Opera eserlerindeki karakterler genellikle o esere özgü biricik kişiliklerdir. Binlerce opera eserinin arasında sadece iki bestecinin seri eserlerinde konunun sürekliliği nedeniyle aynı karakterler yer almaktadır. Bunlardan biri Richard Wagner’in “Nibelungen Yüzüğü” (Der Ring des Nibelungen, 1857) adlı dört operadan oluşan dizidir. Konusu mitolojik efsaneler olan bu dizide Valhalla tanrıları ile ölümlü kahramanlar serinin dört eserinde de aynı zaman diliminde, aynı yaş ve sosyal konumda yer almaktadır.
Diğerleri ise kendine özgü besteci Karlheinz Stockhausen’in; “Nûr, Haftanın Yedi Günü” (Licht, Die sieben Tage der Woche, 2003) ve “Ses” (Klang, 2007) adlı iki seri operasıdır. Bu eserler uhrevi konulu eserler olup fantastik karakterlerin farklı dönemlerini sunmamaktadır. Yani örneğin William Shakespeare’nin ölümsüz eserindeki “düşman aile çocukları sevgililer Romeo ve Juliet ölmeseydi, yaşamlarının devamında nasıl bir evli çift olurlardı?” sorusunun yanıtını veren Ephraim Kishon’un “Tarla Kuşuydu Juliet“ (Oh oh Juliet, 1972) adlı tiyatro eseri gibi opera eserleri pek yoktur, Figaro karakterini içeren eserler dışında!
Tamamen hayali bir karakter olan Figaro’yu yaratan Fransız tiyatro yazarı Pierre-Auguste Beaumarchais (1732-1799). Beaumarchais’nin Figaro ekseninde kaleme aldığı üçlü tiyatro eserleri olay sırasıyla: Sevil Berberi (Le Barbier de Seville, ou la Preécaution inutile), 1773),, Figaro’nun Düğünü (Le Mariage de Figaro, 1778) ve Suçlu Anne’dir (La Mère Coupable veya L’autre Tartuffe-Diğer Tartuffe adıyla da yayımlanmıştır, 1792-3).,
Oyunların kronolojik sırası Sevil Berberi, Figaro’nun Düğünü ve Suçlu Anne şeklinde olmakla beraber Wolfgang Amadeus Mozart (1756-1791) ikinci eser olan Figaro Düğünü’nü, Lorenzo da Ponte’nin İtalyanca librettosuyla 1786’da dört perdelik bir opera olarak bestelemiştir. Mozart’ın kronolojik olarak ikinci eserden başlamasının nedeni Giovanni Paisiello’nun ondan daha önce 1782’de Sevil Berberi’ni bestelenmiş olmasıydı. Mozart’ın eserinin Avrupa politikasına etkisi kuşkusuz başat olmuştur. Bu görüşün kaynağı, Napoléon Bonaparte’nin “Fransız devrimi Bastille’in alınmasıyla değil, Figaro’nun sahnelenmesiyle başladı”, şeklindeki sözleridir. Her ne kadar Napoléon büyük olasılıkla Beaumarchais’nin oyunlarından söz ediyorduysa da ifadesinin Mozart’ın eserini de kapsadığı düşünülebilir. Ne de olsa Mozart’ın eseri Fransız devriminin ruhuna uygundur.
Paisiello’dan 34 yıl, Mozart’tan 30 yıl sonra 1816’da Gioacchino Rossini (1792-1868) kronolojik sırayla birinci eser Sevil Berberi’ni yeniden, ama Cesare Sterbini’nin hazırladığı İtalyanca libretto üzerine iki perdelik bir komik opera olarak bestelemiş ve bu çok tutulan bir opera olmuştur. Rossini’den önce ve sonra aynı konuda on kadar besteci opera bestelenmişse de bu eserlerin hiçbiri onunkinin başarısına ulaşamamıştır.
Üçlemenin sonuncusu olan Suçlu Anne Rossini’den 150 yıl sonra 1966’da Fransız besteci Darius Milhaud (1892-1974) tarafından opera olarak bestelenmiş ama kalıcı bir eser olmamıştır., Ancak Beş Operada Figaro’nun Yaşam Öyküsü-II’de göreceğiniz üzere Suçlu Anne iki çağdaş esere önemli ölçüde temel teşkil etmiş ve bu eserler onun üzerine inşa edilmiş.
BİRİNCİ FİGARO: SEVİL BERBERİ (Il Barbiere di Siviglia)
Künye: Beste: G. Rossini, Libretto: C. Sterbini (P-A. Beaumarchais’den esinle). İki perdelik İtalyanca; komik opera. İlk oynanışı: 1816, Roma. Ülkemizde ilk oynanışı: 1944, Ankara.
