Aşk İksiri (L’Elisire d’amore) bestesi İtalyan besteci Gaetano Donizetti’ye (1797-1848), librettosu Felice Romani’ye ait olan iki perdelik bir operadır. Komik opera (opera buffa) veya melodram olarak sınıflandırılan bu eserin dünya prömiyeri 1832’de Milano’da, ülkemizdeki ilk oynanışı ise 1952’de Ankara’da yapılmıştır.
Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin 2024-25 sezonu Aşk İksiri prömiyeri 16 Mart’ta yapılacak. En az iki temsil izledikten sonraki izlenimlerimi bu portalda okuyabilirsiniz.
ESERİN YARATILIŞ ÖYKÜSÜ
Öykü önce İtalyan yazar S. Malaperta’nın, Il Philtro (İksir) adlı komik bir yazı yayımlamasıyla başlıyor. H.B. Stendhal bunu beğeniyor ve Fransızcaya çevirip 1830’da Revue de Paris’de yayımlıyor. Ardından, bu yazı E. Scribe’nin dikkatini çekiyor ve Fransız besteci Daniel Auber’in (1782-1871) Le Philtre (İksir, 1831) adlı operasına libretto haline getiriyor. Kısa süre sonra Donizetti de aynı konu üzerine opera bestelemek istiyor ve beraber çalışmayı tercih ettiği librettist Romani’den, Scribe’ninkinden uyarlama yapmasını talep ediyor. Scribe, uyarlama sırasında Donizetti’nin bazı isteklerini yerine getiriyor ve olayların geçtiği yeri Fransa’nın Bask bölgesinden İtalya’nın Lombardia bölgesine kaydırıyor, ayrıca karakterlerin adlarını Fransız isimlerinden İtalyan isimlerine dönüştürüyor: Guillaume (Nemorino), Térézine (Adina), Joli-Cœur (Belcore), Fontanarose (Dulcamara), Jeannette (Giannetta). Böylece İtalya-Fransa arasında mekik dokuyan eserin telif hakları üzerine hiçbir dava açılmamış olması ne ilginç!
Öte yandan Donizetti, 1832 yılında biri Aşk İksiri olmak üzere birbiri ardına dört kısa opera bestelemiş. Aslında Lucia di Lammermoor, Anna Bolena, Maria Stuarda, Roberto Devereux benzeri ciddi (opera seria) ve büyük operalar yaratmış olan besteci diğer kısa eserleri Aşk İksiri’ni maddi gelir sağlamak amacıyla birkaç hafta içinde aceleyle bestelemiş. Buna karşın bu eser uzun yıllar İtalya’da ve halen dünyada en sık sahnelenen operaların başında gelen bir eser olma başarısını elde etmiştir. Bu başarının nedenleri hem “Una furtiva lagrima” (Bir gizli gözyaşı) adlı romantik tenor aryasının bulunması hem de anlatımın yapmacıksız içtenliğiyle opera sanatında gerçekçilik (verismo) tarzının ilk örneklerinden oluşudur. O dönemde sarsılmaya başlayan imparatorluklar ve artan savaşlar nedeniyle aristokratların sevdiği, üstünlük taslayan mitoloji, kraliyet ve benzer konulu ağır operalardan (opera seria) bıkan orta-sınıf Avrupa halkı bir anlamda kendisini anlatan otantik köy ortamına dair yalın ve doğal karakterleri bağrına basmıştır. Aynı zamanda eserin arya ve düetlerden ziyade ansambllardan (birden çok sanatçının beraber söylemesi) oluşması ilgi çekmiştir. Ayrıca çağdaşı V. Bellini gibi Donizetti’nin de, bizim uzun hava misali, sanatçının o anda içinden geldiği şekilde söyleme tarzı olan “Belcanto” usulünü terk edip, bestenin her notasına bağlı kalınan kontrolü şan tekniğine terfi edilen operaları, herkesin kolayca öğrenip söyleyebilmesi sayesinde seyircinin gönlünü fethetmiştir.
Diğer yandan, Aşk İksiri operasında, para kazanabilmek için askere yazılan genç köylü Nemorino ile Donizetti’nin gerçek yaşamı arasında ilginç bir terslik bulunmaktadır. Donizetti'nin askerlik hizmeti zengin bir kadın tarafından satın alındığı için besteci kardeşi Giuseppe gibi Avusturya ordusunda görev yapmak zorunda kalmamıştır.
