Hiç “Hazine Avı” diye bir oyun oynamış mıydınız, hani sırasıyla ipuçlarını bulma ve çözme oyunu? Oyunu hazırlayanlar bir ortama ipuçları yerleştirir. Oyuncu, ipucu yazı ise okuyup veya nesne ise bakıp sırasıyla anlamlarını çözmeye çalışır. Bunların sırrı bir sonraki ipucunun yerini işaret etmektedir. Böylece bir sonraki, daha sonraki derken finalde büyük ödüle ulaşılmaya çalışılır. Bir tür Oryantiring sporudur ama dağ tepede haritayla zamana karşı yön bulmak için fiziksel güç harcamak yerine, aklı çalıştırıp şifre çözmek şeklinde olduğundan daha eğlencelidir.
Peki yaşamınızda gerçekten hazine avına çıkmak durumunda kaldınız mı? Mesela genç hayranının kendisi için hazırlayıp, bir yerlere gizlediği ipuçlarını bulup, bunlarla iz sürüp en sonunda onunla buluşan Amelie1 gibi. Gençlerin büyük aşkı bu süreçte çoktan başlamıştır. Daha iz sürme sürecinde Amelie bu zeki oyununu hazırlayanın esprili zihnine vurulmuştur.
Tüm bu heyecan verici, eğlenceli oyunlarda süreç ileri doğru sarılır, hep bir adım sonrası hedeflenir. En sonunda ulaşılan noktada elde edilen ödül de geleceğe yöneliktir. Oyunu hazırlayanın en az oynayan kadar zeki olması gerektiği aşikardır.
Gelelim Metin And’ın kızı Esra And için kurguladığı Hazine Avı’na, bu avın kuralları aynı olmakla beraber oyun geleceğe doğru sarılan değil, zaman tüneli içinde geriye doğru yol alan özel bir oyundu. Bu nedenle de hem karmaşık ve heyecanlı, hem de sevinç ve hüzün duygularıyla doluydu. Aslında ileride anlatacağım üzere Metin And bu oyunu kendisini tanıyan herkes için de kurgulamıştı.
Ama önce oyunu hazırlayanla oynayanı tanıyalım. Bu yazıyı okuyanların da muhtemelen yakından tanıdığı üzere Prof. Dr. Metin And (1927-2008), Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Tiyatro bölümü hocasıydı. Hukuk Fakültesi mezunu ve ayrıca müzik alanında eğitim almış olmasına karşın Türk tiyatrosu, Türk-İslam tasvir ve süsleme sanatları, Anadolu’nun yanı sıra dünyanın değişik coğrafyalarında farklı kültürlerde çocuk oyunları ve sahne eserleri alanında araştırma ve çalışmalar yapmayı tercih etmiş bir araştırmacıydı. Yanı sıra tiyatro, edebiyat, bale ve opera konularında eleştirmen olarak da kendisini kanıtlamış bir kültür duayeniydi. Sayılamayacak kadar çok bilimsel inceleme, tanıtım, eleştiri yazısı ve ansiklopedi maddesi kaleme almıştı. Bazıları yabancı dillere de çevrilmiş ve defalarca yeni baskıları yapılmış olan 59 kitabı vardı (Bkz. Metin And Kitapları*). Tüm bu çalışmaları ve eserleriyle Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü (1970), Türkiye İş Bankası Bilimsel Araştırma Ödülü (1980), Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü (1983), Fransa devlet “Officier de l’ordre des Arts et des Letres” nişanı (1985), İtalya Cumhurbaşkanlığı Şövalyelik nişanı (1990) TÜBA Hizmet Ödülü (1998) gibi ödül ve nişanlara layık bulunmuştu. Tüm bunlar Metin And’ın yaşamı ve başarılarının zaten herkesçe malum olan yönleriydi. Sadece özel dostlarınca bilinen yanı ise arşivcilik, koleksiyonerlik ve illüzyonistlik yönüydü.