Roller: Figaro (bariton), Kont Almaviva (lirik tenor), Doktor Bartolo (buffo bas), Rosina (lirik koloratur soprano), Don Basilio (bas), Berta (mezzo-soprano veya Soprano), Fiorello (bariton), Ambrogio (bas).
Konu: Ana fikri kur yapmak üzerine olan eserde olaylar İspanya’nın Sevil şehrinde geçer. Genç ve varlıklı Kont Almaviva, Rosina adlı genç ve güzel bir kadına aşıktır. Onun kendisini parası için değil kendisi için sevmesini ummakta, bu yüzden kendisini fakir öğrenci Lindoro olarak tanıtıp onun sevgisini test etmeyi planlamaktadır. Öte yandan Dr. Bartolo’nun vesayetinde olan Rosina ileride kendisiyle evlenip zengin olmayı planlayan yaşlı doktorun huysuzluklarından ve kendisine özgürlük tanımamasından bıkmıştır. Kont, eskiden berberi yani sırdaşı, sonra hizmetkârı olan Figaro’dan Rosina ile tanışmak için yardım ister. Zeki ve becerikli Figaro’nun parlak önerilerini uygulayan Almaviva emeline ulaşır ulaşmasına ama bu sırada başka kılığa girenler mi istersiniz, başkası adına mektup yazanlar mı, bu mektuplara inanıp kıskançlık krizleri yaratanlar mı, olayları anlayamayıp kafası karmakarışık olanlar mı, başı ağrıyıp olmayan sesler duyanlar mı ve bir de gerçekten hastalananlar mı? Bir tür karmaşıklıklar komedisi olan bu eserde müzik öğretmeni Basilio, çılgın ev halkı hakkında sürekli dedikodu yapan hizmetçi Berta, Rosina ile evliliği oldu-bittiye getirmeye çalışan Bartolo’nun gizlice çağırdığı Noter gibi yan karakterler de en az ana karakterler kadar önemlidir. Zaten Mozart operalarında, konudaki görevi ve konumu ne olursa olsun karakterlere eşitlikçi yaklaşıma sahiptir. Eserin sonunda, bir anda yanlışlıkla gerçekleşen doğru evlilikle Kont Almaviva ve Rosina birbirlerine kavuşurlar.
İKİNCİ FİGARO: FİGARO’NUN DÜĞÜNÜ (Le Nozze di Figaro)
Künye: Beste: W.A. Mozart, Libretto: L. da Ponte (P-A. Beaumarchais’den esinle). Dört perdelik İtalyanca; komik opera. Dünyada ilk oynanışı: 1786, Viyana. Ülkemizde ilk oynanışı: 1944, Ankara Devlet Konservatuvarı.
Roller: Figaro (bariton/bas-bariton), Kont Almaviva (bariton), Kontes Rosina Almaviva (dramatik koloratur soprano), Susanna (lirik koloratur soprano), Cherubino (erkek karakter, lirik soprano), Marcellina (mezzo-soprano), Doktor Bartolo (buffo bas), Don Basilio (tenor), Don Curzio (tenor), Barbarina (subret soprano), bahçıvan Antonio (bas).
Konu: Ana eksen aldatmak üzerine kurulu eserde olaylar yine Kont Almaviva’nın konağında geçer, Kont artık Kontes olan Rosina ile evlidir. Kontun her işe koşturduğu uşağı Figaro, hizmetçi Susanna’ya âşık olmuştur. Ama Susanna’nın velisi Doktor Bartolo onun varlıklı biriyle evlenmesini istemektedir. Her ne kadar Kont kendi kaldırdığı ama sonradan pişman olduğu “efendilik hakkı”nı öne sürüp Susanna ile önce kendisi beraber olmak istemekte ve Figaro’nun Marcellina ile izdivacını buyurmaktaysa da bunun mümkün olmayacağı anlaşılır; çünkü Marcellina’nın Figaro’nun annesi olduğu ortaya çıkar. Bir de ortada Kontes’e asılan genç şıpsevdi Cherubino dolaşmaktadır. Sonunda iki akıllı kadın Kontes ve Susanna duruma el atarlar. Önce kıyafet değiştirerek tuzağa düşürdükleri kontun Susanna olduğunu sandığı kendi karısını taciz etmesini ve yakalanınca özür dilemesini sağlarlar. Marcellina sorunu da çözüldüğüne göre artık Kont’a düşen akıllı kadınlara ve Figaro’ya boyun eğip Figaro ile Susanna‘nın evlenmelerine ön ayak olmaktır.
İLK İKİ ESERİN KARŞILAŞTIRMASI
Üçlemenin ilk ikisinin orijinal tiyatro eseri haliyle opera biçimindeki hali arasında önemli farklar mevcuttur. Bu operalarda örneğin, yan karakterlerin sayısı daha azdır; replikler şan söylemine uygun şekle dönüştürülmüştür. Keza replikler tiyatroda tek karakter tarafından telaffuz edilirken, operalarda aynı replikler sadece arya değil, düet, terzet, kuartet ve koro partileri ile ifade edilmektedir. Bu teknik farklılıkların dışında konuların esasına dokunulmamıştır.
