Günümüzde uluslararası sanat alanında olduğu kadar bizde de gündeme getirilen, sıklıkla tartışılan ve tartışmaya devam edilen bir konudur; sanatın çoklu kanallarından beslenmenin gerekliliği ya da çoklu disiplinlerin sanata getirdiği katkılar-sanatçıya açtığı farklı ufuklar, zenginleşen ifade yolları. Bu farklılıkların sanat eğitimi kurumlarında, amatör ve profesyonel sanat alanında önemli karşılıkları var: Voltaire’nin “Tüm sanatlar kardeştir, hepsi de ötekilerin ışığı altında ilerler.” (1) dediği gibi. İçten bir yaklaşımda olan biri olarak bu kardeşlik ne derecede yaşama transfer edilebilmiştir sorularının tartışılmasının da konunun karakteri gereğidir, düşüncesindeyim.
Kobra Grubunun deneysel yaklaşımları, Action Paintings, Düzenleme sanatları, video, film art, yapay zekâ, sanal art, kombine art, duvar sanatları. Marcel Duchamp (1987-1968), Joseph Kosuth (d.1945), Andy Warholl (1928-1987), Joseph Beuys (1921-1986), Nam June Paik (1932-2006) Cildo Meireles (d.1948) gibi çok çeşitli ifade olanaklarını kullanan sanatçılar. Galeriler, sergiler, sanat fuarları, bienaller bu saydığımız sanat yollarını yaratan, yapan sanatçılarla; klasik yöntemlerle baskıresim, resim, heykel sanatlarının yanında neredeyse baskın olarak yer almaktadır. Dünyanın en eski uluslararası sanat hareketi olan Venedik Bienalinin katılımcıları ve sergileri izlendiğinde bu çoklu manzara daha çok görünürlük kazanmakta.
Bu elbette sadece sanat alanının-sanatçıların başka sanat dallarından beslenmesi anlamında değil. Her insanın asıl ilgi alanından-mesleğinden başka bir alanla ilgilenmesinin, o kanaldan da kendini ifade etmesinin, kendini bu yolla tamamlamasının gerekliliği. Özellikle de bir sanat alanından beslenmenin yaşamda sağlayacağı ruhsal, duygusal, düşünsel destek ve katkı. Burada Maslow piramidini ve özellikle beşinci basamağı anmadan geçmemeli.
Sanat, sadece sanatçılar için kendi aralarında ‘’al gülüm, ver gülüm oyunu’’ değildir, elbette. Bütün sanatlar insan ve insanlık içindir; bu nedenle sanatın-sporun, kültürün toplumsal yaygınlığı, kabul görmüşlüğü ya da tersi görmemişliği o toplumların insani değerler birikimi ve iklimi hakkında fikir verir. Bunlardan yoksunluk insan+toplum ve insan+doğa ilişkilerinde değerler erozyonunun kaçınılmazlığı anlamına gelir. 21 yüzyılda ortaçağ yaşamını, geleneklerini, ritüellerini diriltmek isteyen toplumlar, sanat-müzik-spor-kültür alanlarında Büyük Sahra gibi çorak olduklarındandır. Çağın getirdiği en son teknolojileri tepe tepe kullanırken, beyinlerin deve kültürüne takılı kalması ruh sağlığı sorunu demektir. Sanat, çağı anlamayan, insanlık tarihini tersten okuyan toplumların işi değildir. Sanatçılar aydınlık dünya temsilcileridir ve kaldı ki bütün sanatçılar bir simyacı gibidir. Yaşamı anlayan, sorgulayan ve salt bir sözcükle, bir kalemle, bir fırça ile bir kille yeni bir dünya kuran zeki insanlardır. Siz hangi alanda olursa olsun, hiç aptal bir sanatçı gördünüz mü? Bu yaratıcı kesim manevi ve somut olduğu kadar zaman içinde yaşayan maddi bir belge yaratır, Uluslararası alanda toplumlarına, insanlığa üstünlük, en üstünlük değerleri kazandırır. Örneğin, Mimar Sinan’ın eseri Süleymaniye-Selimiye sadece Osmanlının, Danimarkalı ünlü mimar Jørn Utzon’un Sidney Opera Evi, Iraklı Mimar Zaha Hadid’in Haydar Aliyev Kültür Merkezi, Ragıp Buluç’un Atakulesi sadece bu sanat insanlarının ve ülkelerinin değil, dünyanın somut değerleridir. Mozart’ın, Beethoven’in, Fazıl Say’ın eserlerini dinleyenler bunları dünya insanlığının eseri sayar. 15. Yüzyıldan Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı, Goya’nın 3 Mayıs Katliamı, 20. Yüzyıldan Picasso’nun Guernica’sı evrensel birer eser örneğidir.
Bizde bana göre çok yanlış bir anlayışla ‘’Bir koltuğa birden fazla karpuz sığmaz’’ sözü ile hayatı tek kapıya bağlı insan modeli amaçlanmıştır. Tek kapılı, tek açılı, tek kitaplı. Oysa tarihimizin, özellikle Asya ata toprakları Horasan, Taşkent, Semerkant, Buhara kültürünün yarattığı İbn-i Hayyan (721-815), Farabi (870-950), el-Kindî (801-866), İbn-i Sina (960-1037), Biruni (973-1048) Ömer Hayyam (1048-1131), Ali Şir Nevai (1441-1501) gibi dehâlar çoklu insan modelinin örneklerini barındırır. Bu saydıklarımız ve sayamadıklarımız Polimat insanlardır; birden fazla alanda dehâ sayılırlar; tıp, astronomi, felsefe, din, dil, bilim, politika gibi alanlarda bilgin, dâhi.