İşte burada sahneye kızı Esra And giriyor. Esra üniversite yıllarından itibaren kendi yolunu çizmiş, babasından farklı bir alanda kendini kanıtlamıştı. Baba And 2008’de yaşamını yitirdiğinde Esra babasını fiziksel olarak yitirmişti, ama onun geçmişine doğru bir yolculuğa çıkmak zorunda olduğunu ve bu yolculuğun onu babasının bilmediği yönleriyle buluşturacağını henüz bilmediği gibi, kendine kalan engin mirasın farkında değildi. Böylece baba evini toparlamaya başlayan Esra için zaman tünelinde geçmişe doğru bir serüven başlamış oldu.
Öykünün bu bölümünde sahnenin spotları Esra And’ın üzerine çevriliyor. Bu engin mirası kucağına, sırtına almak; gönlüne, aklına sığdırmak kolay iş değil. Babasının sağlığında bilmediği nice değerli eseri, onca geniş arşivi, öylesine nadir koleksiyonları Hazine Avı ipuçları gibi önüne serilmiş ve oyunun içine sürülmüştü.
Bu hazineleri tozlu raflardan, gizli kutu ve dolaplardan gün ışığına çıkararak tek tek elinden geçiren Esra, babasının geçmişini keşfetmekle kalmamış, babasının ona biçtiği geleceğin de farkına varmış oldu. Artık o babasının ürettiği, dokuduğu her konuyla tanışmak, onları kucaklamak ve sonraki nesillere taşımak zorundaydı. Her konu, alan, ürün yeni bir ipucu olarak ona bir sonraki adımın yönünü işaret ediyordu, kiminle tanışması gerektiği, onunla neler yapması gerektiği ve sonrası âdeta ipuçlarında belirtilmişti.
Kendisini define avında bulan Esra And ve babasının çalışma arkadaşları öncelikle tiyatro, bale, halk sanatları, gölge oyunu, tasvir sanatları, illüzyon başta olmak üzere kitaplığındaki 10.000'e yakın kitabı tek tek elden geçirerek listelemişler. Bu kitapların büyük bir bölümü Haliç Üniversitesi Sütlüce Kampüsü Kütüphanesine bağışlanmış. Metin And’a imzalanmış ve çalışmalarında kullandığı azımsanmayacak sayıdaki kitap arşivini Esra saklamaya karar vermiş. Dünyadaki sayılı örneklerden biri olan, 1500 kitap ve yayından oluşan illüzyon kütüphanesinin ayrıntılı keşfi büyük bir heyecan doğurmuş, bunların tamamının korunmasını keza Esra üstlenmiş.
Eski kitaplarının yeni basımlarının yapılmasına devam edilmesi kararı alınmış. Bunlardan, örneğin Türk Köylü Dansları kitabında kullanılmış olan arşivdeki tüm halk dansları fotoğrafları tasniflenerek yayınevine teslim edilmiş. Benzer şekilde, Çarşı Ressamları kitabının tüm albümleri de tasniflenerek yayınevine verilmiş.
Metin And’ın arşivleri böyle iken koleksiyonları ise Esra’nın önünde ayrı bir derya açmış. Dünyada belki de tek örnek olan minyatür, dans, tiyatro, gölge oyunu başta olmak üzere yaklaşık 15.000 diadan oluşan koleksiyon konularına göre tasniflenmiş. Karagöz tasvirleri koleksiyonu sergilenmek üzere Bursa Karagöz Müzesi’ne verilmiş. Ek olarak çoğunluğu tiyatro fotoğrafı olmak üzere 3000 civarında fotoğraf sınıflandırılmış ve taranarak dijital ortama aktarılmış. Klasik müzik bestecilerinin eserlerinden oluşan yaklaşık 500 plak sınıflanıp korumaya alınmış. Esra yine çok nadir iki koleksiyonu, maske ve zar koleksiyonunu kendi kanatları altına almış.