KONU ÜZERİNE
Aşk İksiri, sevdiği kadının kalbini kazanmak umuduyla gezgin şarlatan doktordan aşk iksiri satın alan köylü gencin mutlu sona ulaşan hikayesidir (Bkz. https://www.operabale.gov.tr/tr-tr/Sayfalar/workdetail.aspx?EserKodu=1944). Aslında ana tema masum içtenliğin zaferidir.
Arka planda yer alan konulardan biri köy ortamında zengin-yoksul sınıf farkı ile buna koşut eğitim düzeyi farkıdır. Fakir köylü Nemorino bir imza bile atmaktan aciz iken âşık olduğu varlıklı köylü kızı Adina, Tristan ve İsolde efsanesini okuyabilecek kadar ileri okur-yazardır. Orijinali 1831’de yazılan eserdeki Adina kitap okuma alışkanlığı açısından, Puşkin’in 1833’de yazdığı romanı üzerine Çaykovski’nin 1879’da bestelediği Yevgeni Onegin operasında kitap okumaya düşkün köylü kızı Tatyana’ya benzemektedir. 19’uncu yüzyılın başlarında yaratılan bu eserler Avrupa’da o tarihlerde köylü-kızların da roman okuyabildiğini anlatmak açısından önemli kayıtlardır. Bu bağlamda Shakespeare’in 1591-96 yıllarında yazdığı Romeo ve Juliet adlı tiyatro eserinde mektup yazabilen Juliet’in aristokrat da olsa 13 yaşında bir kız olduğu unutulmamalıdır. Sözü edilen eserler batıda kadınların okuma-yazma tarihçesinin belgeleridir bir bakıma. Buna paralel olarak kadın-erkek eşitliğinin 19’uncu yüzyılın başında opera sahnelerinde yer almaya başladığını görmek önemlidir. Aşk İksiri’nden yüz yıl önce G.B. Pergolesi’nin Hanım Olan Hizmetçi (La serva Padrona, 1733) adlı operasıyla başlayan kadın hakları konusu, W.A Mozart’ın Figaro’nun Düğünü (1786) adlı operasında belirgin olan “Efendilik Hakkı” ile efendinin hizmetçisine sahip olma eğiliminin eleştirisi yapılarak bir yüz yıl daha beklemeden meyvesini vermiştir.
KARAKTERLER
Adina akıllı, kaprisli, varlıklı, güçlü, ne istediğini bilen, askerî zaferlerle gözleri kamaşmayan, aksine samimi ve dürüst sevgiyi tercih eden kadın sembolü iken, ona olan aşkını itiraf etmeye cesareti olmayan genç ve yoksul Nemorino için bir tür erkek-Kül kedisidir, denilebilir. O ancak sihirli bir dokunuşla güçlenip kendi kişiliğini bulabilir. Hatalar yapıp kendisini toparladıkça büyür ve güçlenir. Adina’nın feminist kişiliğine arkadaşı Giannetta ile dayanışması da eklenince ortaya kadın hakları açısından ideal bir manifesto çıkmaktadır.
Gezgin şarlatan doktor Dulcamara tiplemesi ise 16’cı yüzyılın ortalarından, 18’inci yüzyılın ilk yarısına kadar etkisini sürdürmüş olan İtalyan tiyatro sanatı Commedia dell’Arte’deki şarlatan tüccar Pantalone veya Dottore arketipinin güzel bir örneğidir. Öte yandan bu tipleme günümüz bakış açısıyla değerlendirilecek olursa Dr. Dulcamara erken kapitalizmin tipik karakterlerinden biridir denilebilir. Tıp ve sağaltım kavramlarını kullanarak umut tacirliğinin alay konusu yapılması Aşk İksiri’nin güçlü sosyolojik eleştiri yönlerinden biridir.
Diğer bir karakter olan Çavuş Belcore aracılığıyla “asker” kavramı da gülünçlü hale getirilerek bu eserde tartışmaya açılmıştır. Çavuş Belcore bir yandan Avrupa’da bitip tükenmeyen kraliyetlerin ve aralarındaki savaşların sembolüdür. Öte yandan ise altı çizilen mesaj savaş zaferlerinin, parlak üniformaların ve silahların verdiği güce prim verilmemesi şeklindedir. Tüm kadınların kendisine hayran olacağına inanan süsüne giyimine düşkün Belcore de aslında köy kökenlidir ve adı üstünde iyi kalplidir.
Özetle Aşk İksiri, gülünçlü ama insan yanlarını koruyan karakterleri, yer yer komik ama özel ilişki anları duygu dolu olan konusu ile batıl inançları eleştirmek için onları gülünç halde gözler önüne seren bir eserdir.