Batı Dünya tarihinin en karanlık yıllarında yaşayan Hildegard Von Bingen (1098-1191) Polimat kadınlardan biridir. Öyle bir kadın düşünün ki Ortaçağ’da şair, yazar, filozof, teolog, sanatçı, müzisyen, evliya, kompozitör, dramaturg, biyografi yazarı, doktor, botanikçi (bir çeşit şifacı), oyuncu, mimar, kâhin, vaiz, bir çeşit peygamber, kiliseye göre azize vs… Tüm bu sıfatları kendinde barındıran ve hepsinin içini tarihte iz bırakacak çalışmalarla dolduran. Ama hepsinden en önemlisi o dönemde “feminist” olan bir kadın: Hildegard von Bingen’’ (2)
Hildegard, Volmar ve Richardis'le birlikte Meleklerin Korosu, Scivias, Levha 9, 1. Kitap, 6. Vizyon, s. 141-142
“Yüce Baba,
Sevgi senden bir ateş gibi akıyor.
Siz dümende çocuklarınıza yol gösterin,
Bırakın doğru rüzgâr yelkenleri şişirsin.
Ancak o zaman size evinize,
Gökteki Kudüs'e kadar eşlik
edebiliriz ." (3)
*
Özellikle 15. yüzyılın Rönesans hareketini yaratan bu insan modelinin varlığı ve egemen erklerin bu insanlara verdiği değerdir. Rönesans’ın pek çok alanda öncü değerlerinden Leonardo da Vinci (1452-1519) ve Alberti ressam, şair, dilbilimci, filozof, kriptocu, müzisyen, mimar olan Polimat insanlar. Alberti (1406-1472)‘’ Latin şiirinde o kadar yetenekliydi ki, yirminci yaşında yazdığı Philodoxius adlı bir komedi’ diye söz edilir kayıtlarda. Ayrıca Alberti adına mal edilen bir düşünce var: ‘’Bir insan isterse birden fazla alanda çok başarılı olabilir’’ (4)
Leon Battista Alberti 15. yüzyıl İtalya’sında Rönesans’a özgü evrensel ve bireysel insanın temsilcilerindendir. 1435'te Latince, 1436'da İtalyanca basılan "Della Pittura" (Resim Üzerine) adlı kitabındaki kuramları ile çağının ressamlarını etkiler. Üç bölümlü kitabın ilkinde edebi, felsefi analizler, matematik, biçimler ve analizlerin incelenmesi yer alır. II. bölümde kompozisyon teknikleri, III. bölümde ise bir ressamın nasıl olması, nelere dikkat etmesi gerektiği hakkında öğütler ve bilgiler bulunur. Ona göre resim anlatıcıdır ve insan hareketini tasvir ettiği için en soylu sanattır. Sanatçı her şeyi bilmelidir. Alberti’nin insan ölçüsündeki oranları Vitrivius’a dayanır. Güzelliğin temeli denge, simetri ve ahenktir. Bu kitaptan etkilenen ressamlardan bazıları: Domenica Veneziano, Fra Angelico, Ucello, Fra Flippo Lippi, Polla Iuolo, Mantegna, Botticelli ve Piero della Francesca'dır. (5)
Bu yazıda ele aldığımız ‘’ressam şairler ve şair ressamlar’’ konusunda pek çok sanatçının bu iki alanı birlikte yaşadığı görülür.
‘’Yüzyıllar boyunca Michelangelo'dan Picasso'ya kadar sanatçılar şiirler yazıp yayımladılar. Görsel ve edebi sanatlara hâkim olan sanatçılar, fikirlerini en iyi ifade eden yaratıcı ortamı seçebilirler. Bazı durumlarda, bir temayı, duyguyu veya düşünceyi daha derinden iletmek için resimler ve şiir birlikte sergilenir’’ (6)
M.Ö. 556-469 yılları arasında yaşayan Yunan şair Simonides’in “resim sessiz şiirdir, şiir de konuşan resimdir” sözleri, Rönesans’ın eşiğinde Cennino Cennini’nin Il libro dell’arte (Sanatın Kitabı) adlı eserinde tekrar canlanır ve sanatçılar neredeyse şairler kadar itibar görürler: “Kendilerini doğal nesnelerin gölgesinde gizleyen, görülmeyen şeyleri bulup ortaya çıkarabilmek ve gerçekte var olmayan bu şeylerin gözle görülmesini sağlamak üzere el ile sabitleyebilmek için insanın hayal gücünü ve el becerisini gerektiren bir uğraştı resim. Bu nedenle, şiirle birlikte zirveye oturtulan kuramın hemen yanına yükselmeyi hak eder. (7)
‘’Yaşayanlar var yılların olanca mutluluğunu,
ızdıraba ve mateme sürüklenirler bir anda;
kimi ünlüdür, soylu olagelmiş her batında,
karanlıklara gömülür parlak yaşamlarının sonu.
