Temel'e, giderek yükselen benzin fiatları karşısında ne düşündüğünü sormuşlar. 'Bana teğet geçer' demiş, 'ben her seferinde yüz liralık benzin koyduruyorum zaten.'
Bodrum ne zamandır beşik gibi sallanıp duruyor depremlerden. Kimsenin umurunda değil, Temel misali; 'Bana teğet geçer, ben tatilimi yaparım, denizime girerim, rakımı içerim, akşama da göbeğimi atarım' havası var. Bana dokunmayan deprem bin yaşasın...
Bodrum bu yaz da alda, zilde, şalda ve gülde... Kayralı prens ve prensesler...
Bodrum'un ta yıllar öncesinden başlayan dillere destan albenisi, nasıl ve neden oluşmuşsa 'özgürlük ve rahatlık' kavramlarının sanırım bir mit haline dönüşmüş olmasından.
İstediğin gibi giyin, istediğin gibi hareket et, misafirlikte mesela kimseye veda etmeden çekip gidebilirsin; kimse de seni kınamaz; gördüklerinde sırtına vurup en bir dost şekilde konuşurlar... Alkol, türkü, caz saz, ilişkiler günlük, saatlik, mevsimlik... Herşey serbest. Kimse kimseyle ilgilenmez. Tam bir 'carpe diem' halüzinasyonu.
Bu ara sergilere de şöyle bir uğruyoruz 'carpe diem' den vakit ve fırsat buldukça tabii. Dibeklihan güzel düşünmüş; sergi açılışları akşam saat yediden sonra yapılıyor. Yani sıcaklardan sonra. Tabii günler kısalmaya başlayınca saati öne alacaklardır doğal olarak.
Dibeklihan'da (16 Ağustos - 4 Eylül 2014) Bodrum'da Yaşayan Ustalar' sergisini gezdik. Genelde özel koleksiyonlardan alınmış İlhan Berk, Turan Erol, Ferruh Başağa, Burhan Doğançay'dan örnekler de bulunuyor. Seramikçi Yüksel Güner'in eserlerini daha yakından tanıdım. İlginçti.
Rıfart'ın (Rıfat Koçak) resim heykel sergisini de gördük Dibeklihan'ın açıkhava galerisinde. Koçak devamlı üretiyor. Eserler sürekli gelişim içerisinde.
Yolumuz OASİS 'den geçerken Nurol Sanat Galerisine de uğradık. Burcu Öztürk Karabey'in seramik sergisi. 24 ağustosa kadar açık. Karabey, Ankara'dan Bodrum'a göç edenlerden. Bir çay molası sırasında sohbetimiz oldu. Hacettepe'den mezun olmuş; şimdi Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü Başkanı ve Dekan Yardımcısı. Sergisinde kendimizi 'carpe diem' in yoğun baskısı altında yaşarken güvenli bir limana demir atmış bulduk. Çok iyi bir teknik. Konular değişik olmasına karşın tattığınız heyecan sergiye bütünlük kazandırıyor. Ben soyutlamalarından özellikle etkilendim.
19 ağustos günü Gümbet'de Semra Gönül'ün bu yıl başlarında açtığı Mor Sanat Galerisinde (Ayaz Cad. 57 Bodrum; 0533-3618286) Hüseyin Taygan'ın resim sergisi (19-31 ağustos) açılışındaydık. Hikmet Çetinkaya atölyesinde yetiştiğini anladığımız sanatçının yağlıboya denizsel tablolarında yat gezintilerine çıktık.
Mor, bildiğimiz gibi asaletin rengi. Morlu pembeli son derece sempatik ve duygulu resimlerindeki figürleri gibi morlu pembeli kıyafetleri tercih eden ressam Mine Arasan'ın etrafa neşe saçarak morlu pembeli sohbetlere katkıda bulunması başka bir ayrıcalık oldu hepimiz için.
Bodrum'da cümbüş devam ediyor. Hayırlı 'carpe diem' ler herkese!
NOT: 'CARPE DİEM' ne demek? Latin ozan Horace'ın (MÖ 23); 'OD'lar') kitabında ilk kez kullanılmış; tam çevirisi: 'günü yakala'; ancak, gününü gün et, zamanın tadını çıkar, anı yaşa, anlamlarını da çağrıştıran bir deyim. 'vur patlasın çal oynasın' da diyebilir miyiz acaba?
monad balkan, bodrum 22 ağustos 2014