İKSİR TARİHİ ÜZERİNE
Aşk İksiri’nde tüm sosyal eleştirilerin merkezinde sembol olarak “iksir” kavramı yer almaktadır. Eserde iki iksir bulunmaktadır bir bakıma, birincisi Adina’nın okuduğu Tristan ve Isolde efsanesindeki iksir. Tristan, Isolde’nin kendisine âşık olmasını sağlamak için ona gizlice iksir içirir. Gerçi iksir amacına ulaşır ama daha sonra fazlası yasak aşk yaşayan çiftin ölümüne yol açar. İkincisi ise Nemorino’nun içerek Adina’nın kendisine âşık olmasını sağlayacağını umduğu yalancı iksir.
Gerçekten de insanoğlu var olalı beri üstün güçlere, büyülere ve sihirlere inanagelmiştir. Tarihte iksir kavramına göz atıldığında önceleri yaşam-ölümsüzlük iksirlerinin revaçta olduğu görülür. Öylesine ki ilk çağlardan itibaren hemen her kültür farklı bir özel içecek veya yiyeceğin onları ölümsüz kılacağına inanmış ve taptıkları tanrıların bunlar sayesinde ölümsüz olduklarına inanmış. Örneğin Zoroastran mitolojide tanrıların bazı bitkilerin özünden elde edilen Soma ve Haoma adında özel içecekleri, Eski Mısır mitolojisinde Thoth ve Hermes Trismegistus’un ağızlarına damlattıkları beyaz damlalar, Sümer mitolojisinde Ninhursag adlı süt, Hindu dininde tanrıların ürettiği Amrita sütü ve nektarı, Çin mitolojisinde “ölümsüzlük şeftalisi” gibi içecek ve yiyeceklerin tümünün “tüketilme” amacı aynıymış. Keza Yunan mitolojisinde de sihirli keçi Amalthea’nın boynuzundan elde edilen Ambrosia ve Nektar tanrıların ölümsüzlük iksiriymiş. Kuzey Avrupa mitolojisinde Valhalla ülkesinde oturan tanrılar Freya’nın bahçesinden günlük toplanmış altın elma yiyorlardı.
Günümüzde Asteriks çizgi romanındaki güç veren iksir ile Harry Potter roman dizisindeki farklı amaçlarla (gerçeği söyleten, görünümü değiştiren, takıntılı aşk yaratan, ölü görünümü yaratan, endişeyi azaltan, şans sağlayan) iksirler de benzerdir.
İksirin sağladığı üstün güç kimi zaman bir asa kimi zaman da bir yüzükle sembolize de edilmiştir. R. Wagner’in Nibelungen Yüzüğü (1869-1876) adlı dörtlü operasında ölümlü olsun ölümsüz olsun tüm karakterler güç veren yüzüğün peşindedir. Benzer yüzük unsuru J.R.R Tolkien’in Yüzük Kardeşliği adlı üçlü roman serisinde başroldedir. Basit ön-insan türü yaratık Hobbit yüzüğü yanardağa atabildiğinde üstün güçlerin var olduğu Orta Dünya dönemi kapanacak ve normal insanların yaşadığı İnsan Dönemi’ne geçilebilecektir.
En az iksir kadar sihirli diğer bir unsur ise elmadır. Bu eserde sözü geçen Paris’in en güzel kadına uzattığı elma Troya savaşına yol açarken, Pamuk Prenses’in uykuya yatmasına, Kerem ile Aslı’nın ana rahmine düşmesine neden olmuştur. Tüm bu tılsımlarda aranan başat özellik ölümsüzlükken, tam tersine elmayı yiyen Âdem ile Havva ölümsüzlük cennetinden ölümlü dünyaya sürülmüşlerdir.
Pınar Aydın O’Dwyer
16 Mart 2024
Kaynaklar
- Aydın O’Dwyer P: Opera Tarihinde Üç Kısım Tekmili Doktor Karakteri. Aşk İksiri Program Dergisi, Sayı 1 2017-2018
- Aydın O’Dwyer P: Her Derde Deva Aşk İksiri. http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/her-derde-deva-ask-iksiri/1608/ Erişim: 05.02.2018
- Aydın O’Dwyer P: Parlak Işıklar Altında Aşk İksirinin Etkisi. Sahne Sayı 85, Mart-Nisan 2018
- Aydın O’Dwyer P: Gerçeklik İksiri. İZDOB Aşk İksiri kitapçığı, 07.05.2019