Dipdiri hiçbir varlık yoktur ki güneş altında
ölüm dize getirmesin, yazgısı bozmasın onu’’.
Michelangello.
Michelangello’nun bütün şiirleri Simurg Yayınlarınca Cavit Mukaddes’in Çevirisiyle;
Cennetin Anahtarları, Seçme Şiirler, Michelangelo. Talat Halman çevirisiyle. (8)
Ayrıca Bütün Mektupları da Elips Kitap tarafından yayınlandı
*
Resim alanından olup şiir yazan; şair olarak bilindiği halde resim yapan çok sayıda ünlü sanatçı var, uluslararası alanda ve bizde. Buna müzik de dahil edilmeli. Zaten genel olarak bu üç anlatım yolunun işleyişi, ilkeleri, sistemi birbiriyle paralellikler gösterir. İki-üç alanı birlikte yürüten, kendini ifade eden sanatçılar için dilsel özgürlükle, çizgisel, renksel, biçimse, sessel özgürlükle rengin, sesin şiirini ya da sözcüğün rengini sorgulamak. Resmin ritmini, rengin tınısını, müzikalitesini şiirde sözcüklerle; onun sessel çağrışımlarıyla ifade edebilmek. Diğer yanda sınırsız renk, biçim, çizgi havuzundan duygu ve düşüncelere göre seçilerek, estetik bir organizasyonla ortaya konan resim. Kendine göre anlamı, sesi, tınısı, vurgusu olan 40 bin sözcüğün bulunduğu havuzdan, bin bir duyguyla seçilerek bir araya getirilen şiir. Bir dizenin izleyende, okuyanda yaratacağı duyumsama ortaklığı. Sonssuz bir ses havuzundan müzik. Hepsinde de daha önce çiğnenmiş bir sakızı çiğnememek, yeni-bambaşka bir şey söyleyebilmek temel ilkelerden.
Konumuz daha çok resim ve şiire odaklandığı için bu ortaklıklar nedeniyle William Blake’in (1957-1827) resim ve şiirin birlikteliğini tanımlaması ilginçtir: ‘’Blake'in kitapları, özenle kazınmış şiirler ve eşlik eden görüntüler aracılığıyla resim ve şiirin evliliğini temsil ediyordu’’. (9)
Bir başka ünlü şair olan William Wordsworth (1770–1850), Lirik Balad'ın ünlü 'Önsözü'nde ' Şiir ve Resim arasındaki benzerliğin izini sürmeyi seviyoruz' diye yazmıştı.
Bizde de bu iki alanla kendini ifade eden çok sayıda sanatçımız var. Tevfik Fikret’ten (1867-1915) başlayarak Nazım Hikmet (1902-1963), Bedri Rahmi (1911-1975), Abidin Dino (1913-1993), İlhan Berk (1918-2008), Oktay Rıfat (1814-1988), Metin Eloğlu (1927-1985),Cemal Süreya (1931-1990), Fikri Cantürk (1933-2019), Komet (1941-2022), Ekrem Kahraman (d.1948), Bünyamin Balamir (d.1953) gibi bazı örneklerimizle.
*
1965 yılında Aşık Veysel Gazi Eğitim Enstitüsü’ne geldi, anılarıyla-türküleriyle. Programdan sonra Felsefe dersimiz vardı. Öğretmenimiz Doğan Ergün Bey, türkülü söyleşi ile ilgili izlenimlerimizi, aklımızda kalanları sordu. Herkes kendine göre bir şeyler söyledi. Sonra, ozanın sahnede söylediği ‘’Benim sadık yârim kara topraktır’’ dizelerine dikkatimizi çekti Öğretmenimiz. Onun kendi naif sayılan sözcük dağarcığı içinden seçtiği beş sözcükle ifade ettiklerine. Bu beş sözcükle anlatılan, hayata bakış açısının iki ciltlik bir toplumbilim araştırması yapılabilecek ifade gücünde olduğunu vurguladı. ‘’Herkesin her gün tepe tepe kullandığı bu beş sözcüğü bir araya getirebilmek. İşte sanatın görevi, sizin sanat öğrencisi olarak herkesin bildiği renklerin, biçimlerin, çizgilerin içinden kendi sezginizle, bilginizle, yaratıcılığınızla bir araya getireceğiniz bir eser örneği.''
Elbette bu yaklaşımla bütün benzerlikleri ile müzik alana da dâhil edilebilir. Resimle müzik, müzikle şiir ya da resim+müzik+şiir kardeşliği içinde.
Bu üçlemeyi seven ve kendi çapımda uygulamadan haz alan biriyim. Şiirle ilgimiz edebiyat öğretmenimiz Enver Naci Gökşen’in arkadaşları olan ünlü şairlerimiz Behçet Necatigil ve Orhan Şaik Gökyay’ı derslerimize davet etmesiyle ve onların sesinden en yeni şiirlerini dinlememizle. Bir başka arkadaşı Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın kitabevine devamlı gidip gelmemizle pekişti. Müzik öğretmenimiz de Ekrem Zeki Ün gibi ünlü bir müzik adamı olunca. Resim atölyemizde dinlenen sürekli müzik bir yana çalışmaya başlamadan önce bir dostun armağanı olan ağız armonikası ile en az 15 dakika seslerle oynarım kendi kendime konserle. Doğaçlama ses-melodi oyunları resim içindeki özgürlüğümün de uyaranı sayılır.