Öte yandan Mozart’ın ve Rossini’nin kişilik özellikleri, dönemin politik ve sosyal koşulları eserleri derinlemesine etkilemiş, ana karakterler aynı olmasına rağmen ortaya tümüyle farklı yaşam kesitleri ve bambaşka melodiler çıkmıştır. Mozart’ınki daha organik, yuvarlak, kompleks ve içe dönük müzik iken Rossini’ninki daha mekanik, keskin köşeli, dışa dönük ve yüzeyi parlak bir müziktir. Mozart, aydınlanmacı ve mantıklı, hümanist, olayların kökenine inen, uzlaşmacı, insan ilişkileri üzerine yorum yapan bir besteciyken; Rossini, aydınlanmaya ve hümanizmaya karşı mesafeli; reaksiyon olarak da biraz romantik, daha ziyade yüzeysel tanımlayıcı dışardan bakıp eğlendirici, yoruma yaklaşmayan bir bestecidir.
Besteleme tarzları açısından bakıldığında, Mozart çağına göre çok daha yenilikçi ve uzlaşmacı; Rossini ise daha muhafazakâr ve yeniliklere hoşgörüsüz olduğundan melodik ve armonik müzik karakteristiklerinin, iki besteci arasındaki 30 yıla rağmen pek farklılaşmadığı veya (deyim yerindeyse) ilerlemediği düşünülür. Opera eserlerinde iki çeşit “zaman” kullanımı söz konusudur. Birincisi resitatiflerde olduğu gibi saat zamanına koşut olan, diğeri de tekrar içeren arya veya düetlerde bir cümleyi söylemek ve tekrar etmek için zamanı genleştirmek şeklinde olandır. Rossini her iki türdeki zaman bağlamı ileri geri kullanarak komik etki yaratmayı tercih etmişken, Mozart hem saat zamanına daha bağlı kalmış hem de böylece bestesinin mimari formunda da titiz eşitlik ve denge yaratmayı tercih etmiştir.
ROSSİNİ’NİN ve MOZART’IN FİGARO’LARININ KARŞILAŞTIRMASI
Rossini’nin Figaro’su: Fransız Devrimi sonrasında politik olaylardan canı sıkılan ve bol yemekli, bol kahkahalı, neşe dolu eğlenceli bir yaşamı tercih eden Rossini eseri bestelerken Figaro’yu da kendisine benzer şekilde tanımlamıştır. Bu eserdeki Figaro, bir yandan zekâsı ve karakterinden dolayı konaktaki her işe koşan, her durumdan haberdar ve her duruma hâkim, her sorunu çözmeyi beceren on parmağında on hüner olan, bir yandan da patronu ile ilişkisini alaya alan biridir. Yetenekleri ve olaylara çözüm odaklı yaklaşımı Jules Verne’nin “80 Günde Devrialem”indeki uşak Jean Passepartout’ya çok benzeyen Figaro zeki, sevimli, hınzır, iş-bitirici bir gençtir. İş bitiriciliği, ikna ve insanlar arasında iletişimi yeteneği ile kurnazlığıyla, Yunan mitolojisindeki tanrı Hermes’i de akla getirir.
Berberliğin sırdaşlık da gerektirdiği hatırda tutulacak olursa gizli mektupları hazırlamak, kıyafet değiştirerek insanları aldatmak gibi maharetleri de ön plandadır. Rossini’nin 1816 model Figaro’su, Mozart’ın 1786 model “Özgürlükçü-Eşitlikçi-Kardeşlikçi” Figaro’suna göre daha sakin (oysa daha genç dönemi), daha ezik uşak örneğidir. Rossini, Fransız devrimi ve izleyen sosyal aydınlanma ile aristokrasinin gücünün azalmasının “eşitlikçi” Batı uygarlığında aslında hiçbir şeyi değiştirmediğini ifade etmek istercesine Figaro’sunu aşk, din, toplum, sadakat, dostluk, düşmanlık, gibi değerlere önem vermeme sembolü olarak betimlemiştir. Özetle hayattaki tek amacı kendini patronuna beğendirmek olan çiçeği burnunda Figaro, yine de gizliden umut vadeden becerili kişiliğiyle opera dünyasına ilk adımını atmıştır.
Mozart’ın Figaro’su: Fransız Devrimi arifesinde bestelenen bu eserde komedi perdesinin arkasında aristokratlar ve hizmetkârları arasındaki sosyal, politik ve sınıfsal farkılıkları ortaya konmuştur. Aydınlanmış ama hâlâ feodal haklarını kullanmak isteyen bir efendi ile kararlı ve akıllı hizmetkar arasındaki güç mücadelesi uzlaşmayla sonlanır. Gerçek zafer uzlaşmadır. Sonuçta ne Kont bir canavardır, ne de Figaro ulusal bir kahraman, ikisi de sadece erkektir, o kadar!