Tüm bu bilgiler 30 Eylül-1 Ekim 2023 tarihleri arasında “Metin And’ı Anma Günleri” çerçevesinde Cin Ali Müzesi, Goethe Institut Ankara, Mangala Oyunu Derneği ve Arşivciler Platformu iş birliğiyle gerçekleştirilen etkinliklerde sunuldu. “Metin And belgeseli” gösterimi, konferans, seminer, panel, Mangala oyunu hakkında bir sunum ve Mangala turnuvası içeren anma günlerinde Metin And’ın uzun yıllar boyunca yaşadığı Katip Çelebi Sokak No:1 adresindeki Huzur Apartmanı girişine Çankaya Belediyesi’nin desteğiyle hazırlanan bilgilendirme plakasının yerleştiriliş töreni de yer alıyordu.
Bu etkinlik süresince Esra And’ın babasını tanıma serüveninin bir başka şekline biz katılımcılar da hem şahit hem de yoldaş olduk. Bir yanda tiyatro, bale, opera; diğer yanda gölge oyunu, kukla ve minyatür derken And’ın oyun kültürü ve tarihinden illüzyon sanatına ilgisi, bu konulardaki arşivleri ve koleksiyonları akıl alır gibi değildi. Maddi karşılığı olmayan kültürel sermaye de diyebiliriz buna. Bu birikimin korunması, herkese vasiyettir aslında. Gerçekten de bu bir kültür sermayesidir; kişiyi bir yere ait kılan, farklı, ayrıcalıklı yapan, ait olduğu yeri sunan temel bir olgudur. Bu yüzden topluma da kendi kıymetini ve tarihini hatırlatır.
Esra And, bu serüvende babasının işaret ettiği yönde yol alırken belli köşelerde belli Metin And dost ve yoldaşlarıyla da tanışmış. Özellikle Metin And’ın “Oyun ve Bügü” kitabında bahsettiği Mangala oyununu yeniden kültürümüze kazandıran Serdar ve Serkan Ceyhan kardeşlerin 15 yıl süren bu yolculuğunun hikayesi ve bu hikâyenin dokunduğu kişiler Esra’yı çok etkilemiş. Metin And kitabında, özellikle çocukların dikkat, bellek ve sezgisel matematik gelişimleri için çok faydalı olacağına ve okullara ders olarak konmasının gerektiğini yazıyor. On beş yıllık sürecin sonunda oyun dört milyon çocuk tarafından oynanıyor, MEB müfredatında seçmeli ders statüsünde, turnuvalar düzenleniyor, UNESCO “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi”ne alınıyor.
Bu hikâye özellikle Metin And’ın çalışmalarının yol gösterici yönünü öne çıkaran çok somut bir örnek olması açısından önemli bir paylaşımdı.
Bu öykü bana Çin kökenli Amerikalı kadın yazar Amy Tan’ın “The Joy Luck Club” (Talih Kuşu, 1989)2 adlı romanını hatırlattı. Aynı adla beyaz perdeye de3 çekilen bu romanda Çin göçmeni bir ailenin kızı olarak Amerika’da doğan Jing-Mei Woo annesini kaybettikten sonra annesinin Çin göçmeni kadim kadın arkadaşları masada annesinin yerini alma şerefini bahşederek onu, “mahjong oyunu”na davet ederler. Bir yandan oyun oynanır ve bir yandan da türlü yemekler yenilirken annesinin geçmiş yaşamının örtülü perdeleri gözünün önünde açılır. Annesinin anne olmaktan başka nice özelliği olduğunu, onun kendi evrenini ve daha önemlisi de kendisinin onun için aslında ne ifade ettiğini anlar. Anneler, kızları ile anneler ve sırdaş arkadaşları çoğu zaman farklı evrendedirler. Jing-Mei bu oyun masasıyla merhume annesinin evrenine girmiş olur.
Esra And da Jing-Mei misali elini attığı her yazı, kitap, arşiv, koleksiyon vb. ile hem babasının kültür, sanat ve yaratım evrenine, hem de onun dost ve arkadaş çevresine buyur edilmiş olmuş. Anılarını okusa bu kadar olamazdı, çünkü çok çeşitli dostları canlı şahitleriydiler çok yönlü Metin And’ın. Bir tür canlı şahitlerden oluşan deftersiz anı defteri, yaşam boyu belgeseli!