Benzer bir uyaranlığı öğrencilerimle atölye çalışmalarında da uyguladım, yıllarca. Atölye çalışmalarına başlamadan önce, 15 dakika şiir seansı. Öğrencilerin kendi beğenileriyle seçip getirdikleri ya da yazdıkları şiirlerden okumalarla. Bunlar üzerinde söyleşiler ve ardından atölye çalışmaları. Öğrencilerin düşünce ve duyumsama kanallarını açan, aktif hale getiren, zenginleştiren bir uygulama. Resme başlama, konu bulma, odaklanma serüveni; şiiri, resim serüveni içinde yaşama gibi olumlu getirileri ile sanat.
Bu arada bizde ressamların, resim çalışan şairlerin resimlerini; şairlerin de şiir yazan ressamların şiirlerini destekleyen yazıları, yorumları, değerlendirmeleri hatta eleştirileri var mı diye çok araştırdım.
Batı sanatında böylesi değerlendirmeler çokça var. Hâtta çok önemseyenler bile.
‘’Şiirleri ritim ve gerilim yoluyla süreksizliği vurguluyordu ve Carroll gibi o da kendi dilinde deneyler yapmak için dilbilgisini sık sık manipüle ediyordu. Ancak Yamamoto için şiir mutlaka yazılı söze bağlı değildi; fotoğrafları şiir olarak kabul edilebilirdi.
Yamamoto, kendisinin ve meslektaşlarının dediği gibi plastik şiir yaptı. Bu rüya benzeri fotografik kolajlar aracılığıyla Japon Sürrealistleri, karmaşık ve sembolik anlamlar uyandırmak için farklı görüntüleri yan yana getirerek veya katmanlayarak görsel sanatın yaratılmasına şiirsel bir duyarlılık getirdiler. Yamamoto ve diğer Japon Sürrealistleri, şiir ve sanat arasındaki çizgiyi bulanıklaştırarak, yazılı kelimenin ve yaratıcı kategorilerin kısıtlamalarına meydan okudular.’’ (10)
*
Batı sanatında çok sayıda şair ressam-ressam şair var. Bu yazımızda elbette sınırlı sayıda örneğe yer verebileceğiz. Ardından bizim ressam şair ve şair ressamlarımızdan örneklerle iki makale olarak uzayacak bir çalışma.
WİLLİAM WORDSWORTH (1770–1850)
Lirik Balad'ın ünlü 'Önsözü'nde ' Şiir ve Resim arasındaki benzerliğin izini sürmeyi seviyoruz' diye yazmıştı. (1800)
Bazı bilim adamları Wordsworth'un ilk şiirlerinin sıklıkla belirgin şekilde pitoresk alışkanlıklar gösterdiğini, dolayısıyla şiirin doğanın bir temsilinden çok, yönlendirilmiş bir rehber olduğunu belirttiler.
Baharın ilk günlerinde
Binlerce karışık nota duydum
Bir koruda yaslanmış, oturuyorken.
O tatlı ruh halinde, hani hüzün
Doğar ya hoş düşüncelerden.
Benim de içimdeki insan ruhuna
Bağlamış güzel işlerini Tabiat.
Ah, içimi nasıl da sızlatıyor
İnsanın insana ettiği fakat.
Çuha çiçekleri arasından menekşeler
Uzatıyordu çelenklerini o yeşil çardakta.
İnancım o ki her çiçek aldığı nefesin
Tadını doyasıya çıkarmakta. William Wordsworth
A Tale in Verse, William Wordsworth, Peele Castle in a Storm (1805),
William Wordsworth (Londra, 1819)
*
WİLLİAM BLAKE(1757-1827)
"Londra".
Her kiralanmış sokakta dolaşıyorum,
Thames Nehri'nin aktığı yere yakın.
Ve karşılaştığım her yüzü işaretle
Zayıflık işaretleri, keder işaretleri.
Bu Blake'in en iyi şiirlerinden biridir. 'Londra'da Blake, Londra sokaklarında dolaşırken gördüklerini anlatır: Herkesin yüzünde sefalet ve zayıflık işaretleri fark edilebilir. Her insanın sesi-hatta her bebeğin, henüz konuşmayı bile öğrenmemiş bir çocuğun ağlaması-bu ezilmişlik duygusunu aktarır. Sanki herkes kölelik altında tutuluyor, ancak taktıkları kelepçeler gerçek değil, zihinsel- 'zihne takılmış'-kelepçeler.
Şiir, Fransız Devrimi'ne bir yanıt olarak yorumlanmış ve Blake'in İngilizlerin de aynı şeyi yapmasını ve kendilerine zulmeden otoritelere ve güç yapılarına karşı ayaklanmalarını dilediği belirtilmiştir.
