Her şey Bodrum Art’ın ‘kırmızı’ 2012 yılından bu yana üçüncüsü düzenlenen çalıştayına Habib Aydoğdu’nun katılmasıyla başladı. O güzelim mai Bodrum kırmızıya boyandı. Aydoğdu hızını alamadı bu kez İzmir’de Mira’nın dünyalar güzeli oğlu Adonis’e aşık olan Afrodit ile Persefone’nin kavgasına karıştı. Ve ortalık ‘kan kırmızıya’ boyandı.
Suriye asıllı şair Adonis’le birlikte sergilendiler. Mira da Suriye kralının kızı değil miydi? İki farklı sanat disiplini bir arada sentezlendiler. Zaten sanatın dili birdir; sanat ritimdir.
Bu kırmızılığa sonunda biz de karıştık. Bodrum Art, ki son oniki yıllık bir süre etkinliğini başarıyla sürdürmektedir, kırmızıları aldı getirdi Ankara’nın tam ortasına bırakıverdi. ‘Biz de karıştık’ derken yarı Bodrumlu olan ben ve eşim Nükhet de bu kan kırmızı karma sergiye birkaç eserimizle katıldık. Ben şahsen epey bir sarı devre geçirmiş idim. Ama sonra baktım ki yavaş yavaş kırmızıya meylim artmış.
Kırmızı hem şiddet, hem aşk, hem de saldırganlıktır (isyan da saldırganlığın bir nedenidir). Mai ne denli huzur verirse kırmızı da o kadar bozar. Boğaların kırmızıya saldırışını düşünelim. Bir yandan da cazibe (çekim) merkezidir kırmızı. Belki de boğa bir türlü ele geçiremeyeceği hakiki aşkın (belki de yoktur; ütopyadır) sembolü kırmızıya hem çekim duyuyor hem de saldırarak acizliğinin hırsını almak istiyor. İsyan içerisinde bir siyah boğa!
Uyku odaları mavi, aşk odaları ise kırmızı olur. Aşk da bir şiddet değil midir?
Stendhal’ın dünyanın en iyi on romanı arasında sayılan, dilimize ‘kırmızı ve siyah’ diye çevrilen (kızıl ve kara olarak çevrileni de var) romanı kırmızıyı yani aşk ve aşkın zorunlu olarak içerdiği şiddeti en iyi anlatan bir edebiyat olayıdır. Bu romanın etkisi büyük olmuş şarkılara da geçmiş. Paris’te siyahta ölmek, gibi.
Bodrum Art’ın bu kırmızıya meyli, mai Bodrum’un verdiği gündüz huzurunun geceleri Bodrum’un o ünlü ve varlığının da bir nedeni olan çılgınlıklarına dönüşmesinin bir tezahürü (ortaya çıkış; görünümü) olabilir mi?
Mai ve kırmızı… Bodrum’un doğal rengi.
Merhum ünlü ressamımız Ferruh Başağa’nın Bodrum’da yerleşik kızı, arkadaşımız İnci Başağa Yörükoğlu’nun organizasyonunda, Profesör merhum Kaya Özsezgin’in anısına düzenlenen bu ‘kırmızı’ karma sergisi Ankara ayazının ortasına ateş gibi düştü. Kızıl rengin Kızıl-ay’ semtinde açılması da bir ‘benzerlerin birbirini çekme’ olayı mı acaba? Senkronizasyon…
Ses getirdi.
Monad Balkan
16 Aralık 2016