Yazımın başında belirttiğim üzere Metin And bu oyunu kendisini tanıyan herkes için kurgulamıştı, herkes onun ekseninde birbiriyle tanışmalıydı. Bunlardan biri de bendim. Esra’nın bebekliğini hatırlıyordum sadece ve hep ona bir gün benim Metin And’ımı anlatmak istemiştim. Benim için o, öğrenmek istediğim sanat konularının bilgesi, büyüleyici bir kahramandı. Aynı zamanda çocuksu oyunbaz neşesi, tiyatro, bale ve opera sanatçısı olmamasına rağmen bu konuları içselleştirilmiş bir duyguyla yaşıyor olması, oyun tarihinin doğrudan aktarım ve paylaşımı, bende onun gibi olmak, onun yanında olmak, yaptıklarını yapabilmek ve onun beğenisini kazanmak isteği, gönlümün bir köşesinde her zaman kıpırdayıp durmuştu. Gerçekten de oyun içinde gerçek, gerçek içinde oyun, bir yaşam biçimi olabilirdi. Oyunun ciddiyetini ve bu ciddiyeti ciddiye almanın ne denli önemli olduğunu ondan öğreniyordum. Tarihsel, toplumsal ve kültürel bir varlık olarak birey olmanın, bir kültüre ait olmanın, oradan insanlığa ait olmanın derin zenginliğini de buluyordum bu öğretide. Metin And sayesinde, yüzyıllardır bu oyunlarla biçimlenen kültürel ruhun bir parçası olduğumu öğrendim.
Böylece “Metin And’ı Anma Günleri” sayesinde erişkin Esra’ya “Metin And'da gözlemlediğim, sürekli ateşte kaynayan bir heyecanın bana her zaman ilham verici olduğunu” anlatmak fırsatı bulabildim. Bu arada, Metin And'dan 2005’te editörlüğünü üstlenmiş olduğum, göz hastalıkları alanında tıbbi bir kitap olan Görme Alanı El Kitabı4 adlı kitaba illüzyonistlik açısından bir sonsöz yazmasını rica etmiştim. Kendisi beni kırmayarak “Bakan Göz Bakılan Göz” başlıklı çok özel ve kendine has bölümü kaleme almış, yazarken de çok keyif aldığını ifade etmişti. Meğer Esra babasının yazılarını gözden geçirirken bu yazısını okurken biz onunla zihnimizle buluşmuşuz. Beni başkalarıyla da farklı boyutlarda buluşturmuş olan bu kitap bölümünde uzmanı olduğu antropoloji bilimi açısından göz ve yüz ifadelerini anlatmıştı. Örneğin Hint gösterim sanatlarından Kathakali’de “Sringaha” tatlı, sevgi dolu bakışın adı imiş.
Bana Metin And’ı bir cümleyle tanımla denilse: Tutkusunun adamı, geçici bir hevesten öte, kendiliğinden anıtsal...”, derdim. Buna ek olarak da “Merhaba Esra, baban bizi de sonunda buluşturdu”, diyorum. O da bana Metin And’ın yazısında sözünü ettiği “Sringaha” bakışıyla bizi oradan gözlediğini söylüyor!
Pınar Aydın O'Dywer
25 Ekim 2023, Ankara
(*) Metin And’ın Kitapları
Gönlü Yüce Türk. Yüzyıllar Boyunca Bale Eserlerinde Türkler
Dances of Anatolian Turkey (Türkiye’de Anadolu Dansları),
Kırk Gün Kırk Gece. Eski Donanma ve Şenliklerde Seyirlik Oyunları
Dionisos ve Anadolu Köylüsü,
Kavuklu Hamdi’den Üç Orta Oyunu: Büyücü Hoca-Fotoğrafcı-Eskici Abdi
Bizans Tiyatrosu
Ataç Tiyatroda. Ataç’ın Tiyatro Eleştirileri ve Yazılan Üzerine İnceleme
A History of Theatre and Popular Entertainment in Turkey
Türk Köylü Dansları
Chez Les Turcs (Andre Antoine).