Ressamlığının ve şairliğinin yanı sıra meslekten bir gravürcü olduğu için, renkli resimlerle bezeli "baskı" adını verdiği özgün bir teknikle kendi yapıtlarının yayımcısı olmuştu. Resimli kitaplarından bir sayfa üretmek için, Blake, sözcükler ve desenlerini bir tasarım içinde bir araya getiriyor, bu tasarımı bir levhaya işliyor ve bu levhadan aldığı baskıları kendisi boyuyordu. Ayrı ayrı baskılar sırasında oluşan mürekkep ve boyama farklılıkları sonuçta bir kitabın kopyalarının birbirlerinden farklı olmasına yol açıyordu. (11)
Toplumsal ve yaşama dair duyarlılığını şiirleriyle, resimleriyle ifade eder. Masumiyet Kehanetlerinde en anlamlı hayvan haklan savunulanından birini yapar:
‘’Kafesteki Kızıl göğüslü Ardıçkıışu
Bütün Göğü Öfkelendirir
Bir kuşevi kumru ve Güvercinlerle dolar
Titretir cehennemin dört bir yanını.
Sahibinin Kapısında açlık çeken bir köpek
Devletin yıkımını önceden görür.
Bir At Yolda eziyet gördüğünde
İnsan kanı diye seslenir Göklere.
Vurulmuş yaban Tavşanının her inlemesi
Koparır Beyinden bir lifi.
Kanatlarından yaralandığında bir Toygar,
Bir Melek şarkı söylemeyi bırakır.
Kırpılmış ve kavgaya hazırlanmış Dövüş Horozu
Doğan Güneşi korkutur.
Her Kurt uluması ve Aslan kükremesi
Cehennemden ve İnsan Ruhundan yükselir.
Gezinen yaban geyiği orda burda
İnsan Ruhunu sokmaz sıkıntıya.
Eziyet görmüş Kuzu Halk çatışması yaratır
Ve yine de Kasabın Bıçağını bağışlar.’’
(12)
William Blake William Blake Baskı
*
‘’Sanatta ve Şiirde Aşk Şiirleriyle de tanınan bir başka sanatçı örneği de Dante Gabriel Rossetti'dir. En çok sevgilisi ve ilham perisi Elizabeth Siddal'ın rüya gibi, tek figürlü portreleriyle tanınıyordu’’ age.
DANTE GABRİEL ROSSETTİ (1828-1882)
İngiliz şair, ressam, çizer ve çevirmendir. John Everett Millais ve William Holman Hunt ile birlikte Ön-Raffaeloculuk akımının kurucularındandır. Tüm kardeşleri gibi, bir şair olmayı hedefledi ve Londra'daki Strand yakınlarındaki King's College School'a katıldı. Ayrıca Orta Çağ İtalyan sanatına büyük ilgi gösteren bir ressam olmayı diledi. 1841'den 1845'e kadar Henry Sass Çizim Akademisi'nde okudu ve 1848'de bıraktığı Kraliyet Akademisi Antik Okulu'na kaydoldu.
‘’Rossetti doğal bir sone ustasıydı ve en büyük başarısı "TheHouse of Life, fiziksel ve ruhsal aşkın gizemlerini çağrıştıran yoğunluğu bakımından benzersiz bir sone dizisidir. Burada, kendisini eleştirenlere karşı iddia ettiği gibi, "bedenin tutkulu ve haklı zevklerinin, ruhun her zaman uyumuyla yüceltilmese bile bir hiç olduğu ilan ediliyor ."
Diksiyonun sadeliğiyle muhteşem, akılda kalıcı çizgiler yaratılmıştır:
Ah! Ölümsüz bir çeyiz olarak kalplerimize sarılıyoruz,
Bu yakın arkadaşlı, dile getirilmemiş saat
İki kat sessizliğin aşkın şarkısı olduğu zaman.
(“Sessiz Öğle,” Yaşam Evi, sone XIX)
İngiliz edebiyatında ve resminde William Blake’in çok özel bir yeri var. Hakkında sayısız yazı ve makale de. Ondan etkilenen sanatçılardan biri Rosetti. King's College'ın üçüncü bölümünde (1836-41) genel bir eğitim aldıktan sonra Rossetti, meslek olarak şiir ve resim arasında tereddüt etti. 14 yaşındayken Bloomsbury'deki (Londra'nın merkezi) eski moda bir çizim okulu olan “Sass's”a gitti ve oradan 1845'te Kraliyet Akademisi okullarına geçti ve burada tam zamanlı öğrenci oldu.
Bu arada romantik ve şiirsel edebiyatı, William Shakespeare'i, JW von Goethe'yi, Lord Byron'ı, Sir Walter Scott'u ve Gotik korku hikâyelerini dâhil her şeyi severek okudu. Amerikalı şair Edgar Allan Poe’den etkilendi. Poe.Poe'nun çalışmalarından büyülenmişti. 1847'de 18. yüzyıl İngiliz ressam-şairini keşfetti. William Blake.