Mozart’ın Figaro’su özgürlük ve eşitlik yanlısı, hatta radikal, yaşamı ciddiye alan bir kişidir. Aynı zamanda güçlü, özgüvenli, cesur, duygulu, sevgi dolu, iyi huylu, yaratıcı, minnet duygusu olan, yetenekli, akıllı, zeki, parlak fikir sahibi, sorun çözücü, neredeyse ideal bir insan modelidir.
Mozart, tüm akışı alaylı bir eleştiri diliyle psikolojik bakış açısıyla sunmuştur. Güç ve mal sahibi olmakla aşk ve cinsellik kıyaslanmış, aşk ve cinselliğin galip çıktığı vurgulanmıştır. Diğer bir deyişle eserde sadece efendi-hizmetkar ekseni değil, bir de kadın-erkek ekseni yer alır, diğer bir deyişle toplumsal cinsiyet ekseni. Erkek ekseninde Figaro, kadınların karşısında en az Kont kadar kör ve çaresizdir, ortak noktaları bu zayıflıklarıdır. Kontes Rosina ile hizmetçi Susanna ise hayatta erkeklerin nasıl ele alınması gerektiği noktasında tamamen aynı görüştedirler ve birbirlerine destek olurlar. Hem müzikal hem de dramaturjik olarak Mozart’ın yüreği kadınlardan yanadır. Zaten başrolde Figaro var gibi gözükse de asıl baş kahramanlar kadınlardır; her daim akıllı ve muzaffer “Mozart Kadınları”!
Ses açısından: Tüm bunlara ek olarak Mozart’ın ve Rossini’nin Figaro’larının müzikal anlamda çok önemli ortak noktaları mevcut: ikisinin de Bariton sesi ile tanımlanmış oluşu. Verdi öncesi Avrupa operasında bariton ses tonu çoğunlukla güvenilir, olaylara aşırı olumsuz etkisi olmayan, daha ziyade uzlaşmacı ikinci basamak karakterlere uygun bulunmuştur. Tenor ise Rossini’nin Sevil Berberi’ndeki Kont Almaviva’da (lirik tenor) olduğu gibi, esas-kadına sırılsıklam aşık genç, duygu dolu esas-erkek karakterine layıktır. Figaro’nun Düğünü’ne bakınca esas-erkek Figaro ile Kont Almaviva’nın aynı ses kategorisinde bestelenmiş oluşu (bariton/bas-bariton), sosyal statü açısından Fransız devriminin “eşitlik ilkesi” uyarınca örtük bir sembol olabilir. Ayrıca bu eserde kendini feda etmeye hazır olan klasik bir kahraman ya da ideal bir aşık arketipi yoktur. Bu rolü ne kont ne de Figaro üstlenebilir.
Devamı: Beş Operada Figaro’nun Yaşam Öyküsü - II’de olacak...
Kaynaklar
- Aydın O’Dwyer P: Durdurun zamanı operada inecek var. Psikeart-Zaman, Sayı 44, Mart Nisan, goV 2016
- Aydın O’Dwyer P: Opera Kitabı. Akılçelen Kitaplar, hoA. 2015
- Bourne J: Who Married Figaro? A Book of Opera Characters. Oxford, 2008
- Devlet Opera ve Balesi’nde Sahnelenen Eserler Bibliyografyası. Derleyen: Ö. Kaysı, Redaktör, Yayına Hazırlayan: G. A. Karaman, 2009
- Eaton Q: Opera Production - A Handbook-I, II. University of Minnesota Press, 1962
- Figaro’nın Düğünü: Program Kitapçığı. Devlet Konservatuvarı, 1944; ADOB, 1972; İZDOB, 1995
- Freeman JW: Stories of Great Operas, The Metropolitan Opera. WW Norton, 1984
- Glover J: Mozart’ın Kadınları. (Çev: Ayşe Belma Dehni), Pegasus Yayınları, 2006
- Kloiber R: Handbuch de Oper. Gustav Bosse Verlag, 1966
- Robinson P. Opera and Ideas, From Mozart to Strauss. Cornell University Press, 1986
- Sevil Berberi Program Kitapçığı. İZDOB, 1991, 2002
- The New Grove Dictionary of Opera. Ed: Stanley Sadie, 1992
- Žižek S, Dolar M: Opera’s Second Death. Routledge, 2002
Not: Verdiği bigiler için değerli opera sanatçısı Eralp Kıyıcı’ya çok teşekkür ederim.
Pınar Aydın O’Dwyer
07 Ağustos, 2024, Ankara