Kendime harika bir güzellik yaptım; 10 Mart 2024 Pazar günü, Saat: 12.00’de Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde (ADOB) sahnelenen Sihirli Dünya adlı tek perdelik çocuk müzikaline gittim. Eseri Haldun Özörten yazmış, Zeynep Utku sahneye koymuş, koreografisini Özge Ay yaratmış. Dekorlar Özgür Usta’nın, kostümler Tülay Şimşek’in, sahne aydınlatması Barış Karataş’ın tasarımı. Aynı eseri 2018’de Nejat Şengün’ün rejisinden seyredip izlenimlerimi bu portala yazmıştım (https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/cocuklar-icin-sanatin-sihirli-dunyasi/1630/ Erişim: 26.2.2018)
Konu, sihirli bir dünyada yaşamak isteyen Bora’nın önünde aniden açılan opera dünyası üstüne. Sihirli opera dünyasında önce orkestra sanatçıları kısa örnek parçalarla çaldıkları enstrümanları tanıtıyorlar. Ardından opera sanatçıları “opera seslerini” (soprano, mezzo-soprano, tenor, bariton, bas) yine örnek arya veya düetlerle sunuyorlar. Bu sırada bale sanatı da tanıtılıyor (https://www.operabale.gov.tr/tr-tr/Sayfalar/workdetail.aspx?EserKodu=1011)
YARATICI ve YORUMLAYICI SANATÇILAR
İzlediğim temsilde yer alan sanatçılar şöyle: Melis Balcı Bilge (Soprano), Arya Zembiye Bayrak (Mezzo-soprano), Dinçer Keser (Tenor), Mert Özdemir (Bariton), Kaan Çelikcan (Bas), Baran Can Çördükçü (Bora), Sim Tokyürek (Anne), Alperen Dağ ve Berin Bülbül (Dansçılar), Ongun Kula (Piyano), Onur Evren (Keman), Zeynep Baytekin (Viyola), Noyan Aydaş (Obua), Müjde Akden (Flüt).
İZLENİMLERİM
Çocuklara yönelik temsillerde alışıldığı üzere daha fuayeye adımımı attığım andan itibaren kendimi çocukların cıvıl cıvıl neşe dolu sihirli dünyasında buldum. Küçük hanım ve beyler perde açılıp temsilin kendilerini içine çekmesiyle bir anda olgunlaştılar ve dikkatle izlemeye başladılar. Sadece Bora karakteri kendilerine soru sorduğu anda neşeli çığlıklarıyla cevap verdiler. Verdikleri cevaplardan birçoğunun müzik veya dans alanında sanat ile uğraştığı belli oldu.
65 dakika süren eserin akışı çocuklarınki kadar benim de dikkatimi sürükler biçimdeydi. Bora karakterinin ayrıca anlatıcı olması çok iyi fikir, çünkü sahnedeki tüm sanatçıların deyim yerindeyse bağlayıcısı oydu. Ayrıca anlatıcının balkonda oturan seyircilere de hitap etmesi çok önemliydi. Son zamanlarda sık sık balkon seyircisi olduğum için orada otururken, balkon seyircisinin salondakilere oranla sahneden daha uzak ve sanatçıların göz menzilinin dışında kaldığını ve kendisini sinema salonunda gibi hissettiğini gözlemliyorum. Sinemadan farklı olarak sahnede canlı sanatçıların sunduğu bir temsilin cereyan ettiğinin farkındalığını sağlaması sanatçıların balkona yönelik bakış ve selamlarıyla mümkün olabiliyor.
Eserin başında keman, viyola, flüt, obua ve piyano gibi orkestradan seçme enstrümanların tanıtımı ve çaldıkları parçalar çok başarılıydı. Örneğin yanımda oturan bilgisayar dehası Furkan (11 yaş) ile piyano çalan Miray (6,5 yaş) en çok enstrümanların çalındığı bu ilk sahneden etkilendiğini söyledi.