(13)
*
THEOPHİLE GAUTİER (1811-1872)
Fransız şair, ressam, oyun yazarı, romancı, gazeteci ve edebiyat eleştirmeni. Henüz üç yaşındayken ailesi Paris’e yerleşti. Okumayı söktüğünde beş yaşında ya var ya yoktu. Büyük bir tutkuyla okuduğu ilk kitaplar Robinson Crusoe ve Paul ve Virginie’ydi, belki de bu yüzden ilk başlarda, tiyatroya, özellikle de dekor ressamlığına değil de denizciliğe heves etti. Ortaokulu geleceğin Nerval’i Gerard Labrunie ile birlikte okudular, son dönem Latin şairlerine ilgi duymaya da bu yıllarda başladı. Resim öğrenimi almak üzere ressam Louis-Édouard Rioult atölyesine katıldı. On dokuz yaşında Nerval ve Petrus Borel onu Victor Hugo ile tanıştırdı. Bir grup genç arkadaş Hugo’nun, Hernani’sini ilk kez sahneye koydular, fakat oyun sırasında romantizm ve klasizim yanlıları arasında gerçek bir kavga çıktı. Bu kavga edebi bir tartışma olarak süregiderken Gautier o gün sahnede giydiği vişne çürüğü yeleği ile çoktan hafızalardaki yerini almıştı. Oyundan hemen sonra resmi bıraktı ve tamamen yazın yoluna girdi. Babasının desteği ile yayınladığı ilk şiirleri kendi küçük çevresi haricinde ilgi görmedi. Ancak 1835’te öndeyişinde “sanat için sanat” anlayışını kuramlaştırdığı Matmazel Maupin isimli romanı büyük sansasyon yarattı.
Gautier 1830 ve 1870 yılları arasında yazmaya ara vermeden çeşitli türde eserler verdi, uzun seyahatlere çıktı, gazete ve dergilere sayısı iki bini aşan makale yazdı. İspanya’ya, Cezayir’e, bazı Doğu ülkelerine ve Rusya’ya gitti; İstanbul’da kaldı ve bunu bir kitap olarak yayınladı.1853.
(14)
T. Gautier-Portrait of a- Young_ Girl 1843 T. Gautier-Jeune-femme nue 1831
Theophile Gautier Constantinople 1853
*
RABİNDRANATH TAGORE/POET AND PAİNTER (1861-1941)
Ünlü bir şair olarak bilinir ve 1913'te Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen Avrupalı olmayan ilk yazar. Son derece üretken olan Tagore aynı zamanda bir besteci; hem Hindistan hem de Bangladeş için milli marşlar yazmış; eğitimci, sosyal reformcu, filozof ve ressamdır. Bu özellikteki insanlar Polimat olarak anılır. Hindistan'da ve dünya kültür ve sanat camiasında başarıları sömürgecilik karşıtı milliyetçi Mahatma Gandhi (1869-1948) ile birlikte olan ulusal bir figür olarak kabul edilir.
‘’Tagore resim yapmaya kariyerinin oldukça sonlarında, altmışlı yaşlarındayken başladı. Yine de binlerce eser üretti ve Avrupa, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde sergilenen ilk Hintli sanatçı oldu. Resim stili oldukça bireyseldi; basit, cesur formlar ve ritmik bir kaliteyle karakterize ediliyordu.’’
Tagore resim yapmaya kariyerinin oldukça sonlarında, altmışlı yaşlarındayken başladı. Yine de binlerce eser üretti ve Avrupa, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde sergilenen ilk Hintli sanatçı oldu. Resim stili oldukça bireyseldi; basit, cesur formlar ve ritmik bir kaliteyle karakterize ediliyordu. İlk resimleri, genellikle hayvanlara veya hayali yaratıklara odaklanan, canlılık ve mizah dolu, son derece yaratıcı çalışmalardı. İnsan figürleri ya anlamlı jestlerle bireyler olarak ya da teatral ortamlarda gruplar halinde tasvir edilir. 1930'lu yıllarda ürettiği portrelerde insan yüzünü bir maskeyi ya da kişiliği anımsatacak şekilde işlemiştir. Tagore ayrıca manzara resimleri de üretti, ancak bunlar eserleri arasında en küçük çıktıyı temsil ediyor.
Tagore resimlerine isim vermedi, isimsiz bırakarak onları edebi bir bağdan kurtarmaya ve izleyiciyi resimlere ilişkin kendi anlayış ve anlamlarını oluşturmaya teşvik etmeye çalıştı. Resimlerindeki figür tasvirleri, bir oyun yazarı, yönetmen ve oyuncu olarak tiyatro deneyiminden kaynaklanıyordu. (15)
Ey Şair! .....
Dans eden dünyanın
Belindeki kemerin zilleri...
Ve onun
Durmak bilmeyen adımları tarafından
Çılgın bir deliye döndürüldün.
Rabindranath Tagore
*
Yağmurcuk İle Yasemin
Yağan yağmurcuktu
Varıp kulağına dedi yaseminin:
"N'olursun hep yüreğinde tut beni! ..."
"Ama ben..." dedi yasemin
İç çekti yavaştan, ağırdan
Sonra toprağa düştü.
Rabindranath Tagore
Yıldızlar
Bütün yıldızların parladığını duyarım içimde.
Bir sel gibi dolar dünya hayatıma.
Gövdemde çiçekler açar.
Gönlümde toprağın ve suyun bütün gençliği
tüter bir tütsü gibi.
Ve seslendirir bir kaval gibi bütün nesnelerin
soluğu düşüncelerimi.
Rabindranath Tagore
R. Tagore, self portrait, about 1930-40 Rabindranath Tagore, 1930-40, Lithograph
*
PAUL KLEE (1879-1940)
Dünya sanatının bir başka ismi Paul Klee. Hem resim, hem de şiir alanında sanatsal üretimleriyle.