Tiyatro Terimleri Sözlüğü
Geleneksel Türk Tiyatrosu. Kukla-Karagöz-Ortaoyunu,
100 Soruda Türk Tiyatrosu Tarihi
Meşrutiyet Döneminde Türk Tiyatrosu (1908-1923)
Tanzimat ve İstibdat Döneminde Türk Tiyatrosu (1839-1908),
Tiyatro Klavuzu
50 Yılın Türk Tiyatrosu
Turkish Miniature Painting. The Ottaman Period
Oyun ve Bügü
Karagöz. Turkish Shadow Theatre
La Peinture Miniature Turque. La Periode Ottamane
A Pictorial History of Turkish Dancing from Folk Dancing to Whirling Dervis-hes-bdly Dancing to hallet
‘Osmanlı Tiyatrosu’. Kuruluşu-Gelişimi-Katkısı
Karagöz. Theatre d’Ombres Turc
Dünyada ve Bizde Gölge Oyunu
Turkish Miniature Painting. The Ottaman Period
Magic in İstanbul
Karagöz. Turkish Shadow Theatre. With an Appendiz on the History of Turkish Puppet Theatre
İnsanüstülük Taslayanların İçyüzü
Kültürel Etkinlikler ve Büyük Kuruluşlar
Osmanlı Şenliklerinde Türk Sanatları
Turkish Miniature Painting. The Ottaman Period
Selection of 33 Turkish Miniatures
Atatürk ve Tiyatro
Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu
Mevlana Celaleddin Rumi and Whirling Dervisches. Sufi Philosophy-Whirling Rituals-Poems of Ecstasy-Miniature Paintings
Şair Evlenmesinden Önceki İlk Türkçe Oyunlar
Türk Tiyatrosunun Evreleri
Geleneksel Türk Tiyatrosu. Köylü ve Halk Tiyatrosu Gelenekleri
Culture, Performance and Communication in Turkey
Saraya Bağlı Tiyatrolar ve II. Abdülhamit’in Yıldız Sarayı Tiyatrosu
Türkiye’de İtalyan Sahnesi – İtalyan Sahnesinde Türkiye
Drama at the Crossroads. Turkish Performing Art s Link Past and Present, East and West
Türk Tiyatro Tarihi
İstanbul in the 16th Century. The City-The Palace-Daily Life
16. Yüzyılda İstanbul. Kent-saray-Günlük Hayat
Minyatürlerle Osmanlı-İslam Mitologyası
Osmanlı Tiyatrosu. Kuruluşu-Gelişimi-Katkısı
Tiyatro, Bale ve Opera Sahnelerinde Kanuni Süleyman İmgesi
40 Gün 40 Gece. Osmanlı Düğünleri, Şenlikleri, Geçit Alayları
Ritüelden Drama. Kerbela-Muharrem-Ta’ziye
Osmanlı Tasvir Sanatları: 1. Minyatür
Oyun ve Bügü
La Scena Italiana in Turchia-La Turchia Sulla Scena Italiana
Ottoman Figurative Arts 1: Miniature
Osmanlı Tasvir Sanatları 2: Çarşı Ressamları
Ottoman Figurative Arts 2: Bazaar Painters
Kısa Türk Tiyatrosu Tarihi
Forty Days and Forty Nights – Weddings, Festivals and Pageantry in the Ottoman Empire
------
1 Amelie, Yönetmen: JP Jeunet, Senarist: GP Laurant ve JP Jeunet, Oyuncular: A Tautou, M Kassovitz, Rufus. 2001
2 Amy Tan: The Joy Luck Club (Talih Kuşu). Çev: Mehmet H. Doğan. Can Yayınları, 1994
3 Joy Luck Club. Yönetmen: W Wang, Senarist: A. Tan, R. Bass, Oyuncular: T. Tomita, R. Chao, K. Chinh. 1993
4 Görme Alanı El Kitabı. Ed. Aydın P. Aksu Yayınevi, 2005