Eserde operacıların önce günlük kıyafetler giymiş olması, sonra söyledikleri esere uygun, isabetle seçilmiş kılığa bürünmeleri çocukları her seferinde sihirli dünyaya götürüp geri getirdi. Bu kıyafetlerden örneğin kuyruklu kedi kemerleri ve kuş kostümleri hârikaydı. Giderken araba parkında en çok neyi beğendiğini sorduğum bir kız çocuğu gözleri parlayarak “kuşlar” dedi, Miray ise o bölümde biraz sıkılmıştı. Hepsi orijinal dilde söylenen opera eserlerinden örneklerin yanında bu tür kostüm veya bale dansçılarının eşlik etmesi ne anlatıldığının anlaşılması yönünden çok önemliydi. Yoksa yabancı dildeki şarkılar çocukların sıkılmasına neden olabilirdi. Böylece müzik, dans, resim, hangi sanatla uğraşıyorsa uğraşsın, çocukların ilgilerini sürdürmeleri ve o sırada olumlu yönde “örtük eğitimle” başka bir sanatla daha tanıştırılmaları sağlanmış oldu. Örtük eğitim en az doğrudan eğitim kadar değerli ve zihinde kalıcı bir eğitim yöntemi. Asıl ilgi odağının yanında sunulan yan bilgi en az asıl olan kadar zihne kaydolabiliyor.
Bale sanatının tanıtımı bölümünde, önce bale beden dilinden örneklerin anlatılması, ardından dans ederken bunların kullanılması ileri eğitim tekniği düzeyinde bir yaklaşımdı. Böylece Kuğu Gölü balesinden sunulun bölümlerin anlattıkları daha iyi anlaşıldı. Bu baledeki meşhur “Pas de quatre” (dörtlü dans) dansının “Pas de deux” (ikili dans) olarak yorumlanması benim hoşuma gitti, o kadar ki hemen ayağa kalkıp oracıkta dans etmek arzusu duydum. Nitekim eser bitiminde fuayede bir çocuğun annesine “Anne, lütfen, ben de bale yapmak istiyorum!” dediğini duydum. Bunda Kuğu Gölü örneklerinin sonunda deri ceketli modern dansa dönüşmesi de rol oynamış olabilir.
Diğer yandan sanatçıların sahnede doğallıkla akan sıcak iletişimi çok güzeldi. Kendilerinin de çocukluklarını hatırladıkları anlar çocuklarla en yakın kontağı kurabildikleri yerlerdi. “Figaro bey, saçım böyle mi kalacak?”, esprisi o kadar doğaldı ki tüm seyirciler kahkaha attılar.
Orkestrası, balesi ile bir opera mozaiği olan eserde farklı sunum sahnelerinin birbirine bağlanması çocuk seyircinin sürekli dikkatinin sağlanması yönünden çok önemli. Çünkü aralarda çocuklar hemen yanlarında oturan büyüğe dönüp konuşmak istiyorlar. Ya soru sormak ya da anlık izlenimlerini paylaşmak için konuşmaları doğal ama dikkatlerinin sürekli olması eseri bölük pörçük değil de, bir bütün olarak anılarına kaydetmeleri açısından önemli. Bu nedenle rejideki tekrarlayan “balık” unsuru mükemmel bir fikir. Bu tip unsurların sayısı artarsa çocuklar mesela “bir daha ne zaman balık çıkacak acaba?”, diye gözlerini ve zihinlerini sahneden ayıramayacak.
Süre ve örnek opera eseri seçimi gözden geçirildiğinde eminim daha çok çocuk operadan hoşlanacak. Ayrıca bu parçaların dilimizde söylenebilmesi hem sözlerin anlaşılmasını hem de akılda kalmasını sağlayacak. Ne de olsa seyircilerin sahnedekilere eşlik edebildiği şarkılar duygusal anı yaratarak unutulmaz olurlar.
Pınar Aydın O’Dwyer
31 Mart 2024, Ankara