‘’ZİHNİN RESSAMI-Aklın ressamı olarak tanımlanan; Embriyonik alanda Almanya'dan PAUL KLEE ilginç vizyonlar üretti. Bazı kâbuslarını seviyorum; zihinsel sentezleri mimarlık eserleri gibi tasarlandı (veya zihinsel nitelikteki mimari eserleri) ve bazı kozmik sentezlerle, şeylerin tüm gizli nesnelliği belirgin hale getirildi.
Georges Grosz'un gerçekleşmelerinden daha belirgin (bir vatandaşı). Bu ikisini karşılaştırırsanız, göreceksiniz, ilhamdaki derin fark. Grosz dünyayı eler, onu vizyonuna göre yeniden yapılandırır. Paul Klee’de dünyanın nesneleri sıraya girer -ve sanki sadece onun diktelerini yazarlar. Bir vizyon sırası formların, düşüncelerin sabitlenmesi ve istikrarla dengelenmesi, tümevarımlar, görüntü kesintileri bunlardan çıkarılacak sonuçlarla, ayrıca bir görüntü sırası, gizli duyu arayışı, zihindeki vizyonların aydınlatılması. - Bunlar benim için onun sanatı.
Grosz'un kuruluğu, düzenliliği Klee'ye karşı görülürse parçalanır; çünkü onun emrettiği vizyonları, onların zihindeki şeylerin karakteri olan gerçek vizyoner yönlerini korudular.
Antonin Artaud'un ('Bilboquet'ten)’’ SOME POEMS BY PAUL KLEE. scorp1on press
Paul Klee'nin şiirleri, yaşamı boyunca hiçbir yerde yayınlanmadı ve aslında ancak ölümünden sonra bulundu: Bir kısmı mavi bir defterde, diğerleri ise artık ünlü 'Günlüğü'ndeki kısa notlar arasında dağılmıştı. Bunlar onun sanatıyla büyük ölçüde örtüşüyor; çoğu zaman esprili ya da şifreli bir şekilde ironik, bazen de mistik; resmi olarak iyi örülmüş 'vers libre' (ya da her neyse, vb.), ki bunu versiyonlarımda tekrarlayan ritmik kalıplar kullanarak yeniden üretmeye çalıştım, çoğu zaman 'yayılmış' ama genellikle orijinalleri gibi basit. Bunlardan bazılarının bazen 'materia poetica' olarak tanımlanan bir aşamada kaldığı ileri sürülebilir: Ancak Wallace Stevens bunun şiirle özdeş olduğunu söylemiştir. Klee'nin resimleri, savaş sonrası Alman şiiri üzerinde hatırı sayılır bir etkiye sahip oldu; 45 sonrası kuşağın çok iyi bir şairi ve eleştirmeni olan Rainer M. Gerhardt, 1951'de onlar hakkında şunları yazmıştı: 'Son on beş yılda hangi Alman şairinin buna benzer satırlar yazdığını bilmiyorum.' İngiliz veya Amerikalı bir okuyucu için, bu şiirlerin en büyüleyici edebi yönü öngörüleri ve modernlikleridir. (16)
Yazıklar olsun bana
Ağırlaştırıldı
Saat başı
Geri dönüyor
Yalnız merkezde
Solucan
Sinsi sinsi
Derinlerde. 1913
*
SON ŞEYLER SON
Kalbin merkezinde
tek dualar
Adımlardır
Uzaklaşıyor…
Klee’nin üç ayrı eseri.
*
E E CUMMINGS: AMERİKALI ŞAİR VE RESSAM 1894-1962
Amerikalı şair E. E Cummings'in edebi eseri, özellikle yenilikçi ve kendine özgü biçimi, dilbilgisi ve söz dizimi nedeniyle iyi bilinmektedir. Cummings serbest biçimli şiirler, soneler, lirik ve görsel şiirlerle Blues'dan ilham alan şiirler yazdı. Ayrıca romanlar, denemeler ve oyunlar da yazdı ama en çok, zamanının geleneklerini göz ardı eden kendine özgü şiirsel yaklaşımını geliştirmesiyle tanınıyor. Resimleri ve eskizleri daha az biliniyor ancak estetik ve tematik kaygılar paylaşıyor. Cummings'e göre şiirleri ve resimleri yakından ilişkiliydi; güzelliğe ve yakalanan ana karşı derin bir saygıyı paylaşıyorlardı. Hem şiir hem de resim onun için doğaldı ve her iki tutkuyu da aynı anda üstlendi. Soyut da dâhil olmak üzere çeşitli stil ve konuları boyadı ve eskizlerini çizdi. İş, manzaralar ve doğa, çıplaklar ve portreler.
bu harika şey için Tanrı'ya şükrediyorum
gün: ağaçların sıçrayan yeşil ruhları için
ve gökyüzünün mavi gerçek rüyası;
ve her şey için hangisi doğal
hangisi sonsuz hangisi evet
(ölen ben bugün yine yaşıyorum,
ve bu güneşin doğum günü;
bu doğum hayatın, sevginin ve kanatların günü. Ee.Cummings
*
Neden resim yapıyorsun?
Nefes alma sebebimin aynısı.[…]
Söylesene, resmin yazına engel olmuyor mu?
