel etkili olmuş.
Malzeme olarak bronz kullanıyor. Bronza bir başka bir önem ve özellik atfediyor. Konuları insan; göklere ulaşmaya çalışan, göklere tırmanmaya uzanan insanlar. Mitoloji ve Anadolu uygarlıklarından etkilenmiş. Hemen belli oluyor. Bronz ayrıca eserlerine pek bir uyum gösteriyor. Her filozof sanatçı gibi o da insanın kökenini ve bugünlere kadar gelen serüvenini merak ediyor, araştırıyor, inceliyor, eserlerine bu arayışı yansıtıyor.
Sergiden etkilenmemek mümkün değil.
PEKER Sanat Galerisinde dostumuz Nazan Sönmez'i izledik. (27 nisan-19 mayıs 2016). Sanatçının önceki dönem eserlerinin yanı sıra son dönem eserleri hatta neredeyse ıslak halde resimlerini de görüyoruz; o kadar taze.
Sanatçı, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesinden mezun. Profesör Nazan Sönmez Hacettepe Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak da çalıştı.
Tabiattan doğaçlama soyutlamalar tablolarının esintileri. Gerçekten doğanın esintilerini hissetmemek olanaksız. Hareket halinde yaşayan, yürüyen bir doğa. Böyle ağırbaşlı, nazik, durmuş oturmuş bir hocanın ruhundan fırlayan fırtınaları izlemek ilginç bir serüven oldu.
Özellikle bu nisan ve mayıs ayları bize sanat ziyafeti oluyor. Sersemlemiş bir halde geziniyoruz.
Bir sergi de bizden: ROSETTA ART GALLERY. Daha önce faalken bir sezon aradan sonra bendenizin de katıldığı bir karmayla Ankaralıların huzuruna yeniden vardılar. Bir aile galerisi. Dolayısıyla samimi bir ortam. Çok şık ve cerbezeli bir galeri. Yeniden faaliyete geçmelerinden dolayı adreslerini vereyim: Ankara Business Center, Hilal mahallesi, Hollanda cad. 39 Yıldız Çankaya 06550 Ankara; 312- 4388866; [email protected]
Yeri, artık 'galeriler mahallesi' diyebileceğimiz bir muhitte. Armoni, Still Life, Valör, Arda, Soyut, Fırça ve Peker'in olduğu mahaller.
Sergimizde çeşitli ekollerin temsilcileri tanınmış ressam arkadaşlar bulunuyor. Güzel eserlerini baharın yaza hazırlanan telaşesinin rüzgarına bırakmışlar.
ROSETTA'ya yeni atılımında başarılar dileriz. Ankara sanat yaşamına katkıları devam edecektir.
Dediğim gibi,sergiler, konserler, festivaller... Hep hep bu aylar içerisinde. Hepsine katılabilmek imkansız. Katılabildiklerimizin izlenimleri çoğu zaman birbirine karışıyor. Aslında hoş bir kokteyl oluşturmuyor da değil. Memnunuz halimizden.
İSMAİL ALTINOK Sanat Galerisine geçiyoruz. Bu benim çocukluktaki kıymetli hocalarımdan İsmail Altınok'un oğlu Dr. Mehmet Altınok'un babasının ismini yaşatmak üzere açtığı sevimli, sıcak bir galeri. Oranın insanları, sanatçıları bir başka güzel. Ben şahsen kendimi orada 'at home' hissediyorum.
Galerinin son sergisi CANAN BAYRAKTAR'ın. Uzun yıllardır tanıdığımız bir sanatçı dostumuz. Çayyolu mahallesinden komşumuz. Atölye Martının atölye komşusu. Martı, Funda Güre Aydın'ın. Ebru atölyesi olmakla birlikte sanatsal etkinlikleri hiç aksatmadan düzenliyor. Çayyolu'nun sanat galerilerinin yanı sıra bir de böyle bir atölye. Eşim Nükhet Balkan da ebrularının çoğunu orada yapıyor. 19 mayıs günü de bir forumları olacak.
İşte Canan Bayraktar'la yakınlığımız sadece bu kadar değil. Eserlerinden dolayı ayrıca sıcaklık esiyor bu taraflara. Sırf bu sergisi için kapsamlı bir kitapçık hazırlamış. İçerisinde eserlerini dolu dolu izleyebiliyoruz. Kitapçıkta önsöz dostumuz Celal Binzet'ten. Binzet, Bayraktar'ı evirmiş çevirmiş, iyice analiz etmiş ve o akademik üslubuyla pek bir kapsamlı ve öz anlatmış. Artık üzerine laf söylemek bize pek düşmez. Ama olsun lafa bir kere girdik.
Bayraktar'ın favorisi suluboya. Atölyesini sergiden önce de ziyaret etmiştim. Eserlerini ilk orada çıplak gözle gördüm. Hoş izlenimlerle ayrıldım. 'Aslolan Hayattır' adını verdiği sergisi de bir hayat şöleni zaten. İnsanın bu tablolar ortasında, müziğe gerek bile yok, dans edesi geliyor. Melodik, ritmik. Şarkılar, müzik enstrümanları, çalanlar, dantelalar, işlemeler, udi, kemani, şarkılı sözlü kızlar, kızlar, kızlar. Bu arada bir de sır fısıldayayım size. Canan, Nukhet ve Funda'nın kullanmadıkları ebruların üzerine de bazen resim yapıyor. Böylece hoş doku ve trükler elde ediyor. Ben de deneyeceğim!...
'Aslolan Hayattır', libidonun (hayat enerjisinin; yaşam sevincinin) toplumları biata zorlamak için empoze edilmeye çalışılan 'anti yaşam' a bir tepki olarak ortaya çıkıyor. Ezelden beri gerek makro çapta gerek bireyler arasında mikro çapta çarpışan bu iki zıt eğilimin mağlubu hiç bir zaman libido olmayacaktır. Bayraktar bize bunu söylüyor. Çünkü libido tükendiği an hayat da biter. Yaşamı bitirmek isteyenlerin de bizatihi kendi hayatları biter. Dolayısıyla yaşam sevincini bastırmaya çalışmak ahmakların ön göremediği intiharlarıdır.
Ama hayat bu intihara asla müsaade etmez!
Canan Bayraktar kitapçığının ismini, 'renkli şarkılar' koymuş. İsabet etmiş.
Sanatçımız 1983 yılında ODTÜ Eğitim Fakültesinden mezun olmuş. TED Kolejinde öğretmenlik yapmış. Küçüklüğünden beri resim kalbinden ve elinden eksilmeyen bir tutku olmuş. Hayatını doldurmuş; Aslolan Hayattır! Evet hayata asılmaya devam. Hep birlikte!
monad balkan 4 mayıs 2016 ankara