Tam tersi: birbirlerini çok seviyorlar. Ee.Cummings
Self Portrait by e e cummings, 1958, via The Kidder Collection Sound by e e cummings, 1919, via The Metropolitan Museum of Art, New York
*
PHİLİP GUSTON. RESİM-ŞİİR (1913-1980)
Küratör ve editör Kosme de Barañano, "Gizli olarak taşınan ama yine de duyguyla ışıldayan tonların, belirli işaretlerin, belirli nesnelerin sonsuz güzelliği, Guston'ın son resimlerinin şiirini somutlaştıran şeydir" diye yazıyor. “Garip ikonografileri onun duygusal yaşamının dünyevi bir kutsal emaneti gibidir. Resimleri, tıpkı şiirler gibi, tanımlanmamış nesnelerin kataloglarından baştan çıkarıcı bir lirizm çıkarmayı başarıyor; sanki görülmeyi ve serbest bırakılmayı bekleyen güçlü bir temel yaşamsal güç tarafından içeriden yükleniyormuş gibi. https://www.artbook.com/blog-guston-and-the-poets-studio.html
Eski ustalar uyuyor
Zinnialar ve delphiniumlar öldü.
Opera, rehberleri uyutuyor.
Roma'nın uyuduğunu biliyorum ve travertine katını geçerek şunu görüyorum
Daha fazla kıyafet giy
Gece bekçisi çakıl taşları üzerinde çıtırdayarak gelir
ve beni peynir yerken bulursa diye
Rind.
İyi olmak iyi hissettiriyor mu?
Roma'nın yarısını gören terasta,
Sicilya'da çalamadığım kuyruklu piyanonun başında
depresyona giriyordum.
Yabancı wattlar
yabancı para
Yabancı bir zakkum kokusu mu alıyorum.
*
Gabriella Roma'da
New York'u düşünüyor
ve İtalyan büyükelçiliğindeki odasını,
Şehre bakan
Philip Guston. Resim-Şiir
*
ETEL ADNAN (1925-2021)
Etel Adnan, Babası Osmanlı subayı, Lübnan asıllı Amerikalı şair, ressam, yazar ve entelektüel. Eserlerinde iki temel ifade aracı olan yazıyı ve resmi, bazen birbirinden ayrı bazen birbirinin içinde kullanan sanatçı birden fazla alanda ustalaşmıştır. ‘’Şiirleri resim, resimleri şiir gibi olan sanatçı ETEL ADNAN’’ Renklerle Yazılmış Şiirlerhttps://www.salom.com.tr/haber/118805/siirleri-resim-resimleri-siir-gibi-olan-sanatci-etel-adnan-ile-imkansiz-eve-donus
Örneğin, bu yılki Griffin Şiir Ödülü'nü kazanan Lübnanlı büyük şair Etel Adnan da ünlü bir ressam. Bununla birlikte, çoğu, bir forma diğerine göre öncelik verir.
Etel'e göre, resim, kendini şiirsel olarak ifade etmeye benzer bir şeydi, çünkü kelimelere değil, renklere ve çizgilere ihtiyacı vardı. Birçok yönden Adnan'ın resimleri, temaları ve duyguları ritim ve renk aracılığıyla yorumladıkları için şiirleri kadar özlüdür. https://fahrenheitmagazine.com/tr/sanat/plastik/etel-adnan%27%C4%B1n-resimli-%C5%9Fiiri
“Dünyanın birlikteliğe ihtiyacı var,
ayrılığa değil.
Sevgiye ihtiyacı var,
şüpheye değil.
Ortak bir geleceğe ihtiyacı var,
izolasyona değil.”[1]
Etel Adnan’ın 2016 (https://argonotlar.com/butun-mumkunlerin-kiyisinda-etel-adnan/)
Etel Adnan: Art is One of the Roads to Paradise”
Prof. Hasan Pekmezci
11 Ocak 2024, Ankara
(Devam edecek.)
Kaynakça
1.https://www.arkhesanat.com/unlu-sanatcilarin-unutulmaz-sozleri/
2.https://www.tulomsas.com.tr/ortacagda-bilge-bir-kadin-hildegard-von-bingen/.
3. https://www.imagomundi.biz/hildegard-von-bingen/
4. https://tr.wikipedia.org/wiki/Leon_Battista_Alberti
5.http://lebriz.com/pages/lsd.aspx?lang=TR§ionID=2&articleID=803&bhcp=1
7. BİR RÖNESANS ŞAİRİ: MICHELANGELO BUONARROTI VE ŞİİRLERİ ÜZERİNE, Doktora Tezi Cumhur Kuzu. Ankara Ün.
8.İş Bankası Kültür Yayınları · Kasım 2015 (İlk yayınlanma: Ekim 2020) ·
11.Bir Anarşist olarak William Blake. ALTIKIRKBEŞ YAYIN İstanbul, 1997.https://anarcho-copy.org/libre/peter-marshall-bir-anarsist-olarak-william-blake.pdf
12.Bir Anarşist olarak William Blake. ALTIKIRKBEŞ YAYIN İstanbul, 1997.https://anarcho-copy.org/libre/peter-marshall-bir-anarsist-olarak-william-blake.pdf
13.https://www.britannica.com/biography/Dante-Gabriel-Rossetti/Poetry
14.https://www.dogubati.com/theophile-gautier
15. https://www.britannica.com/art/Pre-Raphaelite-Brotherhood
16. https://monoskop.org/images/3/3d/Klee_Paul_Some_Poems.pdf